Avcı Architects tarafından Suudi Arabistan’ın en büyük metropolitan bölgesinin Basra Körfezi kıyısında tasarlanan “Al Khobar Mixed Use” projesi, dünyanın en prestijli ödüllerinden biri olan Architizer A+ Awards’ta “Popular Choice” ödülünün kazananı oldu.
İş hacminin %80’i uluslararası projelerden oluşan, Türkiye’nin sürdürülebilir mimaride öne çıkan isimlerinden Mimar Selçuk Avcı öncülüğündeki Avcı Architects’in, Suudi Arabistan’ın Basra Körfezi kıyısında yer alan Al Khobar kentinde tasarladığı “Al Khobar Karma Kullanım” projesi, dünyanın en büyük çevrimiçi mimar topluluğu olan Architizer’ın düzenlediği Architizer A+ Awards 2019'da "Residential-Multi-Unit-Housing" kategorisinde “Popular Choice” ödülüne değer görüldü. Yılın iyi mimarlık örneklerini tanıtmaya odaklanan ödülde kazanan projeler, Architizer’ın internet sitesinde 7 milyonu aşkın seyirci kitlesi tarafından değerlendirildi.
Yeni kentsel topluluk modelinin önerildiği Al Khobar kenti, Suudi Arabistan kültürünün benimsediği mahremiyet odaklı, dışa kapalı yerleşimi sorgulayarak daha özgür bir gelecek hedefliyor. Suudi Arabistan’ın en büyük metropolitan bölgesi olan Dammam ve Dhahran şehirlerinin birbirleriyle kurduğu ekonomik ağın bir parçası olan Al Khobar’da ulusal ve uluslararası birçok kuruluşun merkez ofisi bulunuyor. Ticari birimlerin yanı sıra sahip olduğu fonksiyonlar ve nüfus nedeniyle daha fazla konut alanına ihtiyaç duyulan Al Khobar’da, aynı zamanda değişen iş yapım şekillerine cevap verecek nitelikte çağdaş ofis alanlarına da gereksinim duyuluyor.
Halihazırda ‘ABT Group’ merkez ofisinin bulunduğu parselin yeniden işlevlendirilmesiyle hayata geçirilen Al Khobar Mixed Use projesinde 38.000 m² konut, 11.500 m² ofis, 6.000 m² otel ve 3.500 m² ticari fonksiyonun yanı sıra 200 m²’lik bir de cami bulunuyor. Toplamda 60.000 m²’lik inşaat alanına sahip olan karma kullanım projesi Al Khobar’da yeni bir çalışma-yaşam formu elde edebilmek amacıyla Avcı Architects tasarımıyla ele alınıyor.
Avcı Architects, tasarımın analiz sürecinde, Suudi Arabistan’ın sahip olduğu iklim ve kültür özellikleri ile spesifik konumun, mimari açıdan uygun çözümler sunulduğunda tasarımı geliştiren ve benzersiz yaklaşımların uygulanmasına olanak sağlayan faktörler içerdiğini gözlemlemiş. Yerel mimarinin sunduğu pasif tasarım stratejileri ile geliştirilmiş bu tasarım yaklaşımı, bina sakinlerinin proje alanında yaratılan çeşitli karşılaşma noktalarında etkileşim kurmalarını sağlayan ve sosyal topluluk anlayışının oturmuş olduğu tarihi İslam şehir yapılarını andıran yapı ve cephe detayları yaratmak üzerine yoğunlaşmış.
Kütle tasarımında, Suudi Arabistan’ın kültürel dokusundaki kamusal alandan mahremiyete doğru oluşan hiyerarşiyi temsil eden masif taş cephe ile ahşap elemanların oluşturduğu cephe katmanlaşması yer verilmiş. Projenin kamusal ve özel kullanım alanlarının veya farklı işlevlere sahip unsurların birbirine yaklaştığı durumlarda, konut işlevinin mahremiyetini korumak amacıyla bazı tasarım önlemleri de alınmış. Mahremiyet sağlamak için ofis birimlerinin güney cephesindeki pencere açıklıkları sınırlandırılarak, konut birimlerine doğrudan bakmayacak şekilde doğu ve batı istikametlerine yönlendirilmiş.
Zemin veya ara katlardaki konut alanlarının yukarıdan görülebilecek dış mekanlarında ise görüş alanını kısıtlamak için pergola veya “mashrabiya” (geleneksel Arap mimarisinin oyulmuş ahşap kafesle çevrelenen karakteristik çıkıntılı pencereleri) kullanılmış. Bu sayede aynı zamanda doğrudan güneşe bakan alanlarda gölge yaratılarak ısının birikmesi önlenmiş. Böylece mimaride sürdürülebilir tasarımın en önemli ilkelerinden biri olan yapı kabuğunda ısı birikimini en aza indirmek amacıyla cephedeki şeffaf açıklıkların doğrudan güneşle teması önlenirken aynı zamanda konut birimlerinin dış alanlarında da mahremiyet sağlanmış.