Londra Tasarım Bienali’nin Türkiye sergisinde yer alacak “Dilek Makinesi” projesinin detayları
bugün (28 Haziran 2016), The Marmara Hotel Taksim, Raika Restaurant’ta gerçekleştirilen bir basın buluşmasıyla tanıtıldı.
Bu yıl ilk defa 7-27 Eylül tarihleri arasında “Utopia by Design” (Tasarımla Ütopya) teması altında düzenlenecek Londra Tasarım Bienali, Türkiye’nin de aralarında olduğu 30’un üzerinde ülkenin katılımıyla gerçekleştirilecek. Bienalde, İstanbul Kültür Sanat Vakfı’nın (İKSV) koordinasyonunu üstlendiği Türkiye sergisinde Autoban'ın hazırladığı “Dilek Makinesi” adlı proje yer alacak.
Sabah saatlerinde düzenlenen basın toplantısına, İKSV Yönetim Kurulu Başkanı Bülent Eczacıbaşı, Autoban’ın kurucuları Seyhan Özdemir ve Sefer Çağlar ile küratöryel danışmanlar, çeşitli kurumlara iletişim danışmanlığı yapan sanatçı Paul McMillen, mimar Zehra Uçar ve Koleksiyon Marka ve Tasarım Direktörü Koray Malhan konuşmacı olarak katıldı.
Toplantının açılış konuşmasını yapan Bülent Eczacıbaşı, “Londra’daki bu ilk bienal, tasarımı bir kültürel öğe olarak ele alıp işliyor. Bu nedenle, Türkiye’nin Londra Tasarım Bienali’nde en nitelikli şekilde temsil edilmesini sağlamak bizim için büyük önem taşıyor. Tasarım ve ilgili konularda yürüttüğümüz tüm bu çalışmaların ülkemizin bu alanlardaki gelişimine de katkıda bulunacağını ümit ediyoruz,” dedi.
İstanbul Tasarım Bienali Direktörü Deniz Ova’nın moderatörlüğündeki toplantıda daha sonra, Autoban’ın kurucuları Seyhan Özdemir ve Sefer Çağlar ile küratöryel danışmanlar Paul McMillen, Zehra Uçar ve Koray Malhan projeyi tanıttılar.
Projenin küratöryel danışmanlarından Paul McMillen, “Londra son dönemde bir tasarım başkenti olma yolunda önemli adımlar atıyor. Eylül ayında ilki düzenlenecek olan Londra Tasarım Bienali bunun iyi bir örneği. “Utopia by Design” temalı bienalin içinde yer alarak biz de bu heyecanlı bir sürecin parçası olduk. Dünyanın şu an içinde bulunduğu durumu göz önüne aldığımızda bir ütopyadan bahsetmenin son derece zor olduğunu kabul etmek gerek. Ama Autoban’la birlikte bu zor görevi iyi bir şekilde yerine getirdiğimizi düşünüyorum. Autoban her zaman takdir ettiğimiz, sezgileriyle hareket eden bir tasarım ofisi,” dedi. Toplantının devamında söz alan Koleksiyon Marka ve Tasarım Direktörü Koray Malhan da temanın zorluğuna dikkat çekerek “Dünya şu anda bir distopyaya doğru ilerliyor. Böyle bir durumda bir ütopyadan bahsetmek gerçekten hepimiz için zordu” dedi ve kısa bir süre içinde ortaya çıkan çalışmanın hayranlık uyandırıcı olduğunu dile getirdi. Küratöryel ekipten Zehra Uçar da tasarımın ancak iyimser düşünceyle gerçekleştirilebileceğine vurgu yaparak temanın aynı zamanda umut barındırdığını dile getirdi. Toplantı Seyhan Özdemir ve Sefer Çağlar’ın tasarım sürecini aktaran konuşmalarının ardından son buldu.
‘Dilek Makinesi’ (The Wish Machine) nasıl işliyor?
Kökleri Neolitik çağlara kadar uzanan “Dilek Makinesi”, Anadolu inanışında derin bir yere sahip, Yunan, Kabala ve Pers inançlarında da rastlanabilen kadim bir kültürel gelenekten, dilek ağacından ilham alıyor.
Yansımalı bir mekânda, nefes alıp verir gibi hava basıncıyla çalışan pnömatik bir sistem görünümündeki sergide ziyaretçiler, şeffaf tüplerden yapılmış altıgen bir tünelin içinden geçmeye davet ediliyor. Dileklerini yazdıkları kâğıtları tünelin sonunda bulunan kapaktan “Dilek Makinesi”ne yerleştiriyorlar. Notlar tüpler aracılığıyla, ziyaretçilerin görüş alanının dışında bir yere doğru yolculuğa çıkıyor.
Thomas More, miras bıraktığı ütopyanın zamanla bu denli değişebileceğini tahayyül bile edemezdi. Küresel ısınma, artan şiddet, savaş ve terör insanların geleceğini tehdit ediyor, yerinden edilmelere ve göçlere neden oluyor. Bu karanlık zamanlarda ütopyalar çok daha belirgin ve önemli hale geliyor.
Göç yollarına bakıldığında Avrupa’nın etrafında yeni bir dilek ağacının belirdiğini görüyoruz. Bu ağacın üzerine küçük notlar bağlanmıyor belki, fakat kitlelerin savaştan kaçarak ütopik bir ülkeye doğru göç etmelerinde kendini gösteriyor. Bu, Ütopya’nın, imkânsıza ulaşma ümidiyle dileklerini bilinmeyene doğru gönderen bireyin ölçeğinde geliştiği ve tasarlandığı uç bir ütopik tavır olarak görülebilir.
Autoban’ın kurucuları Seyhan Özdemir ve Sefer Çağlar’ı “Dilek Makinesi”ni oluştururken harekete geçiren ütopik fikir de, daha iyi bir gelecek tahayyül edebilmek için geçmişe ve şimdiye ait bilinen bütün parametrelerden kopmak olmuş. Autoban, bienal mekânı için özel tasarlanmış, gerçek, etkileşimli ve kusursuz işleyen mekanik bir sistem oluşturmak üzere farklı uzmanların bir araya geldiği disiplinlerarası ve kolektif bir çalışma gerçekleştirmiş.
Londra Tasarım Bienali Türkiye sergisinin kimlik tasarımı ise Umut Südüak tarafından yapılıyor.
Londra Tasarım Bienali
İlk kez 7-27 Eylül 2016 tarihleri arasında gerçekleştirilecek Londra Tasarım Bienali’nde Sir Thomas More’un klasik eseri Ütopya’nın (1516) yayımlanışının 500. yıldönümü dolayısıyla “Utopia by Design” (Tasarımla Ütopya) teması altında 30’un üzerinde ülkeden projeler sergilenecek. Somerset House’un tamamına yayılacak olan Londra Tasarım Bienali, altı farklı kıtadan heyecan verici ve yenilikçi tasarımcıları bir araya getirerek bir münazara, tartışma ve işbirliği platformu oluşturmayı hedefliyor. Ütopik düşüncenin tarihini sorgulayacak ve tasarımın insanlığın en zorlu meselelerini çözmedeki rolünü keşfe çıkacak Londra Tasarım Bienali, dünyayı daha iyi bir yer kılmaya katkı sunabilecek bir fikir laboratuvarı olacak.