"Ticaret ve resmiyet dışında yeni bir kamusallığın inşası"

04 Aralık 2009

2010 AKB Ajansı, nasıl bir ihtiyaçtan doğdu?

Bugün kamu entelektüel enerjiyi ya "danışmanlık" statüsüne indirgiyor. İcraat teknokratların işi olarak gerçekleşiyor. Yaratıcı kişileri "iş yapmayı bilmeyen, ağzı yalnızca laf yapan" kişiler olarak sınıflandırıyor, dışlıyor, ya da özel alana itip, esnaflaştırıyor, bağımlı hale getiriyor, ticarileştiriyor. İşte AKB programı sanatın bu kamusal kullanım biçimini, bu ikilemi dönüştürmeyi amaçlıyor.

Avrupa'nın bütün kentlerinde İstanbul 2010 benzeri organizasyonlar ya da kurumlar var. Örneğin Venedik Vakfı, karma bütçe yöneterek Venedik'teki kültür operasyonlarını yürütüyor. İşin içinde kamu bütçesi de olduğu için kültür özel alana izole olmuyor, sadece zenginlerin bir uğraşı olmaktan çıkıp yüzünü halka doğru çevriliyor. Bizde var olan bu ikilem, kamu-özel ayrışması ise kamuyu resmileştirdiği ve özeli çok özelleştirdiği için çok tehlikeli boyutlara varıyor: İstanbul o kadar zor durumda ki yirmi senedir antrepoların ne olacağı belli değil örneğin. İki alternatif sunuluyor çünkü, ya antrepolar özelleştirilecek ya da hala depo olarak kullanılmaya devam edecekler!  İşlevini yitirdiği halde, biz hala zorla gaz mı ürettireceğiz Hasanpaşa'da? Bu mümkün mü? Ya öyle pespaye halde mi kalacak karayolları arazileri, demiryolları arazileri, endüstriyel tesisler, ayakkabı fabrikalarını, askeri tesisler ve bunlar gibi bir sürü değerli yapı.. ya da kaçınılmaz bir biçimde özelleştirilecek mi? Böyle bir açmaz ile karşı karşıyayız. Başka bir kamusallık biçimi olamaz mı?

İstanbul kamusal öznesi eksik bir kent ve böyle bir kentte de tek dönüşüm seçeneği "özelleştirme" oluyor. Kamu tarafından desteklenmeyen entelektüel enerjinin boşluğu görülüyor İstanbul'da.

Böyle bir durumda İstanbul'un bu sorunları karşısında sivil toplum kuruluşlarınca, kurumlar arası kapasite oluşturacak, ilişkisel modelde çoklu ortam yaratacak, yaratıcılığa önem verecek, kentin fikir dünyasının zenginleşmesine katkı sağlayacak ve halkın katılımı için işin içine kültür enerjisini çekecek bir kuruma ihtiyaç var. Bu kurumun stratejik ortakları da kar amacı gütmeyen diğer kurumlar olmalı. Ticaret ve resmiyet dışında yaratıcı bir kamu alanına ihtiyaç var. İşte İstanbul'un AKB olmasını hedefleyen sivil girişim bunu amaçladı.

Örneğin Tarihi Yarımada için bir alan yönetimi planı gerekli, fakat bu plan imar planı hazırlar gibi hazırlanamaz. Bu planı hazırlamak için bütün kurumların ellerini taşın altına koyması gerekli. Bunun olabilmesi için de kurumlar arası koordinasyonun dışında, bunlar arasında yeni bir iş yapma kapasitesinin oluşturulmasına ve bu kapasitenin kavramsallaştırılmasına ihtiyaç var. İşte bütün bunları yapabilecek tek kurum 2010 AKB Ajansı.

Süleymaniye'de "toplu konut projesi" yürütüyormuşçasına, sadece fiziksel mekan düşünülerek yönetilen proje nedeniyle orada yaşayan insanların mutlu olması, bu insanların yaşama koşullarının iyi olması beklenebilir mi? İşte 2010 Ajansı bu 19. Yüzyıldan kalma kente müdahale biçimini değiştirebilir.

İnsanlar "fırsat" deyince zannediyorlar ki, görkemli geçmişimizi Avrupalıları tanıtacağız ya da İstanbul'da daha çok gösteri olacak… 2010 böyle bir fırsat olsaydı eğer, bu halk için bir fırsat olmazdı. Çünkü bu tür uygulamalar kamu alanını kapatmaya, ayrımcılık ve haksızlık yaratmaya çalışır. Oysa sanatçılar görünmeyeni görünür kılarlar, sorunlara işaret ederler, yaratıcı enerjinin kenti beslemesini amaçlarlar ve böylelikle de dönüşüm sağlarlar. İşte yaratıcılığa kamu desteği tam de bunun için gerekli.


Ajans'ın içinden; Korhan Gümüş ile...
Ajans'ın içinden; Şekip Avgadiç
Mimarlar Odası'ndan
ICOMOS'tan
Muhalefetten...
2010'da dair
Bu Haberi Sosyal Medyada Paylaşın
Yorumlar
Henüz yorum yapılmamış.
Bu İçeriğe Yorum Yazın
Ad Soyad
E-posta
Yorum
Kalan karakter :