MesutT: Projenin netleşme süreci ve sizin sürece nasıl dahil olduğunuzdan başlayalım isterseniz…
YavuzSelimS: Öncelikle bu sohbet için teşekkür ederim. Bildiğiniz gibi ses kayıt yöntemiyle yapılan böyle sohbetler yazıya geçirilirken bazı handikaplar doğabiliyor. Bununla ilgili dil sürçmelerinden dolayı şimdiden okuyucularımızın hoşgörüsüne sığınarak bu sohbete başlamak isterim.
Süreç benim için Nilgün Hanım'dan (Kıvırcık) gelen bir telefonla başladı. Nilgün ve eşi, benim üniversiteden tanıdığımız öğrencilerimizdendir. Nilgün hanım, hem kamuda hem de özel sektörde mimarlık yapmış; kendi kurdukları dijital yayın organı olan Mimdap ile ve Mimarlar Odası'ndaki çalışmalarıyla mimarlık ortamıyla bağlarını sürekli canlı tutmuş, çevresi olan bir arkadaşımız. Tarlabaşı projesi söz konusu olduğu zaman, deneyimli , mesleğinde tanınan mimarlardan oluşan bir ekip oluşturmak yönünde bir irade oluşturmuşlar. Beni arayıp, "Hocam bu projede yer alır mısınız?" dediği zaman çok mutlu oldum. Çünkü, böyle bir projeye dahil olmak hem büyük bir sorumluluk gerektiriyordu, hem de bir mimar için çok önemli bir ürünü ortaya koymak açısından fırsat anlamına geliyordu. Projenin içeriği, yöntemi vs. konuşulmadan, Tarlabaşı'nı duyunca ben "memnuniyetle" diyerek kabul ettim.
MesutT: Yani ilk etapta projenin içeriğine dair bir çerçeve sunulmadı?
YavuzSelimS: Tabiî ki içeriği hakkında bilgi sunuldu. Ancak sonrasında belirli aralıklarla tekrarlanan toplantılarla, konunun içeriği, detayları vs. bizimle paylaşıldı.
MesutT: Proje, bu aşamaya gelinceye kadar da (ihale süreci vs) kamuoyunda epey tartışılmıştı. Tartışmaları izliyor muydunuz?
YavuzSelimS: Hayır; biz çağrıldığımız zaman ihale süreci tamamlanmıştı. Ayrıca, grupta da hangi mimarların olduğunu kesin olarak bilmiyordum. Aynen davetli bir yarışmada olduğu gibi düşündüm , çağrıldım; konuya bu şekilde dahil oldum.
MesutT: Proje, farklı mimarların tasarlayacağı adalardan oluşuyor. Kimlerin hangi adaları tasarlayacağı nasıl belirlendi, size tercih hakkı sunuldu mu?
YavuzSelimS: Bana arka tarafta kalan, eğimli arazideki iki küçük ada verildi. "Hocam, küçük olduğu için iki ada veriyoruz size, yapar mısınız?" dediler ve ben de memnuniyetle çalışacağımı belirttim. Davet edilen arkadaşlarla , bir toplantıya çağrıldık.Bu Toplantı sonrasında, konuyla ilgili düşüncelerim dahada netleşti. Karşımızda, konusunda uzmanlaşmış şehirci, restoratör, arkeolog, ulaşım, ve mimarlardan oluşan bir danışman ordusu vardı.Bu süreç içerisinde Büro çalışanlarının, danışmanların, belediye ve kurul üyelerinin de oluşturduğu çok sesli, çok yönlü bir toplantılar serisi oldu. Bu toplantılarda, bölgenin durumu, kentsel gelişimi, tarihselliği tek tek anlatıldı. Birlikte, sonrasında da kendimiz bu yerleri gezdik, birebir inceledik, yerinde gördük. Riskli bir bölge olduğu için, başlangıçta belediyeden bize tahsis edilen güvenlik görevlileri ile birlikte gidiyorduk.