"Beklenen cephe üslubunu anlayabilirim, ama bunu layıkıyla yapacak mimar ben değilim"
Yasemin KESKİN ENGİNÖZ / 05 Mayıs 2011
Pek çok mimardan, İstiklal Caddesi üzerinde proje yapmanın, mimarı neredeyse özgürlüklerinin kısıtlandığı bir noktaya ittiğini duyuyoruz.
Evet, doğru; bu kadar tanımlı ve yoğun bir tarihi dokunun içerisinde yapı tasarlamak ve uygulamak, en zor konudur. Böyle bir çevrede yeni bir yapıyı nasıl var edeceksiniz? Sonuçta bu gibi yapıların kendini büyük çapta ifade ettiği alan cephesidir. Kişisel eğilimlerim doğrultusunda herhangi bir yerde -ki bu dağ başında bir arsa da olabilir, Beyoğlu gibi yakın çevresi çok tanımlı bir yer de- tasarıma başlarken, bulunduğum noktanın başkalarının aklına dahi gelmeyecek sayıda bağlayıcı noktasını keşfetmekle meşgulümdür. Sanılır ki bomboş bir arazide, Beyoğlu'na göre daha rahat tasarım yaparım. Hayır, hiç de değil! Ben o arazide beni milimi milimine kilitleyecek bir dolu bileşen bulmadıkça tasarıma başlayamam. Arazinin eğimi, baktığı yön, güneşin doğduğu yer, hakim rüzgar vb. bir dolu belirleyici sayabilirim... Dolayısıyla benim açımdan "boşluk" ile Beyoğlu arasında hiçbir fark yok.
Bu anlamda Beyoğlu'nda karşılaştığınız sınırlayıcılar, belirleyicileri sıralayabilir misiniz? Bu veriler, Demirören için düşündüğünüz projeye nasıl eklemleniyordu?
Eğilimim, daha önceki fonksiyonlarından çok farklı bir yapı oluşuyorsa, o yapının kaçınılmaz olarak yeni durumunun ifadesini yok saymamak yönünde… İçinde yer aldığı fiziksel çevrenin temel özelliklerini de… Ki bu genelde boşluk-dolulukların ritmidir.
Beyoğlu'ndan söz ediyorsak da, hatırlamak gerekir: Hiçbir cepheyi tam karşıdan algılama şansınız yoktur; onları hep perspektifte görürsünüz. Bu tür verileri alıp, analiz edip, yeni tasarıma bunları katmakla ilgilenirim. Dolayısıyla mesele; kalkıp, hemen yandaki binanın pencere detayını aynen alıp, yeni yapacağın binaya yapıştırmak değildir; ama caddede yürüdüğünüz sürece, fark etmeden bilinçaltınıza kaydedilen pencere biçimini bu binada da aksatmadan sağlamaktır.
Demirören Projesi'nde de çalışmalarım hep bu çerçevedeydi. Fakat işverenin de, Yenileme Kurulu'nun da eğilimi, daha çok bir üslup tercihine yönelikti. Bunu anlayabilirim; ama ben, onu layıkıyla yapacak pozisyonda bir mimar değilim! Ben böyle çalışmıyorum! Dolayısıyla ben, yandaki binadan bazı şeyleri alıp iyi kompoze edip binama yapıştıramam. Sonuç olarak bu nedenle projeden affımı diledim ve işi başka birine devrettim.
Mahallenin "Yenisi" Demirören Kronolojisi
Projenin Eski Müellifi Han Tümertekin
STK'lardan Demirören Tepkileri
Bu Haberi Sosyal Medyada Paylaşın
Yorumlar
Bu İçeriğe Yorum Yazın