Sayat Uşaklıgil’in filmlerden çeşitli sahneleri üst üste bindirerek oluşturduğu “Tuhaf Hikâyeler” isimli kişisel sergisi, Galeri 77’nin Karaköy’deki mekânında 4 Ocak 2020 tarihine kadar tüm sanatseverlerin beğenisine sunuluyor.
Büyük Küçük Dünyalar, 2019, Tuval üzerine akrilik, 200x320 cm. (Diptik)
Hipodrom, 2019, Tuval üzerine akrilik, 40x80 cm.
Sayat Uşaklıgil’in müzik ve sinema gibi iki büyük tutkusu, onu ressam olarak var eden iki önemli daldır. İyi bir müzik dinleyicisi ve sağlam bilgi birikimine sahip bir sinema izleyicisi olan Sayat Uşaklıgil, yapıtlarını doğaya bakarak yapan ressamların aksine, daha önce üretilmiş sanat yapıtlarından yola çıkarak işlerini oluşturuyor. Arşivinde bulunan binlerce plak ve sinema filmi, onun sanatında esin kaynağını oluşturan en önemli iki alan. Sayat, resimlerinde ona esin kaynağı olan bu iki farklı dünyayı ısrarla tuvaline aktarıyor.
Sinema kimileri için bir eğlence, kimileri için kendilerini buldukları dünya, kimileri için de kitlelere en güzel ve hızlı bir biçimde ulaşan, çağımızın tartışmasız en yaygın sanatıdır. Sayat Uşaklıgil döneminin pelikül üzerine pozlandırılmış, sonra kimyasal yollarla banyo edilmiş, negatifinden pozitif kopyası çıkarılmış, ardından da karanlık bir sinemada projeksiyonla gösterilmiş filmlerini konu olarak almıştır. Sayat’ın dünyasını biçimlendiren bu filmler, her türlü modernizmine rağmen 40 ila 60 yıl öncesine taşımaktadır bizleri.
Sayat, sinema sanatının harekete dayanan bağlamını değiştirerek film karelerini pozlar halinde tuvale taşıyor; ama film bittiğinde kalan sonuç imgenin resmini yapmıyor. Zaten gerçeklerin yansıması bile olsa kurmaca olan film, önce durdurularak bir fotoğrafa dönüştürülüyor, ardından bu kare resim olarak son halini alıyor. Gerektiğinde tuvale aynı anda iki film süperpoze olarak düşürülüyor. Böylece oyuncular tarafından biçimlendirilmiş somut anlar, paralel iki evrenin eşiğiymişçesine aynı anda görünür oluyor. Unutulmaması gereken bir nokta da, Sayat filmlerde yer alan kişilerden başka herhangi bir figürü resmine eklemiyor. Böylece kurmacanın gerçekliği, bir kez daha değiştirilmiyor.
Büyük filmlerin ardından gitmiyor Sayat, “B”, “C” sınıfı filmlerin kendi resmi için değerli bulduğu anlarını ve bu anların çekici gerilimini resmediyor. Sinema tarihiyle çok iç içe değilseniz, alternatif sinema tarihinin peşinden koşmuyorsanız bu tuvallerin hangi filmi yansıttığını anlamak kolay olmayabilir. Ama bu soyutluk, daha fazla anlam düzlemiyle baş başa bırakıyor resim izleyicisini. Sayat’ın resimlerinde, hepsi bir yönetmen tarafından çekilen ve o rolü oynayan oyuncuların sadece birer kişilik olarak yer aldığı, Roland Barthes’in deyimiyle “studium”undan, yani tarih, zaman ve kişilerinden kopuk yeni bir düzlemle baş başa kalıyoruz.
Sayat Uşaklıgil sıradan olanın içindeki gerçeküstücü duygu ile çok meşgul. “Tuhaf Hikâyeler” serisinde sözcüklere yeterince dökemesek de durdurulmuş o sahnelerde tekinsiz bir şeyler olduğunu hissedebiliyoruz. Biraz dikkatle baktığımızda sahnenin içinde yer alan kişilerin arasındaki ilişkiler hakkında akıl yürütüp yepyeni senaryolar yazmak da mümkün. Sürece an olarak baktığımızda, yani akan filmi durdurduğumuzda, tıpkı fotoğraf sanatında olduğu gibi farkına varamadığımız detaylarla karşılaşırız. Bu da bize aslında hiçbir şeyin sıradan olmadığını, dikkatli ve daha uzun süreli bir bakışla görünmeyenin arkasında saklı bir dünyanın olduğunu gösterir.
Bir sanat yapıtına baktığımızda, aslında neye bakarız. Eğer konumuz resim ise, başlangıçta resmi kavrayıp içine girmek için figürleri kullansak da son izlenim olarak daima yapıtın bizde bıraktığı toplam etkiyi ölçüt alırız. Sanat yapıtları, sanatçılarının yapıta kattığı ruhun görünmesiyle sanat tarihi içindeki yerini alır. Seçilen konulardaki ortaklık, bakış ve yaklaşım açılarındaki birlik o sanatçının üslubunu oluşturur. Mozart’ı müziğini bilen bir kişi, Mozart’ın hiç duymadığı bir yapıtını dinlediğinde, onun bestelerindeki özelliklerden yola çıkarak o eserin aynı besteciye ait olduğunu bilebilir. İzleyici de bu etkiyi yaratan izlenim, sanatçının tutarlılığıyla ilgili bir durumdur.
Sayat’ın konuları ve yaklaşımı belli. O modern zamanların tuhaf hikâyelerini yeniden ele alarak resimlerini üretiyor. Genelde insanların açık ya da kapalı alanlarda bir araya gelip topluluk oluşturduğu görüntüleri kendine konu ediniyor. Akışı bizim adımıza durduran Sayat Uşaklıgil, üretilmiş eserlerden özenle cımbızladığı anları, üzerlerinde daha fazla düşünmemiz için tuvaline aktarıyor. Ve bir kısmını seyretmiş olma ihtimalimizi de hesaba katarak, filmlerin içinde yer alan binlerce sekanstan kendi seçtiği planları bir sergi bütünlüğü içinde izleyicilere sunuyor.
Sanat denen ve binlerce yıldır oynanan bu oyuna, “Tuhaf Hikâyeler”den oluşan yeni bir versiyon daha ekliyor Sayat Uşaklıgil. Belki de Sayat’a sormamız gereken soru “Bu resim hangi filmden?” yerine “Bu an hayatın neresinden?” olmalı diye düşünüyorum. Sayat’ın resim sanatı üzerinden kestiği biletle yerimize oturup bizim için sinema tarihinden seçtiği filmleri izlemenin tam vaktidir.