Musibet'lere sessiz kalmak
Tasarım Bienali'nin eş küratörlerinden biri olan Emre Arolat'a göre bu tepkisizliğin en önemli nedeni "Bu coğrafyada vatandaşlık haklarının henüz tam anlamıyla elde edilememiş olması". Demokratikleşme sürecini tamamlayamamış, hala bireysel hak ve özgürlüklerinin savaşını vermekle meşgul olan vatandaşın kentli olmakla ilgili sorumluluklarının bilincinde olamaması, tepkisizliğinin en önemli nedeni hiç kuşkusuz. Dolayısıyla Arolat'ın, bugünün İstanbul'unda düzenlenen ilk Tasarım Bienali'nde yer alacak kapsamlı bir sergi için çizdiği kavramsal çerçevenin, toplumun her kesimindeki bu uykulu hali biraz olsun dağıtabilmeyi, kentin görmezden geldiğimiz problemlerini görünür hale getirmeyi ve dönüşümle ilgili yeni sorular sormayı hedef alması, bir de üstüne serginin adını "Musibet" koyması hiç de tesadüf değil.
Arolat'ın serginin resmi açılışında ve daha sonra verdiği röportajlarında da sık sık belirttiği üzere Musibet sergisi, klasik bienal izleyicisi için değil, dönüşümün gerçek mağdurları olan, ama mağduriyetlerinin farkında bile olamayan İstanbullular için düzenlenmiş. Sergideki eserlerin büyük çoğunluğu da kurgusu, anlatım biçimi, vurgu ve tonlamaları ile bu hedef kitlesini tutturmaktan çok da uzak değil.
İstanbul Modern'in etkileyici iç merdivenlerinden aşağıya indiğinizde sizi karşılayan ilk yerleştirmenin Adil Kebap Dürüm'ün inşaatı tamamlanmamış gecekondusu olması ve bienal süresince inşaat seslerinin -İstanbul'da yaşayan hepimizin günlük hayatlarımızdan hayli tanıdık olduğumuz şekilde- sergiye eşlik etmesi bir yandan kentin akıl almaz hızdaki dönüşümünü metaforlaştırıyor olsa da, İstanbullunun bienal ile empatik bir bağ kurmasını da kolaylaştırıyor hiç kuşkusuz.
Hemen karşısında sizlerden 'İstanbulkart'larınızı kullanarak bir kent yönetim anketine katılmanızı isteyen bir grup beyaz şemsiyeli genç bulunuyor. Vatandaşlarla beraber kent için bir vizyon üretmek için tasarlanan ve "Ben Başkan Olsam..." adını taşıyan bu interaktif enstalasyon, bienal izleyicisini kentin zorlu sorularıyla yüzleştiriyor.
Bienal projelerinin yer aldığı, siyah perdelerin ve demir kapıların ardındaki hücrelere girmeden önce kentsel dönüşümün bir de çizgi roman haline göz atıp, biraz gülümsemekte yarar var. Bora Özkuş, Batu Kepekçioğlu ve Ali Paşaoğlu tarafından kurgulanan "Töztepe: Bir Kentsel Dönüşüm Hikayesi" kentsel yapılaşmanın önemli aktörlerinden biri olan mimarın sorumluluklarını çizgi roman esnekliğinde sorunsallaştırıyorlar.
"Töztepe" çizgi romanı, bienal boyunca ziyaretçilere ücretsiz olarak dağıtıldı.
Demir kapıların ardında sizi karşılayan ilk odada Hasan Cenk Dereli, Nazlı Ödevci ve Fulya Tekin tarafından hazırlanan "Giysi Takası" projesi yer alıyor. Proje, tıpkı moda gibi mimarlığın da tüketim kültürünün bir parçası haline geldiği günümüzde mevcut yapı stoğunun yeni kullanım potansiyellerinin değerlendirildiği bir sürdürülebilirlik anlayışı tartışmaya açılıyor.
Can Yalman'ın "Meydandaki Tepki" isimli projesi bir tasarım objesiyle sıradan kullanıcı arasındaki ilişkiyi kamusal alanda sorgularken, Herkes için Mimarlık-HİM grubunun Korhan Gümüş'ün danışmanlığında hazırladığı "Söz", kentin önemli aktörlerinden biri olarak medyanın dönüşüm sürecindeki sorumluluklarını incelemeye alıyor.
"Söz" çalışmasında yer alan gazete kupürü derlemesi
Bir sonraki hücrede ise Özden Demir ve Sinem Serap Duran'ın filmleri Net 17950 ve Adequate, kentsel dönüşümün toplum üzerinde yarattığı tahribatlardan biri olarak kentsel bellek kaybını konu alıyor.
Atölyesini ve evini Galata'ya taşıyarak bu bölgedeki dönüşüm sürecinin yönlendiricilerinden biri haline gelen Bahar Korçan'ın "Hassas Ritm" isimli projesi, tasarımcının Galata Serdar-ı Ekrem sokaktaki dönüşüm deneyimlerini modanın enstrümanlarıyla anlatıyor.
Kerem Piker'in "Bomba" isimli kurgusal projesi ise Taşkışla Binası, Taksim Maksemi / Eski Fransız Hastanesi ve Galata Köprüsü yapılarının kurgusal bir geçmişe dayandırılarak yaşadıkları varsayılan değişimlerle bugün nasıl başka türlü kullanımlara olanak sağlayabileceklerini tartışmaya açıyor.
Sonraki sayfada: Kentsel yenileme ve ilgili memnuniyetsizlikler >>>>>