Ağırlıklı olarak Roma ve Bizans Dönemi'nden kalan yer altı yapılarının pek çoğu sarnıç ve mahzen olarak inşa edilmiş. Aralarında hamam ya da kilise olanlarına rastlansa da sayıları oldukça az...
İstanbul'un gizli fedaileri...
Roma Dönemi'nde kentin su ihtiyacını karşılamak için açık sarnıçların yanında pek çok kapalı sarnıç inşa edilmiş. Daha çok yapıların altına yapılan bu tür sarnıçlar, açık sarnıçların aksine daha tekil ihtiyaçlar için tasarlanmış. Örneğin Yerebatan Sarnıcı, Ayasofya Kilisesi'nin su ihtiyacını karşılamak için inşa edilmiş.
Yerebatan sarnıcının girişi...
İstanbul sarnıçlarının bazıları, kent dışından su kemerleri ve kanallarla taşınan sularla doldurulurken, bazıları ise damlardan toplanan yağmur sularıyla besleniyordu.
Sarnıçlar ve erzak deposu olarak kullanılan mahzenler özellikle kuşatma dönemlerinde kentin kurtarıcısı olur, su ve yiyecek ihtiyacı dışarıdan yardım almadan buralardan karşılanırdı. Böylece kent halkı, kuşatmaya uzun süreler direnç gösterebiliyordu. Zaten İstanbul'u fethedilemez kılan da güçlü surları ve işte bu tür yer altı yapılarıydı.
Birer mimarlık ve mühendislik harikası olan yer altı yapıları, kemerler ve taşıyıcı sütunlarla yüzyıllara meydan okuyarak günümüze kadar ulaşmayı başarmış. Yapının en önemli düşmanlarından neme ve suya ise o dönemki ustaların hazırladığı mucizevi harçlar sayesinde dayanabilmişler. Söz konusu harçların, sarnıçlarda biriken suyun duvarlardan sızmasını önleyecek düzeyde olması, mahzenlerde ise nemi içeri vermemesi bugün bile özenilen bir durum...
Durgun suyu kullanmayı sevmeyen Türklerin kente gelişiyle birlikte özellikle sarnıçlar görevlerini tamamlayarak kaderlerine terk edilmiş.
Yerebatan Sarayı
İstanbul'da yer altı yapısı dendiğinde ilk akla gelen genellikle Yerebatan Sarayı oluyor. Ayasofya'nın ve Bizans Sarayı'nın su ihtiyacını karşılamak üzere 6. yüzyılda inşa edilen sarnıç, bu nedenle 'Bazilika Sarnıcı' olarak da adlandırılıyor. Yaklaşık 10 bin metrekarelik alana yayılan sarnıcın yüksekliği 12 metre ve içinde tam 336 taşıyıcı sütun bulunuyor.
Osmanlı Dönemi'nde kaderine terk edilip unutulan sarnıcın üzerine inşa edilen evlerde yaşayanlar, burayı kuyu zannedip kovalarla su çekerlermiş. Topkapı Sarayı'nın bahçelerini sulamak için de uzun süre buradaki sular kullanılmış. Cumhuriyet Dönemi'nde ise ücret karşılığı içinde kayıkla dolaşıldığı biliniyor. İstanbul'un Pagan sahiplerinden geriye kalan Medusa başları, iki sütunun kaidesi olarak kullanılmış.
Sonraki sayfada:
Binbirdirek Sarnıcı, Soğukçeşme Sokağı Sarnıcı, Sultan Sarnıcı
>>>>>