Emre Arolat, Han Tümertekin ve Nevzat Sayın YTÜ'de Öğrencilerle Buluştu

mimarizm.com / Heval Zeliha YÜKSEL / 19 Ekim 2011



Yıldız Teknik Üniversitesi Mimarlık ve Tasarım Kulübü;
Emre Arolat, Han Tümertekin ve Nevzat Sayın'ı mimarlık ve felsefe konulu bir söyleşi için bir araya getirdi. Geçtiğimiz yıl Bahçeşehir Üniversitesi Mimarlık Fakültesi'nin düzenlediği felsefe konulu benzer söyleşinin ardından bu yıl da YTÜ konferans salonunda düzenlenen buluşmaya ilgi yoğundu. Üstelik bu yıl, diğer söyleşiden farklı olarak dinleyiciler ve moderatörler sadece öğrencilerden oluşuyordu.

Bu üç öncü mimarın kısa biyografileri ile açılan söyleşide Arolat, Tümertekin ve Sayın, işleri hakkında yarımşar saatlik birer sunumlar yaptılar. Öğrencilerin soru-cevapları eşliğinde ilerleyen etkinlik, son derece verimli bir üç saatte tamamlandı.

Birbirlerinden epeyce ayrışan sunumlar yapan mimarların konuya yaklaşımlarının benzer ve farklı yanlarının net olarak algılanabildiği etkinlik, mimarlık camiasının bu en başarılı isimleri arasındaki dostluğu görmek açısından da etkileyiciydi.



"10 bin paftanın üretildiği, 2,5 sene boyunca 70 kişilik bir ekip ile çizilen iş ‘ruh'tan öteye geçer"

Emre Arolat, geçen yıl düzenlenen panele gönderme yaparak başladığı konuşmasında, felsefenin son yıllarda konuşulur hale geldiğini belirtti ve firmasının kuruluş aşamasından kısaca bahsetti. Şimdilerde 70-100 kişi arası değişen mimar kadrosu ile çok sayıda başarılı projeye imza atan ofislerinin, 1987 yılında kurulduğunu, ortaklarının firmaya katılım sürecini, anne babasının da ekiplerine dâhil olduğunu, ortaklarından birinin kendilerinden ayrıldıktan sonra ilk girdiği yarışmada birincilik elde etmesinden duyduğu memnuniyeti anlattı.

Bir tasarıma başlarken, her durumu kendi içindeki potansiyeller ile sıfır noktası olarak değerlendirdiklerini, farklı bağlamlarda veya veri çarpanlarının arttığı durumlarda bile tasarım sepetinden aynı sonuçlar çıktığında bunu bir problem olarak algıladıklarını dile getiren Arolat, bağlam ile kurulan "refleksiyon"a dayalı ilişkinin bireysel spekülasyonların da okunduğu yöntemler ile çözülebileceğini belirtti. Tasarım sepetinin girdilerini önemsediklerini, hayli kalabalık bir ekip ile büyük ölçekte çalışınca çizgi kayması olabildiğini ifade eden Arolat, bunun da mimarlık dünyasındaki genel tutumdan ayrılabileceğini, görsel tutarlılığın her işte yakalanamayabileceğini anlattı.




Sancak Cami - Emre Arolat

Konuşmasına, 2006 tarihli "…nazaran" sergisinin üst başlıklarını anlatarak devam eden Emre Arolat, Mart 2011'de Tophane-i Amire'de, geçenlerde ise mimarlık haftası sebebiyle İzmir'de sergilenen "AN" isimli sergileri sonrası, sunuşun düzensiz olduğuna dair eleştiriler aldıklarını söyledi. Bunun normal olduğunu ekleyen Arolat, OMA'nın da benzer bir süreci şu aralar yansıtmakta olduğunu, serginin büronun o "an"daki içinin dışa açılması olduğunu, o an büro düzensiz olduğu için de bunun aynen sergiye yansıdığını, bunda bir sakınca görmediklerini anlattı. 

Tasarım verileri olarak belirledikleri "kamusal alan", "topografya", "cidar", "imgenin sarsılması" gibi üst başlıkların her birini, işleri üzerinden zengin görsel içerik ve çeşitlilikle aktaran Arolat, kamusal alan ile özel alanın nasıl birbirleri içinde eritildiklerini Cendere Vadisi Kentsel Dönüşüm Projesi ile Eyüp Kültür Merkezi üzerinden anlattı. Dış cidarın son zamanlarda bir tür "kategorizasyon" olduğunu Maçka Oteli cephesi üzerinden örneklendiren Arolat, "imgenin ete kemiğe bürünüp cismanileşmesi"nin fiziksel bir konu olduğunu, ölçek büyüdükçe çeşitlenmenin olacağını vurguladı.



Yalova'da tasarladıkları Dinçkök Kültür Merkezi Projesi'ne de değinen Arolat, dış görünüşü keskin hatlar ile bulunduğu çevreden ayrılan yapının az maliyet ile uygulandığını dile getirdi. Arolat, kimi kamu yetkililerin binayı gezdikten sonra işi bitmemiş gibi değerlendirdiklerini aktararak, bunun mimari bir karar olmasını kavrayamayıp boyasının tamamlanmasını istediklerini ise esprili bir dil ile anlattı.

Gününün çoğunun tasarımlar üzerinde konuşmak ile geçtiğini, eskiye göre az çizdiğini ve doğal olarak pek az yalnız kalabildiğini anlattı. Büro olarak detaylara çok gömüldüklerini ve yavaşladıklarını ekleyen Arolat, örneğin Zorlu Projesi için 10 bin pafta üretildiğini ve 2,5 sene boyunca 70 kişilik bir ekip ile çizilen bu işin "ruh"tan öteye geçtiğini belirtti. Büyük ölçekli işlerde bunun kaçınılmaz olduğunu vurgulayan mimar, çizdikleri ile ürettikleri arasında sapma olmaması için büyük çaba sarf ettiklerini vurguladı.


Sonraki Sayfa: "Hayat çözümü getirmiş, çoğu kişi bu çözümü benimsemiş, hatta en sonunda çeşitlendirmiş…"     >>>>>>>>>


İlişkili Haberler
Bu Haberi Sosyal Medyada Paylaşın
Yorumlar
Henüz yorum yapılmamış.
Bu İçeriğe Yorum Yazın
Ad Soyad
E-posta
Yorum
Kalan karakter :