Sanırım, şimdiye kadar okuduğunuz hiçbir romanda, izlediğiniz hiçbir filmde ya da dinlediğiniz hiçbir efsanede aşkı uğruna felsefe okulu kurup, burada yıllarca ders veren bir kahramana rastlamamışsınızdır!
Doğanın milyonlarca yılda şekillendirdiği kaya oluşumlarına, insanoğlunun binlerce yılda eklediği yapılar Assos'un karakterini oluşturuyor.
Ancak, Assos'un karakterini oluşturan bir diğer önemli unsur da felsefe. Sanırım, şimdiye kadar okuduğunuz hiçbir romanda, izlediğiniz hiçbir filmde ya da dinlediğiniz hiçbir efsanede aşkı uğruna felsefe okulu kurup, bu okulda yıllarca felsefe dersleri veren bir kahramana rastlamamışsınızdır!
Hikaye şöyle anlatılıyor:
"Assos Kralı Hermias, sınıf arkadaşı olan Aristo'yu kente davet eder. Bu ziyaret sırasında Hermias'ın dünya güzeli kızkardeşi Pythias 'a aşık olan Aristo, kentten ayrılmasına rağmen Pythias'ı aklından çıkaramaz. Bu durumu öğrenen Hermias, Aristo'nun Assos'ta bir felsefe okulu kurması şartıyla kızkardeşiyle evlenmesine izin vereceğini söyler. Bu şartı kabul eden Aristo, Assos'ta bir felsefe okulu kurar ve M.Ö. 348 – 345 yılları arasında bu okulda üç yıl boyunca felsefe dersleri verir".
Bu konudaki bir başka söylence ise Aristo'nun, hocası Platon'un ünlü eseri "Devlet"te anlattığı ütopik devleti hayata geçirmek için Assos'ta yaşadığı ve felsefe dersleri verdiği yönünde.
Assos'un bilinen üçbin yıllık tarihinde yapacağımız kısa bir yolculuk kentin güçlü geçmişini anlamamızı sağlar. Tarihin babası sayılan Herodot'la aynı dönemde yaşamış olan Lesbos'lu (Midilli) tarihçi Hellanikos'a göre Assos'u, Lesbos adasındaki Methymna kenti sakinleri kurmuş. Tarih, M.Ö. 7. yüzyıl.
Ardından Ege'deki birçok antik kentin başına gelenler Assos'un da başına gelmiş. Diğer kentleri işgal edenler burayı da boş geçmemişler. Lydialılar, Persler, Helenler, Romalılar kente bir süreliğine hakim olmuşlar. 14. yüzyıla gelindiğinde Assos, Osmanlı İmparatorluğu topraklarına katılmış.
Assos, limanı ve surlarla çevrili kenti ile iki bölümden oluşuyor. Her ne kadar liman kenti olsa da Assos denizden yaklaşık 240 metre yükseğe kurulmuş.
Kara tarafından Assos'a gelirken önce antik kentin bulunduğu tepe göze çarpıyor. Bugün bu tepenin önemli bölümünde antik kentle içiçe yaşayan Behramkale Köyü bulunuyor. Burası Assos gezisine başlamak içinde en uygun yer. Tamamen yöreye özgü kızıl andezit taşından yapılmış evlerden oluşan köyün küçük meydanındaki dükkanlarda hediyelik eşyalar satılıyor.
Köyün meydanındaki kahve, manzarasının güzelliğinin yanında, yerel halkla Assos ziyaretçilerinin birlikte vakit geçirdikleri bir mekan. Bu nedenle, Assos'ta yapabileceğiniz en keyifli sohbetleri burada yapabilirsiniz. Behramkale adının, Bizans döneminde bölgede valilik yapan Makram'dan geldiğini buradaki sohbetler sırasında öğrenebilir, ayrıca sakızlı kahvenin tadına yine bu kahvede bakabilirsiniz.
