Marka mimarisinin detaylarına geçmeden önce, kendi markanız SKM Projects +'ı nasıl yarattığınızı öğrenebilir miyiz?
Üniversitedeki son senemde Eren Talu Mimarlık'ta çalışmıştım. Okulu bitirir bitirmez gözümü kapatıp 2000 dolarlık sermayeyle ‘SKM Mimarlık Yakup Hakan Sekmen' diye bir şahıs firması kurdum. İşe bir ev-ofis ile başladım. Kazandığım paraları hep şirkete ve kurumsal yapıya yatırdım. İki üç yıl sonra caddede 80-100 metrekarelik yan ofise geçtik. Sonra da bu binaya geldik. Önce bir kattık, sonra iki kat olduk, şimdi dört kata ulaştık.
Binanın tamamı bizim gibi…
Sürdürülebilirlik ilkelerine göre tasarlanmış, oldukça şeffaf, aydınlık, binanın dışıyla içinin kesiştiği, iç mimariyle mimarinin örtüştüğü, maksimum ışıktan faydalanmak üzere kurgulanmış, doğal aydınlatmanın çok fazla kullanıldığı, brüt betonun, metalin, ahşabın şekil verdiği bir ofis binamız var.
SKM Projects+, yönetici ve doğal unsurları barındıran kreatif bir şirket. Kış bahçesi şeklinde spor salonumuz da var, barbekü terasımız da… İçinde eğlencenin, keyfin, sporun olduğu bir ofis ortamı…
Kurumsallaşma sürecinde sizi daha da yukarı taşıyan, büyümenize yardımcı olan bir projeden söz edilebilir mi?
Yaptığım işe hep çok fazla inandım. Her sene mantıklı bir büyüme kaydettik; birdik iki olduk, sonra dört, sekiz, on altı, otuz iki olduk. Hep gerçekleştirebileceğimiz hedefler koyduk. Yani bir proje alıp ‘patladık' durumu söz konusu değil. Doğru işler yaptıkça o iş bir yenisini getirdi ve gittikçe daha fazla proje yapmaya başladık.
İş yapma biçiminizin de bunda önemli bir etken olduğu söylenebilir. Proje tamamlandıktan sonra da teknik destek sağlamayı sürdürüyorsunuz.
Bunları o kadar ince ince, kademe kademe, aşama aşama geliştirdik ki… Yıllar önce bu işe başladığımızda ortağım da ben de birçok mimari iş yapıyorduk. Yurtdışındaki uluslararası fuarlar için standlar kurduk. Oradan gelen hızlı olma, piyasa dinamiklerine uyumlu olma alışkanlığımız var. Ondan sonra kendimizi yavaş yavaş mağazacılık sektörünün içinde bulduk. Birtakım büyük şirketlere konsept ve uygulama işleri yapmaya başladık. Bu süreçte onların yaşadıkları sıkıntıyı gördük. Özellikle franchise'larda karşılaştıkları zorlukları gördükçe, markaya göre kendimizi nasıl yapılandırabileceğimizi, ihtiyaçlarının neler olduğunu irdelemeye başladık. Dünyadaki önemli modelleri inceledik. İnsanlar fuara gittikleri zaman malzemelere bakar. Bense, "büyük şirketler bu işi nasıl kurguluyor" diye, onların içyapısını öğrenmek için yatıp kalktığımı bilirim. Ama Türkiye modeli dünyadaki hiçbir modele benzemiyor. Bizim tamamen buradaki sıkıntılara göre geliştirilmiş daha esnek modellerimiz var. Ülkemizdeki yatırımcıların kurumsallaşma sürecinde ‘artı' hizmete ihtiyaçları var. SKM Projects + olarak tüm hizmetlerimizle onların yanındayız.