Deprem bölgesindeki yeniden yapılanma sürecinde, tüm şehrin taşınmasının söz konusu olamayacağını, bunun kentin hafızasını silme tehlikesi oluşturacağını söyleyen Prof. Dr. Handan Türkoğlu, “Kentin bulunduğu yerde ayağa kaldırılması gerekmektedir. Zemin gevşekse ona göre bir yapılaşma ile yeniden inşa edilmeleri gerekir” dedi.
Deprem bölgesinde yeni konutların yapım sürecinin mart ayı itibariyle başlayacağı açıklandı. Bu yeni yapılanma sürecinde yapılması ve yapılmaması gerekenleri İTÜ Mimarlık Fakültesi Şehir ve Bölge Planlaması Bölümü ve İTÜ Afet Yönetimi Enstitüsü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Handan Türkoğlu’na sorduk…
Yıkımın bu kadar büyük olması sadece depremin büyüklüğüne bağlanabilir mi?
Yıkımın fazla olması depremin büyüklüğü ve yıkıcı etkisi ile yakından ilgilidir. Ancak depremin büyüklüğü ne olursa olsun yıkımın bu kadar büyük olmasından kaçınıyorsak deprem bölgelerinde yapılacak yapıların yapı-zemin ilişkisi kurularak depremlere dayanıklı olarak inşa edilmesi gerekir.
Türkiye’de meydana gelen depremlerden pek çok şey öğrendik. Örneğin 1992 Erzincan da meydana gelen depremde kamu binaları büyük hasar almıştı. O tarihten sonra kamu binalarında daha dikkatli olunması gerektiği vurgulanmıştı.
1999 yılında Kocaeli ve çevresinde meydana gelen depremde bozuk zemindeki yapılaşmalara dikkat çekildi. O tarihten sonra da yeni yapılacak binalar için mikro bölgeleme çalışması istendi.
2023 Kahramanmaraş depreminde yapılmış tüm yanlışlar karşımıza çıktı. Fay hattı üzerine ve gevşek zeminlere yoğun ve kısmen yüksek katlı yapılmış, hatalı inşaatlar sonucu çöken binalarla karşılaştık. Dolayısı ile yıkımların sadece depremin büyüklüğü ile ilgili değil aynı zamanda yanlış yer seçimi ve yapılaşma ile yakından ilgisi olduğunu söylemek yanlış olmayacaktır.
Afet sonrası müdahale çalışmalarındaki aksaklıklarda şehirlerin planlamasının ne gibi etkileri oldu?
Afet yönetimi için hazırlanan müdahale planlarının tatbikatlarla görevlilere ve halka benimsetilmesi gerekir. Müdahale aşamasında durumun vehametine göre geliştirilecek bir operasyon planı uygulanmalıdır. Afetlere müdahale olay komuta sistemi denilen bir sistemle ve afet yönetiminde uzman olan olay komutanı ile yürütülür. Sanırım aksaklıklar duruma uygun bir operasyon planın olmamasından kaynaklanıyor.
Öte yandan müdahale aşamasının alt birimleri olan arama-kurtarma, ilk yardım, ulaşım, geçici barınma, lojistik, iletişim, yardımların organizasyonu, medya ile ilişkiler, geçici barınma konularında çalışmalar devam ediyor. Kırsal bölgelerde zayıflıklar olsa da afet bölgesinin tümünde özellikle şehirlerde ekiplerin işlerini yürütebilmesi için büyük bir çaba gösteriliyor.
Risklerin bir kısmı şehirlerin yapısı ile ilgilidir. Bunlar arasında şehirsel doku riskleri, açık alan yetersizlikleri, ulaşımdan ve altyapıdan kaynaklanan riskler, konut alanlarına yakın tehlikeli madde depoları, kentsel yoğunluk, tarihi çevrenin korunması gibi konulardan bahsedebiliriz. Deprem sonrasında müdahale aşamasında şehirlerin mevcut dokusu müdahaleyi güçleştirebilir. Örneğin güvensiz altyapı, yoğun şehirsel doku ve yetersiz açık alan sorunlar yaratabilir. İstanbul’da pek çok ilçede bu risklerin mevcut olduğunu biliyoruz.
