"SİM, Teknokent'ten daha üretken bir model"

04 Kasım 2011

Geçtiğimiz aylarda Hürriyet Ankara'da yayımlanan röportajınızda, bir inovasyon merkezi projesi hazırladığınızdan bahsediyorsunuz. Bu projenizle ilgili bilgi alabilir miyiz?

O proje, artık ürün tasarlamanın ötesinde, ürünü tasarlayan makineyi tasarlama eğilimimin bir parçası. Designnobis modelinin biraz daha büyük hali diyebiliriz. Burada 26 kişi var, o yapıda ise yaklaşık 150 kişi olması hedefleniyor. Burada temel amaç; Teknokent modelinde eleştirdiğim noktaları telafi etmek. Teknokent'e gelenlerin nihai ürün ortaya koyamamak gibi bir sıkıntısı var. Bir de birbirleriyle hiçbir şekilde iletişimleri yok. Bunların hepsi bu şekilde düşünülmesine rağmen gerçekleşemiyor.

Benim "Sürdürülebilir İnovasyon Merkezi", kısa adıyla "SİM" dediğim gümüş model, bunların hepsinin ötesinde. Çevresinde bir teknokent var ama ortada ana bir anonim şirket yer alıyor. Arkada test laboratuarları ve ürün geliştirme laboratuarları var, ofisler ise daha küçük. Firma oraya, bir sekreter ve iki mühendisin yer aldığı bir bağlantı ofisi atıyor, merkezin ortasındaki ana birim ile anlaşma yapıp projeye başlıyor. Herkes girebileceği bölgelere girebiliyor. İçeride ise sadece o firmanın ürününü gerçekleştiren 3 - 4 kişi bulunuyor. Bu modeli yaklaşık 400 dönüm üstüne tasarladık.

Bu projeyi ilk olarak, geçen sene İrlanda'da düzenlenen Avrupa Araştırma ve İnovasyon Konferansı'nda (European Research & Innovation Conference) anlattım. Sürdürülebilir İnovasyon Merkezi, küçük şirketlerin laboratuar kurmadan Ar-Ge hizmeti alabilecekleri ve ürün geliştirebilecekleri çok gelişmiş bir model. Ortada yer alan ana şirket bu küçük firmalara "loyalty" karşılığı ürün geliştiriyor. Bu modelle, ayda 10 - 11 nihai ürün yapılabileceğini düşünüyorum. Dolayısıyla, sadece ayda 2 - 2,5 milyon dolarlık bir gelir sağlanmış oluyor. İlk yatırımını 3 - 4 yılda çıkarıp, ondan sonra ülkeye katma değer sağlayabilecek bir model.

SİM'i İrlanda'da anlattığım zaman çok heyecanlandılar. Hatta İrlanda Teknoloji Bakanı, hemen benim ardımdan yaptığı konuşmada, 15 dakika boyunca bu modelin yararlarından ve Türkiye'nin AB'ye girmesine nasıl destek olduklarından bahsetti.

Sanayi Destekli Tezler (SAN-TEZ) programı bile SİM dahilinde yapılabilir. Uygulama firmaları zaten burada olacak, araştırmacıları da projenin içine koyacağız; araştırma laboratuarlarının üstünde onlara yer vereceğiz. Devletin desteği alınacak, TÜBİTAK'ın denetimi olacak, TÜV'ü ve CE'yi de buradan vereceğiz. Yani burada, ürün güvenliğini de kapsayan endüstriyel bir kondominyumdan bahsediyoruz.

SİM; akıllı, temiz, çevreci bir yapı olacak. İlk defa, güneşi takip eden hareketli bir güneş panelini uygulamaya sokacağız; güneşle birlikte dönüp günde bir tur atacak. Yağmur suyunu toplayacağız.

Tamamen çelik, fonksiyonel yapılar. Makine teçhizat girişi için boşluklar bırakılıyor. Laboratuarların üst katında, merdivenle ulaşılan ve araştırmacılara tahsis edilmiş, 1600–1800 metrekarelik açık ofis alanı olacak.

Enerjiyi ve çevresel estetiği çok önemsiyoruz. Yapıların gözükmesini istemediğimizden, arazinin gelip yükseldiği, iç avlulu bir mekan kurguladık. Ana tematiğimiz bu.

Uluslararası gayrimenkul yatırımcıları, projenin içine mutlaka kültür ve kongre merkezi eklememizi önerdiler. Projemiz, Devlet Planlama Teşkilatı'na ve Ankara Kalkınma Ajansı'na sunuldu ve devlet de şu anda ciddi olarak bununla ilgilenmeye başladı. SİM, teknokentin de ötesinde bir model ve ona göre çok daha üretken olacak.


Sonraki sayfada:
"Türkiye'nin 2023 gibi hedefleri varsa, buna SİM gibi projelerle varacak"


Marka Oluşum Süreci ve Ödüller Üzerine
İnovatif ve Çevreye Duyarlı Projeler
Bu Haberi Sosyal Medyada Paylaşın
Yorumlar
Henüz yorum yapılmamış.
Bu İçeriğe Yorum Yazın
Ad Soyad
E-posta
Yorum
Kalan karakter :