İnsan ölçeğinde tasarlanan kentsel ve mimari projelerle yaşanabilir şehirlere katkıda bulunmayı amaçlayan Atelye70 Planlama ve Tasarım Gruba'na Çat Kapı yaptık.
Prof. Hüseyin Kaptan'ın üç çalışma arkadaşıyla 1970 yılında kurulan Atelye70 Planlama ve Tasarım Grubu zamanla geniş bir kadroya ulaşarak farklı disiplinler ve ölçeklerde projeleri üretiyor. Atelye70 Planlama ve Tasarım Grubu'nun kurucu ortaklarından Mimar Doğu Kaptan ve ofisin yeni nesil temsilcilerinden Mimar & Kentsel Tasarım Uzmanı Fatma Gençdoğuş Karabacak Çat Kapı konuğumuz oldu.
Şehir planlama, kentsel tasarım, koruma planları, turizm ve rekreasyon alanı planlamaları, kentsel araştırmalar ve fizibilite çalışmaları ve çeşitli coğrafyalarda, özgün sosyo-ekonomik ve kültürel karakterleri ile öne çıkan alanlarda çalışılan kırsal gelişim planları, toplu konut projeleri, mimari ve iç mimari projeler ofisin çalışma alanları arasındadır.
Atelye70 Planlama ve Tasarım Grubu, sosyal, ekolojik ve kültürel çevrelere saygılı bir yaklaşım benimseyerek, insan ölçeğinde tasarlanan kentsel ve mimari projeler ile yaşanabilir şehirlere katkıda bulunmayı amaçlamıştır.
Gerçekleştirdiğimiz söyleşi için Atelye 70 Planlama ve Tasarım Grubu'na tekrar teşekkür ederiz.
Sizleri kısaca tanıyabilir miyiz?
Doğu Kaptan: İstanbul, Fenerbahçe'de doğdum. Karadenizli bir ailenin çocuğuyum. Hayatımı değiştiren şey, kolej sınavlarında İtalyan Lisesi’ni kazanmam oldu. 11 yaşından itibaren İtalyan Lisesi’nde okumaya başladım. Okulda çok güzel dostluklarım oldu; hocalarla da aram iyiydi. Ve bir hocam üniversite eğitimi için beni İtalya'ya davet etti. Mimarlık okumak istiyordum; aile mesleği. İtalya’da birçok şehri gezdim, Venedik, Floransa ve en sonunda Roma'da karar kıldım. Müthiş bir şehir. Hocam da zaten Roma’daydı. Yaklaşık 12 yıl Roma'da yaşadım.
12 yıl sonra Türkiye’ye döndüm. O zamanlar Atelye70’in kurucusu babam Prof. Hüseyin Kaptan İstanbul Metropolitan Planlamanın başındaydı, İstanbul planlarının da müellifiydi. Ofiste ise küçük bir ekiptik. Türkiye’ye döndüğümden itibaren, yani 2005’ten bu yana 20 senedir burada çalışıyorum. Zaten üniversite yıllarında da bir ayağım hep buradaydı. Yaklaşık 30 küsur yıllık bir Atelye70 kariyerim var. Bu 30 yıl boyunca hiçbir mimara nasip olmayacak deneyimler yaşadım.
Ofis daha önce Fenerbahçe'deydi, çok güzel bir yerdi. Büyük bir bahçesi vardı, eski bir kayıkhaneydi. Bizimkiler kayıkhaneyi mimarlık ofisine çevirmişler. Ofisi 2018 yılında restore etmiş olduğumuz Beyoğlu’ndaki binamıza taşıdık. Yeni bir başlangıç oldu burası.
Fatma Gençdoğuş Karabacak: Ben Almanya'da doğdum. Ailem orada çalışıyordu, yaklaşık 5 yaşındayken İzmir’e dönüş kararı aldılar. Döndüğümüz zaman İzmir Yüksek Teknoloji Enstitüsü kuruluyordu, bizim oturduğumuz yere de çok yakın. Temel atma törenine götürdü ailem beni. 4,5 yaşında oraya gitmiş ayak basmış oldum yani, buradan da mezun oldum. Benim annem ve abim tekniker. Ben de ilkokuldan beri mimar olmak istiyordum. Annem hala saklar, ilkokul defterime bile mimar olmak istiyorum yazmışım.
