Kişisel deneyimden kentsel adrenaline…

07 Nisan 2012



Türkiye'de iken çocukluğumdan kalma anlam etkisi ve komşu teyzenin kendine has tanımlaması nedeniyle aklımda yer eden ‘bit pazarı'na pek (hatta hiç) yakın değildim. İkinci el merakım annemin gardırobunda ve anneannemin eşyalarında filizlenmişti. Kısacası bit pazarının hem fiziksel hem de sosyal yapısına uzaktım. Şimdi düşününce, aslında kısmen yakınmışım. İstanbul'da son yıllarda ardı ardına açılan ve birbirinden yaratıcı vintage dükkanların bir tadı varmış. Bir de Çukurucuma'da ve Üsküdar'da keşfettiğim eski mobilyacıların tozu da varmış. Her şey bir parçasıymış. Ama aslında kente ve insanlarına etkisi çok fazlaymış.



2011 Eylül ayında Berlin civarına düşürdüm yolumu. Ve 1 sene sürecek olan eğitim sürecimin ilk Pazarı itibariyle bitpazarında buldum kendimi. Belki de kaybettim… Berlin ve çevresinde ziyaret ettiğim ve her hafta sonu, kentin farklı bölgelerinde kurulan bu bit pazarlarının sahip olduğu talep ve kalabalık karşısında çok şaşırdım. Bu pazarların nasıl bir gündelik hayat kültürü yarattığını ve nasıl müdavimleri olduğunu, zaman geçirdikçe fark ettim. Açıkçası, bitpazarlarının beni bu kadar etkilemesinin sebebi, böyle bir ikinci el pazarı kültürünün bu denli benimsenmiş olması ve tezgah açan, müşterisi veya sadece ziyaretçisi olan her türden insanın varlığıydı.

Berlin'de çoğu ara sokağa sinmiş olan ve kente işleyen ‘alternatif mutluluk kaynakları' olarak adlandırabileceğimiz özgün-yaratıcı etkinlik ve işlevleri bir tarafa, bitpazarları başlı başına kentte olup bitenin ve çeşitliliğin simgesi… Oysa Türkiye'den alışık olduğum algı, ‘farklı farklı' insanların ‘farklı' yerlerden alışveriş yapması ve 2. ele düşkün azınlık bir grubun kendi yağında kavrulması…



Küçük bir not düşmenin yardımı olacaktır: Almanca dil dersimin ilk zamanlarında işlenen ‘hobiler' konusu altında ‘Briefmarken sammeln' (pul koleksiyonu yapmak) örnek verilirken, "Almanya'da koleksiyon yapmak, bir şeyleri biriktirmek çok yaygındır, hastalık derecesindedir; çok tutkundur bizim insanlar" denilmişti. Ben ise bitpazarlarını ve insanların bu pazarlarla olan ilişkilerini görene dek, bunu tam olarak kavrayamamıştım.



Berlin ve çevresinde tanık oluğum bitpazarlarına dayanan gözlemlerim sayesinde bitpazarının aklıma yerleşmiş imajı değişerek; zevkli, oyuncaklı, bol paylaşımlı ve tanışmalı, kente özgün ve insanlara çok yakın bir hale aldı. Gündelik hayatın içine kaynaşmış bu kentsel aktiviteden aklıma gelen ilk renkler ise toprak tonları, bej, aradan fışkırırcasına göze çarpan saks mavisi, vintage kırmızısı ve bazı neon karışımlar… Puantiyeler ise, olmazsa olmaz! Hasır dokuların, süet ve kadife karışımların yanı sıra kabartmalı objeler, dokunulası ahşap dönüşler, porselenler… Ayrıca tezgah aralarına karışan lezzetli tatlar, kokular, yudumlar… Bir de keyifli insan toplulukları içinde şahit olduğum minik hikayeler…

Ama önce komşu teyzeden aklımda kalan ‘eski' imajının üstünde biraz daha tepinip, ‘bitpazarı'nın asıl anlamı nerden geliyor diye bakınmalı, belki de sonra kendi tanımımı yapmalıyım. İnsanlarla, kentle nasıl etkileştiğini ve hangi hikayeleri barındırdığını merakla aramalıyım.


Bitpazarı, Neden 'Bit Pazarı'?
“Baksan Göremezsin, Arasan da Bulamazsın”
Bitpazarına Kimler Geliyor, Neler Oluyor, Nasıl Pazarlık Yapılıyor?
Kente Yayılan Sihirli Toz ve İlham Perileri
Bu Haberi Sosyal Medyada Paylaşın
Yorumlar
Henüz yorum yapılmamış.
Bu İçeriğe Yorum Yazın
Ad Soyad
E-posta
Yorum
Kalan karakter :