Erdal Bey, sizin mimarlık serüveninizi ve Norm Mimarlık'a nasıl dahil olduğunuzu da öğrenebilir miyiz?
Erdal Özyurt: 1979 yılında Akademi'den mezun olur olmaz asistanlığa başladım. Mimarlık adına ne yapıyordunuz derseniz, Uğur Tanyeli ile birlikte yarışma projeleri hazırlıyorduk. Uğur'un yarışma yaptığı pek bilinmez. Asistanlık dönemim 1984 yılına kadar devam etti. YÖK sonrası üniversite ile olan kopukluğum başlamıştı. Politik angajmanlarım nedeniyle o sistemin içinde olamayacağımı gördüm. Aslında fazla bile kaldım. Askerlik dönüşü de üniversiteden ayrıldık. Ayrıldık diyorum çünkü Haydar Karabey ile birlikte ayrıldık. O çok yeni doçent olmuştu, bense doktoramı yarıda bıraktım. Tamamen akademik kariyeri hedefleyen ve maaşıyla geçinen insanlarken birdenbire istifa edince hemen ofis kuramadık. Bir yandan bir şirkette ücretli çalışırken, bir yandan da Levent'te bir garajda Li[Mi]Ted Mimarlık 'ı kurduk.
Ahmet az önce 95 krizinden bahsetti. Biz o krizi hiç hissetmedik. Sadece bir akşam ofiste çalışırken doların iki misline çıktığını öğrendik. Tabi ki maddi kaybımız oldu ama iş olarak etkilenmedik. 98 krizi ise bizi daha çok etkiledi. Önce ofisi küçülttük. Sonra ben ofisten ayrılarak çalışmalarımı şahıs şirketi olarak sürdürdüm. Bazı restorasyon ve dekorasyon işleri yaptım ama çok "low-profile" çalışıyordum. Biraz da daha önceki ağır çalışma temposundan yılmıştım. Sonra bir gün Mimar Sinan'dan telefon geldi ve 2004'te, yani tam 20 yıl sonra akademik yaşama tekrar dahil oldum.
Tercanlar ile tanışıklığınız da bu dönemde denk geliyor olsa gerek…
Erdal Özyurt: Evet, Ahmet ile aynı "kürsü"deydik. Üniversiteye aynı sicil numarası ile geri döndüm. Telefon numaram bile aynıydı. Tuhaf bir histi… Ahmet'i önceden tanımıyordum çünkü asistanlığım döneminde o henüz öğrenci bile değildi. Sonrasında çok iyi dost olduk, buraya davet ettiklerinde de kabul ettim. Hem burada hem de okulda birlikte çalışıyoruz.
Ahmet Tercan: Okuldaki alanlarımız da ortak.
Erdal Özyurt: Aynı derslere giriyoruz, aynı mekanları paylaşıyoruz.