Venedik Bienali 14. Uluslararası Mimarlık Sergisi'yle birlikte uzun soluklu bir projenin ilk sergisine ev sahipliği yapacak olan Türkiye Pavyonu, 'Hafıza Mekanları' ile küratör Murat Tabanlıoğlu'nun İstanbul'una odaklanacak.
Sapphire'in seyir terasından, Levent, İstanbul, 2014 / Foto: Ali Taptık
Türkiye, İstanbul Kültür Sanat Vakfı (İKSV)'nin girişimi ve 21 destekçinin katkılarıyla dünyanın en önemli güncel sanat ve mimarlık etkinlikleri arasında sayılan Venedik Bienali'nde uzun süreli bir mekana sahip oldu. Venedik Bienali'nin iki ana mekanından biri olan Arsenale'de 2014-2034 yılları arasında tahsis edilen bu mekan sayesinde Türkiye, bu yıl ilk kez ulusal bir pavyonla Venedik Bienali Uluslararası Mimarlık Sergisi'nde de yer alacak.
7 Haziran-23 Kasım 2014 tarihleri arasında gerçekleştirilecek Venedik Bienali 14. Uluslararası Mimarlık Sergisi'nde bu yıl ilk kez yer alacak Türkiye Pavyonu'nda küratör Murat Tabanlıoğlu ve proje koordinatörü Pelin Derviş'in sergi ekibiyle beraber hazırladığı Places of Memory (Hafıza Mekanları) başlıklı proje yer alacak. Sergi, Venedik Bienali'nin iki ana sergi alanından biri olan Arsenale'de tahsis edilen 20 yıllık kalıcı mekandaki ilk proje olacak.
Türkiye Pavyonu, İKSV'nin koordinasyonunda, Schüco Türkiye ve VitrA 'nın eş sponsorluğunda, TC Dışişleri Bakanlığı ile TC Kültür ve Turizm Bakanlığı himayesinde ve TC Başbakanlık Tanıtma Fonu Kurulu'nun desteğiyle gerçekleştirilecek.
Venedik Bienali 14. Uluslararası Mimarlık Sergisi Türkiye Pavyonu'nda yer alacak projenin detayları, 10 Mart Pazartesi akşamı İKSV binasındaki Salon'da yapılan basın toplantısıyla açıklandı. Toplantıda küratör Murat Tabanlıoğlu, proje koordinatörü Pelin Derviş ve sergi ekibinden Ali Taptık, Alper Derinboğaz, Candaş Şişman, Metehan Özcan, Serkan Taycan projeyle ilgili detaylı bilgi verdi.
Toplantıda ayrıca, İKSV Yönetim Kurulu Başkanı Bülent Eczacıbaşı, Schüco Türkiye Reklam Müdürü Zeynep İnsel Muratoğlu ve VitrA adına Eczacıbaşı Yapı Ürünleri Grubu Başkanı Atalay Gümrah da birer konuşma yaptı.
İKSV'nin 10 yıllık yurtdışı atağı Venedik'te uzun soluklu bir projeye dönüşüyor
Toplantının açılış konuşmasını yapan İKSV Yönetim Kurulu Başkanı Bülent Eczacıbaşı; "İKSV, ülkemizin kültür ve sanat birikimini uluslararası alana taşımak amacıyla 2004 yılından bu yana yurtdışında projeler gerçekleştiriyor. Bu kapsamda 2007'den itibaren günümüzün en köklü güncel sanat ve mimarlık etkinliklerinden Venedik Bienali'nin Uluslararası Sanat Sergisi'nde Türkiye Pavyonu'nun organizasyonunu üstlendik. Türkiye bu yıla kadar Venedik Bienali'nde geçici mekanlarda yer alıyordu. İKSV olarak yaptığımız girişimler ve 21 destekçinin de katkılarıyla, ülkemiz bu yıldan başlayarak 20 yıl boyunca bienalde kalıcı bir mekana sahip olacak. Bu sayede, Türkiye'nin ulusal pavyonu ile Venedik Bienali Uluslararası Sanat Sergisi'nin yanı sıra, Uluslararası Mimarlık Sergisi'ne de katılacak olmasından mutluluk duyuyoruz" dedi.
Schüco Türkiye adına konuşan Reklam Müdürü Zeynep İnsel Muratoğlu, "Ana teması ‘mimarinin temel parçacıkları' olarak tanımlanan Venedik Bienali 14. Uluslararası Mimarlık Sergisi'nde, sunduğu sistemler ile mimarideki bu parçacıklar arasında olan markamızın küçük de olsa bir katkısı olmasından büyük gurur duyuyoruz" dedi.
