Pera Müzesi ve İstanbul Araştırmaları Enstitüsü (İAE), İstanbul kent tarihinin sosyokültürel yapısına ışık tutan plaj kavramını “İstanbul’da Deniz Sefası” sergisi ile mercek altına alıyor. İAE arşivi ve farklı koleksiyonlardan derlenen sergi, 1870’lerden 20. yüzyılın ortalarına uzanan süreçte, deniz hamamından plaja geçişin devrim niteliğindeki hikâyesine odaklanıyor.
La Turquie Kamâliste dergisinde Salacak Plajı, Ağustos 1937 / Zafer Toprak Arşivi
Pera Müzesi'nde açılan “İstanbul’da Deniz Sefası: Deniz Hamamından Plaja Nostalji” sergisi, denizin kent yaşamının bir parçası olması ve plaj kültürünün oluşması ile birlikte değişen toplumsal yapıyı gözler önüne seriyor.
1870’lerden 20. yüzyılın ortalarına uzanan süreçte kent halkının boş zaman değerlendirme normlarındaki değişime, toplumsallaşma kültürüne değinen sergi; Cumhuriyet’in yaşam tarzındaki köklü dönüşümlerini simgeleyen bir belgesel niteliği taşıyor.
Tasarımını Pattu'nun üstendiği sergiden bir köşe.
Süreyya Plajı reklamı, 1950'ler / Mehmet Aksel Arşivi
Bir sergi, iki mekan...
Küratörlüğünü tarihçi, yazar ve akademisyen Zafer Toprak’ın üstlendiği sergi, İstanbul Araştırmaları Enstitüsü arşivinin yanı sıra, İnönü Ailesi, Mehmet Aksel, Seyhun Binzet, Ayşe Bermek, Doğan Güral, Uğur Yeğin, Doğan Paksoy, Sakıp Sabancı Müzesi, Türkiye İş Bankası, Ziraat Bankası ve SALT Araştırma’ya ait koleksiyonlardan derlenen, resim, fotoğraf, kitap, dergi ve karikatür gibi orijinal malzemeleri izleyiciyle buluşturuyor.
İsmet İnönü'nün plaj bornoz ve mayosu, 1930'lar / İnönü Vakfı Arşivi
Plajda soğuk gazoz satışında kullanılan Çilingoz marka leğen ve Çilingoz şişeleri / Mehmet Aksel Koleksiyonu
Florya (1938), Florya (1956-1959), Ataköy (1957) ve Kilyos (1958) plajlarına ait belgelerin incelenebildiği dijital ekran.
Pera Müzesi'nin kardeş kurumu İstanbul Araştırmaları Enstitüsü’nde ise, serginin bir uzantısı olarak Yeşilçam filmlerindeki plaj sahnelerinden oluşan bir seçki ve dönemin plaj konulu kitap, dergi, afiş ve karikatür gibi malzemelerini yakından inceleme olanağı sağlayan izleme-okuma odaları yer alıyor.
Suyla ilk temas; deniz hamamları
Osmanlı döneminde, İstanbul suyla iç içe bir kent olmasına rağmen, mahremiyet algısının bir uzantısı olarak denizde yüzmek uzun süre sakıncalı ve yasaktı. Batılılaşmanın etkilerine rağmen 19. yüzyılın ikinci yarısından itibaren halk, tahta perdelerle çevrelenmiş deniz hamamları ile yetinmek zorundaydı. Deniz hamamları denizin içinde, suya dayanıklı ahşap kazıklar üzerine inşa edilmiş ve ahşap duvarlarla örtülerek ayrılmış yapılardı. Dışarıdan kapalı kutucuklara benzeyen bu yapılar kıyıya yine kazıklar üzerine oturtulan bir köprüyle bağlanırdı.
Kalamış'ta denize girenler ve arkada Aşod'un meşhur deniz hamamı, 1930'lar / Seyhun Binzet Koleksiyonu.