Yeniden yapılanma sürecinde dikkat edilmesi gerekenler hususlar nelerdir? Yeni yerleşim alanları için yer seçimi nasıl yapılmalı, şehir planlamasında nelere dikkat edilmeli?
Bu süreçte şehir plancılarının başlıca görevi olası tehlikeler çerçevesinde önlem almak amacıyla riskleri belirlemek ve yeniden yapılanma sürecinde riskli alanlara yerleşilmemesini sağlamaktır.
Hem yeni yerleşim alanları hem de yapılaşmış bölgelerdeki risklerin tesbiti gerekli. Yerleşimlerin de doğal çevre için risk oluşturmaması önemli. Özetle ilk aşamada bölgesel düzeyde korunması gereken doğal varlıklar belirlenir, varsa doğal çevreyi tehdit eden mevcut yerleşimler saptanır düzeltilmesi için yapılması gerekenler saptanır. Daha sonra kentsel düzeyde riskler belirlenir. Mevcut planla izin verilen gelişme alanlarının jeolojik sakıncalı alanlar üzerinde olup olmadığı saptanır. Mevcut yerleşimler içinde jeolojik sakıncalı alanların üzerindeki yerleşmeler saptanır. Jeolojik sakıncalı alanlar üzerinde yer alan mevcut yerleşme düzensiz, mühendislik hizmeti görmemiş yoğun bir yerleşme ise risk daha da artar. Eğer bir kentsel dönüşüm yapılacaksa bu tür alanlardan başlanılması uygun olacaktır. Kentler konut alanları, çalışma alanları, sosyal donatıları ve açık alanları ile bir bütündür. Kentten uzakta yapılan afet konutları kentten kopuk yaşam alanları oluşturur ve genellikle yaşam kalitesi düşük alanlardır. Araştırmalar deprem mağdurlarının acele ile yapılan ve kendi yaşadıkları alanlardan uzak alanlara yerleştirilen yerlerde yaşamaktan memnun olmadıklarını göstermektedir.
Genel kurallar çerçevesinde dere yataklarına, tarım alanlarına, ormanlara, kıyılara yakın bölgelere yerleşilmesinin doğru olmadığı yönündedir. Çoğu kentlerimiz bu riskleri barındırmaktadır.
Yaşadığımız bu depremde pek çok tarihi eseri olan şehirlerin merkez bölgeleri tamamen yıkıldı. Tüm şehrin taşınması söz konusu olamayacağı ve hatta bunun kentin hafızasını tam olarak silme tehlikesi söz konusu olduğu için kentin bulunduğu yerde ayağa kaldırılması önemlidir. Zemin gevşekse ona göre bir yapılaşma ile yeniden inşa edilmeleri gerekir. Bölgede yüksek binaların yapılmaması, optimum yoğunluğun sağlanması, tarihi eserlerin restore edilmesi, gerekirse kentsel dokunun yeniden tasarlanması ile kent merkezleri inşa edilebilir. Örneğin Lizbon kent merkezi 18.YY daki depremden sonra yıkılmış ve yeniden inşa edilmiştir. Bugünkü grid doku bu depremden sonra oluşturulmuştur.
Öte yandan kentin gelişime alanlarının riskli bölgelerden seçilmemesi ancak kente entegre olması gerekir. Yeniden yapılanma için fay hattı ve dere yatakları üzerine açık ve yeşil alanları yerleştirmek ve yapılaşmaya açmamak benzer şekilde tarım alanlarını korumak ve yapılaşmaya açmamak kentsel direncin artırılması için önem taşımaktadır.
Denetim mekanizması için önerileriniz neler olur?
Yapıların yapılması ve denetlenmesi için çeşitli önlemler alınabilir. Yapı yapacak firmalar her türlü donanıma sahip olmalı. Önüne gelenin müteahhit olmaması gerekir. Organize olmuş inşaat firmalarının yapı yapma izni olması ve bunların da sıkı bir şekilde denetlenmesi gerekir. Denetim işini de donanımlı firmalara yaptırılması uygun olur.
Öte yandan imar sürecinin de denetlenmesi gerekir. İmar sürecindeki başıboşluğun da bu yıkımlarda rolü büyük.
(Fotoğraf: AA)