MesutT: Planlama açısından Tarlabaşı Projesi nerede duruyor? Siz projeye nasıl dahil oldunuz?
GüzinK: Biliyorsunuz kentsel planlama ortamı hep birkaç konuyu gündemde tutuyordu. Akademisyenler olarak o günceli yakalamak ve akademik seviyede onu kullanmak da bizim bilimsel görevimiz. 2000 yılından bu yana kentsel dönüşüm, ki biz buna kentsel yenileşme dedik, bütün dünya için çok önemli bir çalışma konusu. Bunun çıkış noktası ise kentlerin, kentsel büyüme yerine yaşam kalitelerini yükseltmeye dönmeleri. Nedenleri çok tartışıldı; yayılma eğiliminde olan kentler, büyümeyi artık kalite kazanmaya dönüştürdü. Dolayısıyla 80 sonrası yaşanan değişimler, kentlerin mekanlarını bir daha ele almasını zorunlu kıldı. Bu, planlama gündemindeki ciddi bir olaydı. Bunu doğuran nedenlerden biri de sanayi alanları gibi işlevini yitiren alanların yeniden işlevlendirilmesiydi. Yine özellikle 80 sonrası ülkelerden kentlere sıçrayan yarış, kentlerin kendi potansiyellerini yeniden değerlendirmesi gerekliliğini ortaya çıkardı. Özellikle kıyılar ve çeşitli odak noktaları gündemde oldu. Kentsel gelişmede son ortam stratejik planlama diye mekansal gelişme stratejilerini tartışmak üzere tüm planlama gündeminde de önemli bir değişiklik yaptı. Bu stratejik planlama ise kenti bir taraftan geleceğe hazırlayıp vizyon ve stratejilerini belirlerken, aynı anda kentsel projelerini de birlikte hareket ettirmek olarak kendini gösterdi. Daha önce vizyon ve stratejiler belirleniyordu; onlar mekanla, insanlarla ve aktörlerle ilişkilendiriliyordu; sonra mekana indirgeniyordu, uygulama projelerine öncelikler veriliyordu... Aslında gelinen nokta Avrupa Birliği'nin oluşumu ile de yakından ilişkiliydi. AB, 1999'da mekansal gelişme perspektifi ile kentleri böyle davranmaya yönlendirdi. Yani biz artık kentsel aktörler olarak kentlerimize baktığımız zaman bir taraftan bunun stratejik gelişimini tartışıp diğer taraftan da bunu hareketlendirecek, yönlendirecek kentsel projeleri de birlikte konuşmak durumundaydık.
İstanbul, bu duruma çok da sistematik yaklaşamadı. Bir taraftan büyük gökdelenlere fırsat verdi; ama bir stratejik planın parçası olarak değil, tek başına. Kentsel dönüşüm projelerini gündeme getirdi, ama yine tek başına. Haydarpaşa, Galataport gibi örnekler hep tekil projeler olarak tartışıldı; bir bütün içersinde ne olabileceği tartışılmadı. Bu arada potansiyeller de hep tarihi yarımada odaklı olarak gündeme geldi. Önemli bir konuydu ama o da kendi planlama ortamında doğru bir yere oturmadı. Örneğin ulaşım altyapısı ile tarihi çevre örtüşmedi. Sonuç olarak, İstanbul'un kentsel dönüşümünde, diğer kentlerde olduğu gibi hızlı bir beklenti var. Bu kentsel dönüşümü koordine edecek üst kararlar ve alt ilişkiler henüz istediğimiz seviyede değil.
Bu arada Beyoğlu Belediyesi de kentsel koruma anlamında bir plan hazırlığı içinde ve bu anlamda öncelikli koruma zonlarını belirliyor. Bunun ideal plan olup olmadığı ayrı tartışılabilir; ama en azından bir kentsel sit var onun içinde öncelikli alanlarını belirliyor. Üniversite bünyesinde daha önce bir fikir projesi olarak Beyoğlu yayalaştırma projesini geliştirmiştik. İstiklal Caddesi her zaman için önemli bir omurga ve bu omurganın yaylaştırılması ve çevresini hareketleştirmesi için de belirli kilit özellikleri taşıyan alanları vardı. Taksim, Galatasaray ve Tünel, bunların en önemlileri. Ağa Camii geçişinin de içinde olduğu ve bunları destekleyen iki ara geçiş vardır. Yani bu eksenin dikeyde gittiğini varsayarsak, onu kesen önemli akış noktaları. İşte bu tetikleyici proje de kent planlama bağlamında kentsel yenilemede bu işle bütünleşen bir odak olarak ortaya çıkıyor. Yani Tarlabaşı'nda Beyoğlu'nun etki alanı içinde, onun geçirgenliğini sağlayacak, onunla birlikte yenilenip gelişecek odaklardan biri. Ağa Camii'nin yanından geçen aks trafik için kullanılan bir aks, bu da o nedenle seçilmiş bir odak.
Biliyorsunuz proje, kentsel yenileme bağlamında 5366 sayılı yasa ile ihale edilip belli bir gruba teslim edildi. Projenin başına getirilen Nilgün Hanım, bizim öğrencimizdi ve ayrıca birlikte İngiltere'ye Southbank Üniversitesi'ne de gitmiştik. Bana, böyle bir işbirliğinin üst ölçek karar ve ilişkilerini yazıp yazamayacağımı sordu. Ben de bir kentsel değişim de Tarlabaşı'nın yenilenmesi, yeniden strüktüre olmasının önemine inandığım için çalışmaya katıldım.