2013 yılında Mimarlık lisans ve Şehir bölge Planlama yan dal programından mezun oldum. Her iki ölçekte de çalışırken bu disiplinlerin ara ölçeği olan kentsel tasarımın ilgimi çektiğini fark ettim. İTÜ’de Kentsel Tasarım yüksek lisans programına başvurdum. Yüksek lisansa bir buçuk sene kadar devam ettikten sonra artık bir iş arayışına başlamıştım. Atelye70’te bir iş ilanı açılmıştı, kentsel tasarım çalışan bir ofis olduğu için çok hevesle başvurdum. Doğu Kaptan ile iş görüşmesi yaptık ve işe başladım,10 senedir de buradayım.
Doğu Bey Roma'da neler yaptınız?
DK: İtalya'da mimarlık eğitimi aldığım sürede önce kendi ayaklarım üzerinde durmayı öğrendim. Bu arada İtalya’da çok fazla mimar var. Garip bir şekilde meraklılar bu işe. Tabii yaşadıkları çevre çok güzel, şehirleri olağanüstü. İnsan ister istemez ilgi duyuyor mimarlığa. Her İtalyan’ın içinde biraz tasarım, biraz mimarlık vardır. Üniversite aşırı kalabalıktı, orada okurken ilk yıllar zaten hiç çalışmayı düşünmedim. Kolay adapte olabilen bir insan değilim, oraya da adaptasyonum çok zor oldu. Beşinci yılda kendimi gerçekten oraya ait hissetmeye başladım. Ondan sonra çalışmaya da başladım ama yaptığım işler mimarlık olmadı. Yemek yapmakla tanıştım, turizm, gastronomi ve sinema sektöründe çalıştım. Zaman zaman farklı alanlarda çalışmak insanın hayata bakışını değiştirebiliyor. Daha sonra tabii oradaki hocalarımızla birlikte birtakım projeler üretmeye başladık. Sonra biraz Kuzey Avrupa'yı da göreyim diye 4 ay kadar Brüksel'de yaşadım. Mimarlık ofislerinde yarı zamanlı çalışırken bir yandan da bir sürü yolculuk yaptım. Bizim meslekte insan gezerek ve görerek çok şey öğreniyor. Okulda öğrenemediğiniz şeyleri gözlemleyerek anlayabiliyorsunuz.
Nasıl karar verdiniz dönmeye?
DK: Mimarlık yapmak istiyordum ve İtalya’da bir mimarlık ofisinde çalışmak, proje üretmek oldukça zordu. Örneğin hocalarımın müthiş bir akademik kariyeri vardı ama bir bina bile inşa etmemişlerdi. Daha çok restorasyon üzerine bir üretim var. Ben de o zamanlar restorasyona hiç ilgi duymuyordum. Dolayısıyla mesleki anlamda çok kendimi geliştirebileceğim bir durum yoktu ve İstanbul’a döndüm. Bu dönemde Atelye70 planlama ağırlıklı çalışıyordu. Bir şekilde ofise mimarlık işleri getirmeyi başardık. Ancak İtalya ile bağımı hiç koparmadım. Murat Er'in, Yonca Temizkan'ın, üniversite’den arkadaşım Marco Lombardini’nin, meslek hayatımda önemli bir yeri vardır. 19 yıl boyunca birlikte çok proje ürettik, çizdik. Herhalde uzaktan çalışmayı başlatan ilk ofislerden biriyiz. Bu sırada Francesco Cellini, Eugenio Cipallone gibi çok önemli mimarlarla da çalışma fırsatım oldu. Onlardan çok şey öğrendim. Her insanın bir öğrenme yöntemi var. Sanıyorum ben deneyimleyerek öğrenenlerdenim, bu anlamda Türkiye’de yapmaya ve üretmeye dair olanaklar daha fazlaydı.