Nereden mezun oldunuz?
İTÜ'den.
Peki, ne kadar zamandır burada çalışıyorsunuz?
Yaklaşık 4 senedir.
Siz nasıl başladınız Has mimarlıkta çalışmaya?
Has Mimarlık benim ilk çalıştığım yer değil, daha önce başka yerde de çalıştım. Bir hocamın Has Mimarlığın benim için çok uygun olabileceğini söylemişti. Ben de sitesinden gördüğüm kadarıyla gerçekten bana uygun bir yer olduğunu hissettim. Başka yerlerde boşa zaman harcamak yerine Has Mimarlıkta doğru düzgün projelerde çalışabileceğimi düşündüm ve başvurdum.
Peki, buradaki günlük tempoyu anlatır mısınız bize biraz?
Yoğun bir tempoda çalışıyoruz öncelikle. Elimizde farklı boyutta projeler var, küçükten büyüğe doğru sıralanan. Dokuzda başlıyoruz mesaiye, önemli bir şey olmadığı sürece altı buçukta çıkmaya çalışıyoruz, mesaiye kalmamaya gayret ediyoruz yani.
Mesai saatleri arasında muhabbet ortamımız olmuyor açıkçası, çünkü mimarlık işi koordinasyon gerektiriyor. Bu da zamanımızın büyük bir kısmını alıyor zaten.
Gün içinde zamanınızın büyük bir kısmını organizasyonel tetkiklere ayırdığınızı söyleyebilir miyiz?
Bu çalıştığımız işle alakalı aslında. Şu anda ben zamanınım büyük bir bölümünü buna harcıyorum. Ama farklı boyutlarda çalıştığımızda, zamanımızı daha çok tasarım ya da çizim ile de geçirebiliyoruz.
Has Mimarlığın tasarımsal çizgisini nasıl anlatırsınız?
Tasarım çizgisi için modern, diyebilirim. Bir tasarım problemi en iyi ve en kolay nasıl çözümlenir, diye düşünülür. Tasarımda görsellikten çok işleyişe önem veren bir bakışa sahiptir Has Mimarlık.
Peki, sizin kendi mimari çizgilerinizi ya da kendi beklentilerinizi tasarıma aktarma şansınız ne derece oluyor?
Bu şansımız oldukça yüksek. Çünkü proje ilk geldiği zaman bütün atölyenin katıldığı tasarım toplantıları yapılıyor. Hep birlikte beyin fırtınası yapıyoruz. Burada herkes kendi fikirlerini söylüyor. Daha sonra o proje için daha çekirdek bir ekip çalışmaya devam ediyor. Elbette projeler büyük ölçüde Ayşe hanımın, Hayzuran hanımın ve Mahmut beyin yönlendirmesiyle yürüyor, fakat herkesin fikri mutlaka alınıyor.