Europa Nostra ile Türkiye arasındaki ilişkiler nasıl kurulmuş peki?
Europa Nostra ile Türkiye arasındaki ilk ilişkiler, kişisel ilişkiler olmuş. Örneğin o sırada Roma'daki ICCROM'un da genel müdürü olan Cevat Erder'in, Europa Nostra ile Türkiye'den temas eden ilk kişilerden biri olarak adını anlak gerek.
1970'lerde, yanlış bilmiyorsam 1979'da ilk kurumsal ilişki Tarihi Evleri Koruma Derneği üzerinden kurulmuş, ama sadece üye olmak için yerine getirilmesi gereken işlemler tamamlandığı için ilişki ilerlememiş. Daha sonra Çevre ve Kültür Değerlerini Koruma ve Tanıtma Vakfı (ÇEKÜL) benzer bir adım atmış.
1990'ların başında ise Çelik Gülersoy ve Selçuk Erez Europa Nostra'ya paralel bir dernek kurmaya niyetlenmişler ve bunun için de Europa Nostra ile bağlantı kurmuşlar. Fakat ortaya çıkan bazı hukuki engeller nedeniyle derneğin adını, doğrudan Europa Nostra'ya atıf yapmayacak biçimde "Bizim Ülke Derneği" biçiminde formüle etmişler.
Hatta Bizim Ülke Derneği, Europa Nostra'nın 1992 yılı kongresinin Türkiye'de yapılmasını da sağlamış. Sinan Nebioğlu'nun desteği ile birlikte İstanbul'da, Europa Nostra'nın o dönemki sosyal bilişimi içinde göreceli olarak dar, ama akıllarda kalan bir toplantı yapılmış.
Bizim Ülke Derneği'nin, geliştirdiği son derece iddialı olan "Yunanistan'daki ve Türkiye'deki bazı restorasyon işlerini üstlenmek" projesi için gerekli kaynak bulamamasının üzerine, bir de bu dernek fikrini ortaya atanların birlikte çalışamaz hale gelmesi eklenince, ne yazık ki Bizim Ülke Derneği bu alandaki faaliyetlerine devam edememiş.
Fakat bu süreçte de Türkiye ile Europa Nostra arasındaki ilişki ödül kanalından devam etmiş.
Ben, 1990'ların ortalarında Tarih Vakfı yöneticisi olduğum sıralarda Europa Nostra ile tanıştım ve sanırım kuralı bozarak, bir iki aksama dışında, Europa Nostra'nın bütün toplantılarına ve faaliyetlerine aktif olarak katılarak, Türkiye- Europa Nostra arasında bir ilişki kurulmasına yardımcı oldum. Kısa bir süre sonra da Europa Nostra'nın o tarihteki yönetim organı olan konseyde göreve davet edildim. Böylelikle pek çok konferans ve özel etkinlik kapsamında Europa Nostra ile birlikte çalışma imkanı buldum.
2005-2006 yıllarında Europa Nostra üyeleri, bir Europa Nostra toplantısının daha İstanbul'da yapılmasını istediklerini dile getiriyorlardı. Biz de Sarıca Kilisesi'nin, Europa Nostra Mimari Koruma Büyük Ödülü'nü kazandığı 2007'de bu cesareti kendimizde bulduk. Bu restorasyon projesi gibi pek çok projenin destekçisi olan Vasco Turizm Genel Müdürü Yusuf Örnek, toplantının Türkiye'de yapılması halinde bize yardım sözü vermişti. Europa Nostra'nın Bilimsel Kurul Üyesi olan Işık Aydemir de Yıldız Teknik Üniversitesi'nin (YTÜ) olanaklarını kullanabileceğimizi, hatta asistan arkadaşların da yardımını sağlayabileceğini söylemişti. Ben da o tarihlerde Tarih Vakfı başkanlığından henüz ayrılmıştım ve Tarih Vakfı'nın yıllardır ilişki içinde olduğu Europa Nostra'nın Türkiye'ye davet edilmesi halinde organizasyonel yükü üstlenebileceğini umuyordum. Dolayısıyla normal toplantıların dışında toplantıların olduğu, normal yayınların dışında yayınların tasarlandığı, insanların en kısa zamanda en çok yeri görmelerine olanak sağlayan hayli iddialı bir program önerdik ve önerimiz büyük bir sevinç ile kabul edildi.