Öncelikle tebrikler, geçtiğimiz günlerde Kadın Girişimciler Derneği tarafından ödüllendirildiniz! Üstelik de bu ödül programında finale kalan ilk moda tasarımcısı sizdiniz sanırım…Evet! KAGİDER, Garanti Bankası ve Ekonomist'in düzenlediği, Avrupa Birliği tarafından desteklenen ve bu yıl beşincisi gerçekleştirilen bir yarışma idi. Toplamda 5600 aday vardı. Finale kaldım ve ikincilik ödülünü aldım. (Basın bülteni?)
Peki GalataModa maziniz ne kadar geriye dayanıyor?
Markam "Nej", 10 yıllık bir marka… Faaliyetlerimiz de daha çok yurtdışında; Paris Moda Haftası'na, Tokyo ve Berlin Moda Haftalarına katılıyoruz. Yine yurtdışında 19 satış noktamız var. 1 yıldır da Türkiye ile ilgili çalışmalar yapmaya başladık. Yine bir yıldır Moda Tasarımcıların Derneği (MTD) Yönetim Kurulu Üyesiyim. Dolayısıyla artık GalataModa, İstanbul Fashion Week gibi organizasyonlarda yer alıyorum ve keşke daha önceden yapsaydım diyorum.
Türkiye'de moda tasarımı disiplini ve üretimi anlamında hangi fırsatları yakaladığınızı düşünüyorsunuz?
Bizim odağımız "organik ürün" ve bu konuda Avrupa'nın, duyarlığı nedeniyle daha doğru bir pazar olduğunu düşünmüştük. Ama gördük ki organik giyim, Türkiye'de de ciddi talep gören bir sektör haline gelmiş. Aslında tüketici de bilinçlenmiş; artık organik olanın yarattığı farkı anlayabiliyor.
GalataModa'da organik ürünlere gösterilen ilgi hakkında izlenimlerinizi alabilir miyiz?
Burada, "organik" olduğumuzu göstermek için herhangi bir tabela koymadık; ilgilenip standa gelenlere anlatıyoruz. Öte yandan ürünlerimizin bir "bilemece" tarafı da var. 7 değişik şekilde giyilebilen tasarımlarımız var: Bluz, elbise, etek… Bunu da ancak standa uğrayanlara anlatabiliyoruz. Zaten sonrasında da çok eğleniyoruz! (gülüyor)
Yönetim Kurulu'nda yer aldığınız için sormak istiyorum: MTD olarak GalataModa ile ilgili yaklaşım ve hedefleriniz nelerdir?
Aslında tüm moda tasarımcılarını bir çatı altında toplayabilmek ve nihai tüketici ile buluşabilmek dileğindeyiz. Sonuçta hepimiz, ancak kendi showroom'larımızda kendi sesimizi duyurabiliyoruz. Bu şekilde de çok fazla sayıda kişiye ulaşamıyoruz. Ama GalataModa gibi etkinlikler sayesinde insanlarla birebir diyalog kurabiliyor, nabız tutabiliyoruz. Kendimizi daha doğru ifade edebiliyoruz.
GalataModa'nın Akaretler'de gerçekleştirilmesini nasıl değerlendiriyorsunuz?
GalataModa, biliyorsunuz, daha önce İstanbul dışına da çıktı; Adana'da, Alaçatı'da düzenlendi. Ve bence önemli olan da GalataModa'nın konsepti… Bu ruhu taşıyabilmek ve gezgin olabilmek… GalataModa takipçileri zaten bizi izliyor. Akaretler'de olmanın ise galeriler ile yan yana durmak, sanatla iç içe olmak gibi bir güzelliği var. Sanata ilgi duyanlar veya burada otelde kalanları tasarımlarımızla buluşturmak da anlamlı.
Yurtdışındaki moda haftalarını da takip ettiğinizi belirttiniz. Bu gibi uluslararası moda etkinliklerinde yer alan Türk tasarımcılar ne gibi mücadeleler içinden geçiyorlar?
Paris Moda Haftası'na 2005 yılının sonundan bu yana her yıl iki kez düzenli olarak katılıyoruz. Orada elbette birebir satış yapmıyorsunuz; ürünlerini sergiliyor ve sipariş alıyorsunuz. Yurtdışındaki butiklere, mağazalara ulaşabilmeniz için doğru bir yol bu… Ama tabi ki uzun bir süreç; ilk gittiğinizde neredeyse hiç sipariş alamayabiliyorsunuz. Ama uzun vadede katılımınızı sürdürebilirseniz, size olan güven artıyor. Sonuçta koleksiyonunuzun gelişimini görebiliyorlar ve bu çok önemli! Her sene aynı güçte koleksiyon ortaya çıkarabiliyor musunuz? Siparişlerinizi doğru ve zamanında gönderebiliyor musunuz? İstikrar, bir yurtdışı kariyeri için çok önemli…
Türkiyeli moda tasarımcılar sizce yurtdışında nasıl karşılanıyorlar?
Şu anda bir "moda tasarımcıları ordusu"yuz tam anlamı ile… Ve hepimiz yurtdışında varlık göstermek, sesimizi yükseltmek için çalışıyoruz. Şu anda Türkiye'den çıkan bir moda tasarımcısı olmanın, artı güç getirdiğine inanıyorum. Hepimizin üretim kalitesi son derece yüksek; gökkuşağı gibi çok renkliyiz. Hepimizin farklı söylemleri, şiirleri, resimleri var. Bu da çok ses getiriyor!
Kullandığınız malzemeler de size bir artı değer getiriyor olmalı…
Kesinlikle! Şunun mutlaka altını çizmek lazım: Türkiye, organik üretimde dünyada birinci sırada… Hindistan ve Çin'den gelen organik kumaşlar çok kötü; İtalyan, Fransız kumaşları içinde polyester karışımı var. Organik bir kumaş alıyorsanız ve içinde "Made in Turkey" yazıyorsa, bilin ki o en kalitelisidir. E, böyle bir hazine varken, benim hiçbir ürünüm yurtdışından değil, olamaz.