Devlet Güzel Sanatlar Akademisi'nde öğretim görevinin yanısıra Has Mimarlık'ta mimarlık çalışmalarını sürdüren Hayzuran Hasol, Has Mimarlık'ın artık kendileri için bir yaşam biçimi olduğunu söylüyor. Hayzuran Hanım'a Has Mimarlık'ın kendisi için ne ifade ettiğini sorduk.
Has Mimarlık sizin için ne ifade ediyor?
Kendimi mimarlığa hevesli bulduğum için mimarlık eğitimi almak istemiştim. Öğrenimi tamamladıktan sonra da mimarlık yapmanın keyif vereceğini düşünüyorduk, mimarlık yapmak istiyorduk. Bu yüzden Doğan ile beraber mimarlık çalışmalarına başladık. O tarihte Doğan'ın üniversitede, benim de İstanbul Belediyesi Planlama bölümünde görevim olduğu için mimarlık çalışmalarımız biraz daha bölünmüş bir şekilde yürüyordu. Ben Güzel Sanatlar Akademisi'nde ders vermeye başlayınca çalışmalarımızı biraz daha düzenli bir şekilde yürütmeye başladık. Yarışmalara giriyorduk, projeler yapıyorduk. İkimizin ortak çabalarıyla mimarlığı sürdürüyorduk sonuç olarak.
Daha sonra Ayşe'nin devreye girmesiyle bize de artı bir motivasyon geldi. Ben de o tarihlerde öğretim görevini bırakmıştım. Mimarlığa duyduğu hevesle Ayşe de eklenince Has Mimarlık doğdu ve hayatımızın bir parçası oldu.
Yorucu mu peki Has Mimarlık'ta çalışmak?
Eskiden her şey bizim üzerimizde olduğu için daha yorucuydu, şimdi eskisi kadar değil. Eskiden her türlü işle biz ilgileniyorduk. Ancak ben muhasebe ile hiç ilgilenmedim. O işler hiç bana göre değil (Gülüyor). Ama artık kadromuz yetişti, onlar da ailenin birer parçası oldular. Eksik olmasınlar pek çok sorumluluğu arkadaşlar üstleniyorlar.
İnsanın eşi ve kızı ile çalışması zor mu?
Hayır, zor değil. Meslek hayatında daima tartışma var ve olmak zorunda. Bu tartışmalar kendi yakınlarıyla olduğu zaman daha hazmedilir oluyor. Benimki ters bir fikir belki… Herkese, iş hayatındaki tartışmalar özel hayatı etkiler gibi geliyor, ama dikkat ederseniz insan başkasına gücendiği zaman kolay affedemez. Oysa kendi yakınını affetmek daha kolaydır. Bu tartışmaları kişiselleştirmezseniz hiç sorun olmuyor.