Radikal Gazetesi'nden Cem Erciyes, programının yoğunluğunu gerekçe göstererek yüz yüze söyleşi isteğimizi geri çeviren ve mail yoluyla röportajı gerçekleştirmek için gönderdiğimiz soruları, yine programının yoğunluğu gerekçesiyle yanıtlamayan İstanbul 2010 Ajansı Yönetim Kurulu Başkanı Şekip Avdagiç'in, "Bu proje zaman içinde değil, kanun çıktığı anda sivil toplumdan arındırılmıştı zaten" dediğini aktarıyor ve şöyle devam ediyor:
"Şekip Avdagiç'e göre, yanlışlık daha en başta, Girişim Grubu tarafından yapılmış. İstanbul 2010 Avrupa Kültür Başkenti fikrini ortaya atıp gerçekleşmesini sağlayan Girişim Grubu 2010 için çıkartılan özel yasa için taslak hazırlamayı da üstlenmişti. Bütçeden, işleyiş mekanizmasına kadar her şeyi belirleyen bu taslak, genel hatlarıyla Meclis'ten geçip yasalaşmıştı. Yasanın içerik olarak tamamen bu grubun hazırladığı bir metin olduğunu söylüyor Avdagiç. Yani, devlet mekanizmasının 2010 Ajansı'nda egemenlik kurmasının kabahati, en azından bu duruma uyanamadıkları için Girişim Grubu'nda. Yani, Yürütme Kurulu Başkanı'nın sözleriyle aktaracak olursak bu konuda şikâyetlenenlere ‘Geçmiş olsun'. Burada ‘parayı veren yönetimi de üstlenir' ilkesi geçerliliğini koruyor gibi görünüyor. Parayı devlet, belediye, İTO ve İSO verdiğine göre de kontrol tabii ki onlarda olacak diye düşünebilirsiniz; ya da bunu düşünmediyseniz hayret! (Burada Şekip Avdagiç'in İTO temsilcisi olarak 2010'a katıldığını anmam gerek...)
İstifa eden Faruk Pekin'in 2010 Bütçe İhale Komisyonu'na dair iddiasını da konuştuk. Yasada belirtildiği gibi beş üyeden ikisi sivil toplum temsilcisi olmadığı için, komisyonun ‘yasa dışı' olduğu iddiasını kabul etmiyor Avdagiç. Bu konuda, "Yasada Belediye, Valilik ve Kültür Bakanlığı dışında ‘iki sivil toplum temsilcisi' deniliyor. Yani, bu kurumlar dışında kalan herkes sivil toplum temsilcisi kabul edilir," yorumunu yapıyor ve soruyor, "Daha önce de durum böyleydi ve kimse itiraz etmiyordu, neden şimdi?"
Peki Girişim Grubu bu konuda ne düşünüyor? Avdagiç'in hemen ardından 2010'un başlangıç ekibinden önemli bir isimle konuştum. "Evet, o yasa taslağını biz hazırladık. Yönetim kurulunda çoğunluğu devlet temsilcilerine verdik, ama başka türlü para alamazdık, realist davrandık. Yürütme kurulunda beş devlet, dört sivil toplum temsilcisi vardı ama daha ilk toplantıda Danışma Kurulu bu oranı yediye iki yaptı. Sivil toplumdan yana tavır alan dört yönetici bir süre sonra ayrılınca da işin dengesi şaştı," diye anlattı. Konuştuğum Girişim Grubu üyesine göre mesele yasadan kaynaklanmı- yor, ‘işin başına kültür sanatla alakası olmayan devlet yetkililerinin geçmesinden' kaynaklanıyor. Başta Girişim Grubu'yla hareket eden AKP'li Egemen Bağış'tı. Ama beklentinin aksine Bağış yerine, her şeyin en tepesine Devlet Bakanı Hayati Yazıcı geçince, o ‘büyük uyum' da aksamaya, iç çekişmeler kendini göstermeye başlamış...
2010 Avrupa Kültür Başkenti projesinin baştan beri bu kadar heyecan yaratmasının sebebi, zaten kentin kültürel hayatını belli bir yere taşıyan hükümet dışı vakıflar, dernekler, kuruluşlar ve hatta bireylerin büyük bir projeyi hep birlikte kurgulamaları ve devletin de onlara destek vermesiydi. Özellikle devletin çok pasif kaldığı kültür sanat alanında, bu tür bir işbirliği Avrupa Birliği'nde de beğenilmiş, Kültür Başkentliği'nin İstanbul'a verilmesinde etkili olmuştu. Hem hükümet hem 2010'un yöneticileri baştan beri ‘yönetişim', ‘kamu-sivil toplum işbirliği' gibi güzel sözleri ağızlarından düşürmemişti. ‘Sivil topluma geçmiş olsun' lafı, bütün bu güzel sözleri ve umutları boşa çıkarttığı için çok önemli."