Biraz da güncel projelerinizden bahsedelim, şu anda neler yapıyorsunuz?
CB: Güncel projelerde çok heyecanlıyız. Çünkü bütün bu konuşmalarda bahsettiğimiz, hayalini kurduğumuz şeyleri bir şekilde ucundan tutabiliyoruz gibi. AYGM’nin bir davetli yarışması sonucu, Osmaneli-Bandırma yüksek hızlı tren hattı üzerindeki Bursa YHT Garı ve dört tane ara istasyonun tasarım ve uygulamalarını üstlendik. Yaklaşık bir yıldır ofiste harika kesitler var içinden tren geçen.
BYB: Yine çok farklı, heyecanlı bir konu bizim için.
CB: Birkaç açıdan çok heyecanlı, çünkü hakikaten çok nitelikli bir gar yapısı elde etme fırsatı içerisinde bulunmak, AYGM’nin talebinin de bizimle paralel olması büyük bir fırsat. Bir yandan da yapının kamusallığı bizi çok heyecanlandırıyor.
BYB: Bir binanın bu kadar kamusal olması çok değerli bir mimari ofis için. Bir sürü insanın onu kullanacak olması, her gün içinden geçecek olması çok heyecanlı. Dolayısıyla çok daha fazla heyecan ve sorumluluk hissediyoruz üzerimizde.
CB: Çanakkale bir açık çarşı yapısıydı; Torbalı bir meydan düzenlemesi, pazar alanı ve belediye binasıydı; SCADA çok amaçlı kullanılan bir ofis yapısıydı; hemen onun ardından Milli Eğitim Bakanlığı’na bir öğretmenevi tasarlama fırsatı bulduk. Sonrasında da işte bu gar ve istasyonlar meselesi gelince hakikaten o çeşitlilikte çok istediğimiz bir noktadayız. Ve ofiste yeni sayfalar, yeni jargonlar ve dil değişmeye başlıyor.
Bir gar ve dört ara istasyon olacak, bu ara istasyonlar benzer konseptte mi olacak?
CB: Ara istasyonlar benzer konseptteler ama özeline indiğinizde farklılıklar mevcut. Bursa Gar ise tek başına, donanımları sebebiyle daha farklı olacak.
BYB: Aslında çok uzun süredir üzerinde çalışılan bir hat. Biz de işin içine girince daha net gördük, mühendislik projeleri, uygulamaları zor bir iş. O hattı tasarlamak ve yapmak çok zor.
CB: Çok özel bir imalat süreci hızlı tren hatları. Çünkü 250 km hızla giden bir trenin çıkabileceği maksimum eğim olarak binde 2’lerden bahsediliyor. Binde 2 dediğimiz bir rakam aslında bir mimar için bir meydan düzenlemesidir, “düz” deriz oraya. Dolayısıyla çok incelikli bir imalat süreci var. Önerimizde, bu nitelikli imalata eklemlenen neredeyse bir viyadük tasarladık ve terminali tren hattının altına aldığımız ve ilişkisini güçlendirdiğimiz yeni türde bir gar yapmaya çalışıyoruz. Tren binanın üstünden geçiyor. Onun altından kalkmaya çalışıyoruz.
Bir yandan da Hatay’ın İhyası ile ilgili oluşturulan proje grubunda yer alma fırsatı yakaladık. Bizim için tabii çok duygusal ve bir o kadar değerli bir süreç. Çok önemli mimarlık ofisleriyle beraber, ofislerin kendi arasında açık kaynak yürütülen bir kolektif oluşturuldu. Oradaki süreç çok enteresandı aslında. Herkesin projesine istediğiniz anda ulaşabildiğiniz, karşı sokaktaki, yan sokaktaki projeleri görebildiğiniz çok hızlı bir projelendirme süreci yaşadık. Onu teslim ettik. O sürecin de takipçisi olacağız büyük bir heyecanla.
BYB: Yeni Yalova Belediye Hizmet binası ile ilgili çalışmalara da başladık bir yandan. Bir ofis yapısının kamu ile ilişkisini güçlendirmeye çalıştığımız bir denememiz oluyor o projede de.
Karapınar Öğretmenevi
Ülkemizdeki mimarlık eğitimi ile ilgili ne düşünüyorsunuz?
BYB: Buradaki en büyük problem artan okul sayısı sanırım. Bu kadar çok okula çok sayıda akademisyen gerekiyor. Sanki bu ikisi birbirinden farklı bir şekilde büyümeye başladı. Çok fazla mimarlık bölümü var. Çoğu okulda akademik kadro sayısının oldukça düşük olduğunu gözlemliyoruz. Aslında okulu var eden şey biraz da beraber çalışmayı öğrenmiş, beraber bir dil oluşturmuş kadrosudur. Öğrenci sayısı ve akademik kadro arasındaki dengesiz oran, akademik araştırmaların önüne bir engel olarak çıkmaya başlıyor.
