Kriz döneminde kaç kişiye ulaşmıştı ofis? Nasıl bir yapısı vardı?
Ahmet Tercan: Başlangıçta 3-4 kişiydik. 1995-96'da 6-7 kişilik bir ekibe ulaştık. O yıllarda bünyemize katılan arkadaşlarımızdan Aslıhan (Kalmaz) Kemer bugün de büro şefimiz olarak bizimle çalışmaya devam ediyor.
Az önce, yaptığımız işbirlikleriyle krizi aştığımızı söylemiştim. O dönemde uluslararası projeler de yaptık. Mesela Stefanel projesinde İtalyan mimarlarla birlikte çalıştık. Diğer bir büyük ve kurumsal proje ise Siemens Akmerkez mağazası projesiydi.
Stefanel projesinin kapsamı neydi?
Kurumsal kimlik çalışması yapıldı. Stefanel o yıllarda düşüşte olan bir firmaydı. Antonio Citero , Stefanel için bir konsept hazırladı ve ofisindeki elemanlarla birlikte İstanbul'a geldi. Bir mağaza tasarımını birlikte yürüttük.
Yani markanın Türkiye'deki yüzünü canlandırdınız…
Evet, ama o yüz bütün dünyada kurumsal kimlik olarak uygulandı. O imaj özellikle burada çok başarılı oldu ve Türkiye, Stefanel'in en fazla satış yaptığı ülkelerden birine dönüştü. Bunda da mimarinin önemli bir payı olduğunu düşünüyoruz. O projenin başarılı olmasıyla ilk büyük işlerimizi aldık. Bağdat Caddesi'nde arka arkaya iki büyük bina yaptık. Topshop ve Borr satış mağazası… Her ikisi de o zaman için oldukça başarılı ve öncü binalardı.
Stefanel, Topshop… Moda sektörüyle yolunuz sık sık kesişmiş.
Aslında Topshop'la çalışmamız da Stefanel'in bir uzantısı idi. Bu markalar Türkiye'ye daha yeni giriyordu. O dönem mağazacılık alanında birçok deneyimimiz oldu. Ayrıca çok sayıda restoran ve kafe projesi yaptık. New Yorker grubuyla çalıştık ki New York'ta öğrenciyken, kısa bir dönem aynı grubun Anatolia adlı restoranında çalışmıştım. Dolayısıyla bir tanışıklığımız vardı. İstanbul'a geldiklerinde beni buldular ve Türkiye'deki projelerini yapmaya başladık. New York'taki restoranın adı Anatolia'ydı. İstanbul'daki restoranın adı da New Yorker oldu.
Sonraki dönemde 2000-2005 arasında ofisteki istikrarı ve kadroyu korumak amacıyla kurumsal müşterilerle devam etmeye çalıştık. Bunlardan en önemlileri Arkas ve Ekinciler Holding'dir.
Yurtdışına da birçok iş yaptık. Ağırlıklı olarak Türkmenistan ve Azerbaycan'a projeler tasarladık. Bunun dışında Romanya'da bir proje hazırladık.
Orada hangi tipolojiler üstünde çalıştınız?
Kültürel binalar ve kamu binaları. Ayıca Bakü'de büyük bir ofis binası yaptık.
Bu projelerdeki işvereniniz kimdi?
Ekinciler Holding'di. O dönemde projeler, Türk firmaları ile yabancı firmalardan oluşan konsorsiyumlar tarafından hayata geçiriliyordu. Bunlar "design-build" dediğimiz projelerdi. Müteahhit, projeyi kendi bünyesinde yapamadığı için bize yaptırıyordu.
Armona Denizcilik Yönetim Binası / Kuruçeşme - İstanbul
"Danışmanları ofiste bulundurmak çeşitlilik kültürünü öldürüyor"
İnternet sitenizdeki tanıtım yazısında "bütünleşik tasarım süreci"ni vurguluyorsunuz. Danışmanlarla mı çalışıyorsunuz yoksa kendi bünyenizde istihdam ettiğiniz uzmanlar var mı?
Ahmet Tercan: Dışarıdan danışmanlarla çalışıyoruz. Kendi bünyemizde istihdam edince, bir süre sonra o çeşitlilik kültürü kalmıyor. Çünkü ofisinizin kültürüne çok fazla eklemlenmiş oluyorlar. Halbuki biz tamamen farklı bir bakış, farklı bir kültür işin içine karışsın istiyoruz. Bunu düşünerek konusunda uzman kişilerle dışarıdan çalıştık. Mesela konteynır terminallerinde kullanılan "smart rail" (akıllı ray) adlı bir sistem var. Projenin o sistemin paralelinde nasıl oluşacağı bir uzmanlık işi. O "know-how"da belli bir düzeye gelip, onu öğrendikten sonra, uzmanlarla çalışmaya devam ettik. Çünkü bunlar sürekli gelişen sistemler. Biz de bu gelişmeleri son ana dek izlemek istedik. Aynı durum sağlık sektörü için de geçerli. İlk hastane projemizi o yıllarda Türkmenistan'da yaptık. Sonrasında hastane projelerinde benzer danışmanlarla çalışma kültürümüz gelişti.
Tuzla Marina