VitrA adına konuşma yapan Eczacıbaşı Yapı Ürünleri Grubu Başkanı Atalay Gümrah ise "Zengin bir tarihi doku üzerinde yer alan Türkiye için, mimarlık ve kent planlamasının çok önemli olduğuna inanıyoruz. VitrA markamızla, iyi mimarlık uygulamalarında çözüm ortağı olmanın yanı sıra, mimarlığı odağına alan işlere destek veriyor ya da kendi projelerimizi geliştiriyoruz. Aynı yaklaşımla, Türkiye Pavyonu'nun eş sponsorları arasında yer almaktan gurur duyuyoruz" dedi.
Koolhaas'ın bienali, mimarların değil, mimarlığın şovu olacak!
Konuşmaların ardından küratör Murat Tabanlıoğlu, Venedik Bienali 14. Uluslararası Mimarlık Sergisi ve Türkiye Pavyonu'nda yer alacak 'Places of Memory' (Hafıza Mekanları) projesiyle ilgili bilgi verdi.
Venedik Bienali kapsamında düzenlenen ilk Mimarlık Sergisi'nin 1975 yılında gerçekleştiğini hatırlatan Tabanlıoğlu; "Bugünkü gibi Arsenale ve Giardini'de düzenlenen ilk bienalin küratörlüğünü Gregotti üstleniyor. Benim aklımda kalan ilk mimarlık bienali ise, 1979'da Aldo Rossi'nin 'Teatro del Mondo' ile bir platform üzerinde Venedik'e gelmesidir. Bu imajı Domus'un kapağında görmüştüm. O dönemde Viyana'da üniversitedeydim. Ve bunu gören pek çok mimar da ilk defa Venedik Mimarlık Bienali'ne gitti.
Geçtiğimiz yıllarda mimarlık sergisinin pek çok küratörü oldu; David Chipperfield'in ve Sanaa'nın üstlendikleri sergileri hatırlıyorum. 14. Uluslararası Mimarlık Sergisi 'nin küratörü ise, Hollandalı Rem Koolhaas. Koolhaas benim için, yaptıklarından çok analizleri ve araştırmaları ile öne çıkan bir mimar. Dolayısıyla bu sergi bence diğelerinden daha farklı olacak. Hem Koolhaas'ın kendi popülerliği, hem de arkasında Prada gibi bir güç olması nedeniyle, ziyaretçi sayısının sanat bienallerine yaklaşacağını düşünüyorum.
Koolhaas, benim de aralarında yer aldığım, 45 ülkenin küratörleri ile gerçekleştirdiği toplantıda, 1914-2014 yılları arasında dünyanın nasıl değiştiğini net bir şekilde hatırlatırken, ‘absorbing modernity' (modernliğin emilimi) kavramına vurgu yaptı. 1910'larda dünyanın çeşitli ülkelerinde çok farklı yapılar varken, bugün Almanya ile Çin, Dubai ile Nijerya, Japonya ile Endonezya hep birbirine benziyor. Önceli mimarlık sergilerinde hep mimarların şovları ön plandaydı; Zaha Hadid enstalasyonlar yapar, Foster birtakım projeler gösterirdi. Koolhaas, bu bienalde mimarların şovu yerine, mimarlıkta son 100 yılda yapılanların gösterilmesini, mimaride kullanılan elemanların nasıl değiştiğinin ortaya çıkarılmasını istiyor.
Tabanlıoğlu'nun İstanbul'u; Taksim-Salıpazarı, Bâb-ı Âli, Büyükdere
Tabanlıoğlu'nun, 14. Uluslararası Mimarlık Sergisi'nin genel çerçevesini aktardığı konuşmasının ardından, proje koordinatörü Pelin Derviş ve sergi ekibinde yer alan sanatçılar 'Places of Memory' (Hafıza Mekanları) projesinin detaylarını paylaştılar.
Soldan sağa: Serkan Taycan, Metehan Özcan, Pelin Derviş, Alper Derinboğaz, Ali Taptık, Murat Tabanlıoğlu
Bienalin ana temasını bireysel algı ve deneyimler üzerinden ele alacak projenin çıkış noktasını küratörün hayatının farklı evrelerinde eşik niteliği taşıyan İstanbul'daki üç bölge oluşturuyor. Proje, Taksim-Salıpazarı, Bâb-ı Âli ve Büyükdere Caddesi gibi kent mekanlarından hareketle mekan kavramının kendisine odaklanarak ekipteki her bireyin öznel bakışını ortaya koymasına olanak veren bir temel üzerinde yapılanacak.
