Bomontiada'nın kamusal alanında farklı programlara hizmet eden hareketli mimari strüktürü; Making Place'in öyküsünü proje yürütücüleri aktarıyor.
Avludaki paletler geçici bir bariyer düzenlemesi. Alt Galeri’nin açılışına kadar kaldığı ilk dizilimini “Making Place” Birinci Faz diye adlandırıyoruz. Birinci faz, Eylül-Şubat arası, 5 ay süre ile yayılı kaldı. Şantiye ile kamusal kullanım alanlarını ayırmak için yapıldığı gibi, bir niyeti de bütün sakinlere açık alanda bir aradalık sağlayacak farklı kotlar yaratmaktı. ŞANALarc önderliğinde yürüttüğümüz kurguya, Per Se mimarlığın parametrik dizilimi eklendi. Biz de detaylandırma katma ve uygulama olanağı bulduk. Süreç, alandaki bir çok profesyonelin katkılarıyla gelişti.
“Alt”ın açılışı ile alanın yeni gereksinimlerine göre birinci fazı oluşturan palet yığını Şubat ayında parça parça yer değiştirdi. İkinci Faz kurgusu, bahar ve yaz sezonunda avluda gelişmesi olası senaryolar düşünülerek düzenlendi. İkinci Faz’ın biçimlenişindeki ana dinamiklerden biri bomontiada ekibine katılan, Buğday Ekolojik Hayatı Destekleme Derneği idi. Buğday ekibinin kullanımına açmak için düzenlen 50 cm derinlikli toprağı ile yenebilirlerin ekilebileceği kasalar -bir nevi yükseltilmiş yataklar-, ikinci faz düzeninin etkin bir parçasını oluşturuyor.
Buğday’ın atölye katılımcıları ile ektiği kasalar bir kent bahçeciliği örneği olabilecek kadar kapsamlı alanlara sahip değil; 45 m2'lik toprak var. (belki de şimdilik...) Fakat varlıkları, Buğday ekibinin de eğitimleri ile balkon bahçeciliğine giden yolda iyi bir ateşleyici olma niteliğinde. Şehirde toprağa olan açlığımız aşikâr. Bomontiada sakinleri olarak bizlerin, toprağın saatlerine kendimizi uydurabilmemiz oranında Faz İki’nin içerisinde yenebilir bitkilerin yayılmacı olması ise çok olası. Kasaların bir kısmı ada sakinlerince sahiplenilmeye başlandı.
Palet topoğrafyasının geri kalan düzeni ise, avlu kullanıcısına görünmeyen alt bileşenleri ile; yine bir servis yolu düzenlemesi, mini açıkhava depoları ve çalışanlar için gölgelikli bir mola alanı içeriyor. Paletler, açıkhava atölyelerine amfivari bir oturma düzeni sağlayabileceği gibi sahne kurgusu ile insanları toplanmaya davet edebilir. Elektronik gereçlerinizi ve/ya da analoglarınızı alıp daha bireysel açıkhava deneyimi yaşayabileceğiniz düzenler sağlayabilir. Ya da oyun kurdurtabilir. Bu senaryolar elbette yine kullanıcı yani bütün sakinler ile şekillenecek.
Avluda yer alan “Making Place” bileşenleri (paletler, bülten duvarları, yeşil unsurlar, oturma grupları vb.) kullanıcı etkileşimiyle gelişebilmek ve yoğrulabilmek için bir kimlik olarak, steril olabilecek görünümlerden kaçınıyorlar. Adı ile müsemma, çevresini çevresinden aldığı verilerle, ben oldum demeden, yoğrulmak üzerine oradalar herbiri. Kısaca avlu ve dolayısı ile paletler, bu güzel havaların gelişi ile bizim de gözlemlemeye başlayabileceğimiz tatlı senaryolara gebe.
Zamanı dolduğunda, ikinci faz palet yığını da sökülecek. Bileşenleri, o gün bir faz kadar daha görevleri olmayacaksa doğaları onları nereye sürüklerse, oraya hizmet edecekler. Fazların bir ya da bir kaçına temas etmiş olmak, kompozisyonu deneyimlemiş olmak yalnızca o temas etmişlere kalacak. Şehirlerin, hep orada olacaklarını sandığımız için, çoğu zaman doyasıya deneyimlemeyi ertelediğimiz bir çok sabitinden farksız olarak.