Çağdaş sanat üretimine, 2002 yılında düzenlenen Yaya Sergileri ile başladın yanılmıyorsam...
Yüksek lisansımın ikinci senesinde Teşvikiye'de Yaya Sergileri yapılıyordu. Ben de o zamanlar kendi kendime bazı denemeler yapıyordum. Bazen görsel, bazen sadece işitsel ama genelde hep mekanla ya da mimarlıkla ilişki kuran işlerdi. Serginin küratörü Fulya Erdemci ile bir arkadaşım vasıtasıyla görüştük. Derken onlara birtakım projeler önerdim ve sergiye, İTÜ Maçka Fakültesi'nin avlusuyla ilgili bir çalışma sundum.
"Avluda", Cevdet Erek, 2002.
Binanın içerisinde yıllardır kullanılmayan bir kimya laboratuarını boşalttık ve orada binadan alınan görüntüler ve seslerle yeni bir mekan kurduk. Etkileyici bir çalışma oldu ve tahminimden fazla ilgi uyandırdı. Çok büyük planlarım olmamasına rağmen kendimi çağdaş sanat denen dünyanın içinde buldum.
Üstelik o dönemde kamusal alan, çağdaş sanat yerleştirmeleri için bugünkü kadar yoğun olarak kullanılmıyordu.
Evet, benim çalışmam da hem kamusal alan, hem yarı kamusal alan, hem de üniversite bağlamında ele alınabilir. Normalde öyle çok sık yapılan bir şey değildi. Bir anda binanın bir yerinde bir faaliyet başladı.
Bu çalışma üzerine bayağı uzun süre uğraştık ve farklı bir video tekniği kullandık. O sırada Bilgi Üniversitesi'nde çalışan arkadaşım Muhittin Bilginer'le birlikte stüdyoya kapandık ve tam nereye gideceğini bilmeden bir şeyler ortaya koyduk.
Yaya Sergileri'nden sonra sürekli yeni işler talep edilmeye başlandı. Önceden planlamadan, istediğim bir çalışma biçiminin içinde buldum kendimi. Çünkü çok sevmeme rağmen mimarlık hizmetinin içinde yer alamayacağımı anlamıştım.
Mimarlıktan caymana tam olarak neler sebep oldu?
Öncelikle müzik ve ses merakım.
MSÜ'nün meşhur meşakkatli mimarlık eğitimini tamamlamış olmana rağmen bu alanda devam etmediğin için tekrar soruyorum.
Mimarlık ilk tercihimdi, rastgele düşmedim bu bölüme. Hala da kütüphanemin büyük bölümünü mimarlık kitapları oluşturuyor. Ama ne yazık ki müzik ve ritim merakı hastalık gibi ve bunlardan pek kurtuluş yok.
MİAM'da çalışmaya başladıktan sonra zaten mimarlıkla uğraşmam pek mümkün değildi. Çünkü mimarlık disiplini daha fazla adanma gerektiriyor. Dolayısıyla da mimarlık ofisi ya da yarışmacılığın yapıma çok uygun olmadığını düşündüm. Ama mekanla uğraşma konusunda hiçbir sınırım yok.