Köyün içinden geçerek çıkılan Assos antik kentine girmeden önce, tüm ovaya hakim konumdaki minaresiz bir cami dikkat çeker. Osmanlı döneminden geriye kalan Assos'taki iki eserden biri olan Hüdavendigar Camisi, I. Murat dönemi olan 14. yüzyılda inşa edilmiş. Köy gibi cami de tamamen taştan. Devşirme malzemeyle yapılmış caminin kubbesi içeriden son derece etkileyici görünüyor. Osmanlı'nın Assos'ta bıraktığı diğer eser ise köyün dışındaki üç gözlü taş köprü.
Caminin yanından geçerek çıkılan tepeki alanda ise geçmişte Athena Tapınağı bulunuyormuş. Bugün, ayağa kaldırılmış birkaç sütun ve zemin kaidesinden başka tapınaktan geriye pek bir iz kalmamış. Ama Edremit Körfezi'nden Midilli Adası'na kadar görülebilen muhteşem manzara hala yerli yerinde.
Tapınak Dorik tarzda olmasına karşın çatı altı frizleri İyon tarzında yapılmış. Bugün bu frizler Boston, Louvre ve İstanbul Arkeoloji müzelerinde sergileniyor. Tapınağın iki farklı tarzı barındırması, muhtemelen inşası sırasında Anadolu ve Ege adalarındaki farklı uygarlıklardan gelen yapı ustalarının burada çalışmış olmasından kaynaklanıyor.
Athena Tapınağı'ndan sonra Assos'un en etkileyici yapısı şehir surları. Tüm kenti çevreleyen suraların büyük bölümü hala ayakta ve antik Ege uygarlıklarının göz alıcı taş işçiliğini yansıtması bakımından son derece önemli. Yer yer yüksekliği 20 metreyi bulan surların üzerinde bulunan iki ana kapının burçları oldukça sağlam durumda.
Kentin nekropolü yani mezarlığı ise bu ana kapıların hemen önünde, şehrin dışında yer alıyor. Özellikle batı kapısı önünde yoğun olarak bulunan lahit mezarlar, bir zamanlar Assoslular'ın diğer kentlere ihraç edip önemli gelir sağladıkları bir ürünmüş. Bu lahitler "insan yiyen" olarak ün salmış.
Assos'un kurulu olduğu tepenin denize bakan yamacı, sosyal ve kültürel yapılara ayrılmış. Limana inen yolun sol tarafında kalan bölgede tiyatro, meclis binası, agora ve gymnasium kalıntıları bulunuyor. Bu kalıntılar arasında, geçirdiği restorasyon sonucu en sağlam durumda olanı kentin tiyatrosunun önünden devam eden yol, limana iniyor. Behramkale Köyü gibi limanda da yer gök taş. Parmakla sayılacak kadar az sayıdaki yapıya ev sahipliği yapan limandaki binaların tamamı kızıl andezit taşından olduğu gibi, sokakları da bu taşla kaplı.
Liman Assos'un keyif ve eğlence mekanı olma özelliği taşıyor. Özellikle akşam saatlerinde oldukça kalabalık olan liman, denizin hemen kıyısındaki balık restoranlarıyla ünlü.
Assos'un yakın çevresinde bulunan Truva, Aleksandra Troia, Apollon Smitheus gibi antik kentler, Kaz dağları gibi doğanın cömert olduğu mekanlar, Kadırga gibi tertemiz plajlar, Babakale ve yörüklerin yaşadığı köyler ziyaretçilerin burada uzun zaman geçirmelerini sağlıyor.
Yeterince işlenmemiş, ancak pırıltısıyla göz kamaştıran Assos, küçük bir elmasa benziyor ve hala doğallığını koruyor.
*
KONAKLAMA, YEME-İÇME, ALIŞVERİŞ
İda Costa Hotel - T: 0286 764 00 10
Ottoman Bridge Hotel - T: 0286 721 71 40
Assoyal Otel - T: 0286 721 70 46
Club Beyaz Camping – Karavan – Restaurant T: 0286 721 73 91
Sunset Hotel - T: 0286 721 71 71
Assos Sanat Evi - T: 0532 393 21 42
Leleg Resim ve Seramik Atölyesi - A: Behramkale Köyü Alan Mevkii, T: 0286 721 72 06