Deniz hamamları, kadınlar ve erkeklerin ayrı kullanımına dayalı, davranış biçimlerinin disipline edildiği ve toplumsal kontrolün mekansallaştırıldığı çok denetimli alanlardı. Dönemin en önemli deniz hamamları Yeşilköy, Bakırköy, Samatya, Yenikapı, Kumkapı, Çatladıkapı, Ahırkapı, Salıpazarı, Fındıklı, Kuruçeşme, Ortaköy, İstinye, Tarabya, Büyükdere, Yenimahalle, Beykoz, Paşabahçe, Kuleli, Çengelköyü, Beylerbeyi, Üsküdar, Salacak, Moda, Fenerbahçe, Caddebostanı, Bostancı, Kartal, Maltepe, Pendik ve Tuzla’da kuruldu.
Sergi için tasarlanmış, İstanbul'daki deniz hamamlarını ve plajları gösteren harita.
Serinleme ve eğlence birarada
Önceleri ticaret, seyahat ve manzara gibi kavramları çağrıştıran deniz, Cumhuriyet’le birlikte yeni anlamlar kazanmaya başladı. 1920’lerden itibaren deniz hamamları evrilerek yerlerini yavaş yavaş kadın ve erkeğin beraber denize girebildiği plajlara bıraktı. Kent sakinlerinin hızla benimsediği plaj olgusu zaman içinde kendi eğlencesini, modasını ve kültürünü yarattı.
1960’lı yıllara kadar altın çağını yaşayan plaj kültürü, İstanbul’un hızlı sosyolojik değişimleriyle dönüşüme uğradı. Suadiye, Caddebostan, Salacak, Beyaz Park, Altınkum, Küçüksu, Florya, Fenerbahçe, Moda ve Süreyya plajları, gazinoları, kafeleri ve konaklama imkanlarıyla Cumhuriyet’in ilk yıllarından başlayarak, halkın rahatladığı, serinlediği ve eğlendiği mekânları oluşturdu.
Beyaz Park Plajı'nda kırlangıç atlayışı, Selahattin Giz, Büyükdere, 1932. / Suna ve İnan Kıraç Vakfı Fotoğraf Koleksiyonu
Belgesel niteliğinde bir nostalji öyküsü
“İstanbul’da Deniz Sefası” sergisine kapsamlı bir yayın da eşlik ediyor. Sergi kataloğunda, tarihçi, yazar ve akademisyen Zafer Toprak, araştırmacı yazar Gökhan Akçura ve akademisyen Meltem Gürel’in makaleleri yer alıyor.
Serginin küratörlüğünü üstlenen Toprak, sergiyi şu sözlerle nitelendiriyor: “İstanbul’da Deniz Sefası sergisi bir nostaljinin öyküsü. Ama bu nostalji aslında Cumhuriyet’in yaşam tarzındaki köklü dönüşümleri simgeleyen bir tarihsel belgesel. İstanbul sakinlerinin toplumsallaşmasını, boş zaman değerlendirme normlarındaki değişimi, doğaya açılımını ortaya koyuyor.”
“İstanbul’da Deniz Sefası: Deniz Hamamından Plaja Nostalji” sergisi, 26 Ağustos 2018 tarihine kadar Pera Müzesi’nde ziyarete açık kalacak. Sergiyi tamamlayan izleme ve okuma odaları ise aynı tarihlerde İstanbul Araştırmaları Enstitüsü’nde deneyimlenebilir.
* * *
Ziyaret saatleri:
Pera Müzesi
Salı - Cumartesi, 10:00 - 19:00
Pazar, 12:00 - 18:00
“Uzun Cuma”larda müze 18:00 - 22:00 saatleri arasında ücretsiz olarak ziyaret edilebilir.
“Genç Çarşamba”larda tüm öğrenciler müzeyi ücretsiz ziyaret edebilir.
İstanbul Araştırmaları Enstitüsü
Pazar günleri hariç, hafta içi her gün 10:00 - 19:00 saatleri arasında gezilebilir.
Kütüphane çalışma saatleri hakkında ayrıntılı bilgi için web sitesini ziyaret edebilirsiniz.