CB: Kurum kültürü, özellikle üniversiteler için en önemli şey. Kurum kültürü dediğimiz şey de 3-5 senede oluşmuyor, onlarca yıllık birikimler üzerine oluşuyor. Bu ülkedeki en köklü üniversiteleri özel yapan şey geçmişleri ve kurdukları o kurum kültürleri. Üniversite sayısı arttıkça, akademisyenler farklı üniversitelere dağılıyor. Dolayısıyla köklü kurumlar zayıflamaya başlıyor, yeni kurulan kurumlar kendi kültürlerini oluşturamıyor... Bir geçiş dönemi gibi, muhtemelen bu sayıda devam edemeyecek. Bunun bir optimum sayısı zamanla yerini bulacaktır.
Eğitim sistemi bu şekilde olunca bu sefer öğrencilerin staj dönemlerinin önemi daha da artıyor gibi…
CB: Staj meselesi bence çok problematik bir yerde duruyor. Çünkü bir mimarlık öğrencisinin bir ofise gidip bir ayda teknik olarak bir şey öğrenmesi bence çok olası değil. Bu sürelerin uzaması hatta bunun eğitim sisteminin bir parçası haline gelmesi gerektiğini düşünüyorum. Çünkü şu an çok garip bir yerde duruyoruz. Ne Avrupa gibi, ne değil gibi... 4 yılda üniversiteden mezun olup diplomanızı elinize aldığınız anda mimar olarak imza atabildiğiniz müthiş bir yetkiye sahipsiniz. Çok tehlikeli bir noktada duruyor bu mesele. Bu eğitim sürelerinin uzaması, profesyonel stajyerliklerin artması, bunun eğitimin bir parçası haline gelmesinin niteliği artıracağını düşünüyorum.
BYB: Bir de hangi bir aylık dönemde geldiği de çok fark eder. Her zaman aynı yoğunlukta, aynı verim düzeyinde, aynı çalışma temposunda olmuyor ofisler. Bazen çok tempolu zamanlar oluyor, bazen de çok hafif geçiyor, o da iyi olmayabilir. O yüzden hangi süreç olduğu da çok önemli.
CB: Bilgi Üniversitesi’nde yarı zamanlı öğretim görevlisi olarak stüdyo derslerine girdiğim dönem, benim için çok keyifli geçti. Öğrencilerle iletişim halinde olmak, akademinin hâlâ içerisinde olmak hem sizi çok besliyor, hem de aslında çevrenizdeki insanlarla beraber bir şey üretmek ve o kolektifin bir parçası oluyorsunuz. Dolayısıyla üniversiteler ile bu tip birlikteliklerin çok önemli olduğunu her iki taraf için de söyleyebilirim.
Genç meslektaşlarınıza ne gibi tavsiyeleriniz, mesajlarınız olabilir?
CB: Sabırlı olsunlar. Bu meslek başka hiçbir mesleğe benzemiyor. Kariyerlerinin izi de, eğrisi de başka. Çok lineer bir şekilde ilerlemiyor. Aslında öğrendikçe ne kadar bilmediğinizi ve ne kadar daha fazla şey öğrenmeniz gerektiğini anladığınız garip logaritmik bir süreç var önünüzde. Öğrenme sürecinin hiç bitmediği, hayatınızın sonuna kadar araştırdığınız ve öğrendiğiniz bir kariyer sizi bekliyor. Dolayısıyla bu hayatın dinamikleri çok farklı. Hemen sonuç alamadığınız, sonucun yıllar sonra geldiği, hedeflediğiniz, hayalini kurduğunuz kişinin sizden 20 yıl uzakta olduğu bir kariyer planlamasına ihtiyaç var ki bu da çok kolay değil. Bir yandan da ülkenin ekonomik koşulları... O eğri sürekli değişiyor; onun içerisinde yıpranıyor, sallanıyor, sarsılıyor olmak çok olası. Dolayısıyla zor ve uzun bir kariyer süreci. Bu meslek bugünle ilgili değil, yarınla ilgili.
BYB: Evet, sabır çok önemli bir başlangıç noktası. Yaptığınızın sonucunu hemen bugün almıyorsunuz. Küçük, büyük ayırt etmeden içinde bulunduğunuz projenin bütün safhasını içselleştirmek çok önemli. Dolayısıyla biraz sabır, biraz elini taşın altına koymak, bazı sorumlulukları kendine ait hissedip elini uzatmak gerekiyor. Her şeyin sende bittiği, dışarıdan sana “böyle bir sorumlulukla baş başasın” denilemeyen, projeyi içselleştirmeden yapamayacağın bir meslek yapmaya çalışıyoruz. Dolayısıyla sabırla öğrenmeye açık olmak, bazı sorumlulukları almak çok değerli.