'Hafıza Mekanları' için notlar, İstanbul, 2014 / Foto: Ali Taptık
Türkiye Pavyonu'nda yer alacak projeye gerekli desteği ve danışmanlığı sağlamak amacıyla İKSV tarafından bir Bilim Kurulu da oluşturuldu. Kurul'da; İstanbul Teknik Üniversitesi Mimarlık Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Arzu Erdem, İstanbul Şehir Üniversitesi Sosyoloji Bölümü Öğretim Üyesi ve Şehir Araştırmaları Merkezi Direktörü Prof. Dr. Murat Güvenç, Ağa Han Mimarlık Ödülü önceki Genel Sekreteri ve Dünya Mimarlık Topluluğu Başkanı Prof. Dr. Suha Özkan ve Mardin Artuklu Üniversitesi Mimarlık Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Uğur Tanyeli yer alıyor.
Murat Tabanlıoğlu'nun projeye ilişkin kaleme aldığı açıklama ise şöyle:
Places of Memory (Hafıza Mekanları)
Murat Tabanlıoğlu
Places of Memory (Hafıza Mekanları) Türkiye'deki modern mimarlığı bir tarihçi bakışıyla ortaya çıkarmak, eksiksiz bir katalog sunmak ya da sadece ona özgü yerellikleri yakalamaya çalışmak yerine bienalin ana temasını bireysel algı ve deneyimler üzerinden ele almayı deniyor.
İstanbul'daki üç bölge projenin çıkış noktasını oluşturuyor. Bölgelerin biri doğduğum, büyüdüğüm yer olan Taksim'i içine alıyor. Parçalı müdahalelerle şekli sürekli değiştirilen önemli bir meydan aynı zamanda burası. Meydanın dar ucunda Türkiye'deki modern mimarlığın sembollerinden biri duruyor: Atatürk Kültür Merkezi (AKM). Babam, AKM'nin mimarı Hayati Tabanlıoğlu. Yıllar sonra Tabanlıoğlu Mimarlık olarak AKM'nin yenileme projesini yaptık.
Bu ilk bölge geniş bir alana yayılıyor. Meydandan kıyıya iniyor, Türkiye'deki 20. yüzyıl mimarlığının önemli temsilcilerinden Sedad Hakkı Eldem'in tasarladığı antrepoların (1960) yanından geçerek Salıpazarı'na doğru uzanıyoruz. İstanbul'un pek çok yeri gibi bu bölge de değişim geçirmekte. Galataport projesi (bölge için bir mastır planı önerisi, 2001) ve işlevini antrepodan müzeye çevirdiğimiz İstanbul Modern (2004) bu değişimin tetikleyicisi niteliğinde işlerdi. Diğer bölge gençlik yıllarımın geçtiği Bâb-ı Âli. Yani Sirkeci'den başlayarak uzayan Cağaloğlu yokuşunun iki yanında Türkiye'nin tüm önemli gazetelerinin merkezlerini ve basımevlerini bulunduran bölge. İstanbul Erkek Lisesi'nde okudum. Her gün bu dünyanın içinden geçip gidiyordum. Gazetelerin ayrılmasıyla bölge bu özelliğini yitirdi. Buradan ayrılan gruplardan birinin yeni binası, babamla ortak olarak yaptığımız ilk proje olacaktı.
Levent bölgesini şekillendiren katmanlar: Topgrafya, Altyapı ve Coğrafi Eşikler, 2013 / Sanatçı: Alper Derinboğaz
Bir diğer bölge şehrin görece yeni gelişen Büyükdere Caddesi ve etrafı. Bir zamanlar tarlaların, sonra hafif sanayinin yer aldığı bu bölgedeki küçük ölçekli yapılar şimdi, özellikle kentin ana ulaşım arterlerini birbirine bağlayan Levent-Maslak hattı üzerinde yükselen gökdelenlerle yan yana yaşıyor.
Hayatımın farklı evrelerinde eşik niteliği taşıyan bu kent mekanlarını, bir anlamda hafızamı masaya yatırmak serginin kavramsal yapısını belirleme yönünde atılan ilk adımdı. Sergi ise bu kent mekanlarından hareketle mekan kavramının kendisine odaklanarak ekipteki her bireyin öznel bakışını ortaya koymasına olanak veren bir temel üzerinde yapılanıyor; farklı ölçeklerin içinde barındırdığı farklı kavrayışlar ve ifade biçimleri üzerinden birbiriyle ilişkileniyor.
Bu çalışma sonunda ortaya çıkacak hikayenin (ya da hikayelerin) ne olduğunu baştan yazmadık. Sonucu birlikte göreceğiz. Bu, bizi sürekli gergin tutan, ama aynı zamanda potansiyeller barındıran bilinçli bir karar.
Haber devamı için ilerleyiniz >>>>>