Meslek örgütlerinin dışında "kent" konusuna duyarlı olan yapıların sayısı bir elin parmaklarını geçmezken, Direnistanbul Kent Çalışma Grubu'nun kentsel dönüşüm alanı ilan edilen mahallelerdeki çalışmalarını, IMF ve Dünya Bankası heyetleri İstanbul'a geldiğinde Taksim'e taşıdı. Heyetler İstanbul'a gelmeden önce başlayan protestolar, toplantılar esnasında da devam etti. Biz de iki protesto arasında, Direnistanbul Kent Çalışma Grubu Koordinatörü Deniz Özgür ile "kentsel dönüşüm"ü, uygulanmak istenen politikaları ve Direnistanbul'u konuştuk.
IMF ve Dünya Bankası'nın İstanbul'da gerçekleşen olağan toplantıları sırasında, temalarından biri de "kentsel dönüşüm" olan gösteriler gerçekleştirdiniz. Bu gösteriler, amacınıza hizmet ediyor mu?
Amacımız bu toplantıların yapıldığı tarihlerde birer protesto gösterisi düzenlemekten çok insanlara, bu kurumların yaşamımızda yarattığı somut tahribatları anlatabilmekti.
Süreç içinde bu aktarımın, birkaç tema etrafında örgütlenerek çok daha kolay olacağını gördük ve kendimize çalışma alanı olarak üç ayrı konu seçtik: Çalışma alanlarımızdan bir tanesi ekoloji, Genetiği Değiştirilmiş Organizma (GDO) içeren gıdalar, suyun ticarileştirilmesi ve tarım politikaları, diğeri Sosyal Güven(siz)lik Yasası, Türkiye'deki emek ve istihdam sorunları ve bir diğeri de küresel sermayenin kent üzerinde uyguladığı politikalar.
Direnistanbul bünyesinde kurulan bu üç çalışma grubu, IMF ve Dünya Bankası'nın İstanbul'da gerçekleştirdiği toplantılardan çok önce çalışma yürütmeye, bu kurumların yaşamımızdaki ve kentlerimizdeki etkileri ile ilgili etkinlikler düzenlemeye başlamıştı. Bu anlamda bu gösterilerin amacımıza hizmet ettiğini söyleyebiliriz.
Kent Çalışma Grubu olarak, bu sürece nasıl hazırlandınız?
Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi'nde bu konularla ilgilenen hocalarla bağlantı kurarak, Mimar Sinan'da söyleşiler organize ettik.
Kent Çalışma Grubu olarak, özellikle kentsel dönüşüm alanı ilan edilen mahallelerde çalışmalar yürüttük. Balat'ta "Arka Bahçe" adında bir belgesel, Tarlabaşı'nda ise yine Tarlabaşı ile ilgili bir film olan "Metropol Sürgünleri"ni gösterdik.
Filmler, IMF ve Dünya Bankası'nın bu dönüşüm çalışmalarının neresinde olduğunu tartışmamıza olarak verdi, fakat en önemlisi başlarına gelecekleri çok da kestiremeyen mahallelileri gerçeklerle yüzleştirdi. Olayın IMF ve Dünya Bankası ile bağlantısından da önce, buralarda yaşayan insanların kendi sorunları karşısında duyarlılık kazanmalarını sağlamak bizim için temel sorundu. Elbette bu mahallelerde yaşayanların hepsinin protesto yürüyüşlerine gelmesi çok iyi olurdu, ama kendi evlerini savunmaları gerektiği konusunda bile farkındalıkları olmayan bu insanların, bu can yakıcı sorunu sahiplenmelerini sağlamak, onların yürüyüşe gelmesinden daha önemliydi.
Bunu sağlamak için de örneğin, Balat'ta Kent Çalışma Grubu olarak tek tek evleri ve esnafı gezdik, onlarla konuştuk. Evlerinin yıkılacağından dahi haberdar olmayan insanlar vardı. Onlara durumu anlattık ve kendilerini hem film gösterimlerimize, hem yürüyüşe hem de yeni kurulmuş olan Fener-Balat-Ayvansaray Mülk Sahiplerini ve Kiracıları Koruma Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Derneği'ne çağırdık. Balat'taki film gösterimi çok etkili oldu, belki biraz ağır oldu bile diyebiliriz, çünkü insanlar çok somut bir süreç izlediler.