Biraz da projelerden bahsedelim...
N.K: Fibrous ya da Spec ya da Spaw... Aslında hepsinin özü birdir. Bu da, dijital tasarım teknolojilerinin gelişmesi ile birlikte, kompleks yapılarla daha yakından hemhal olabilmemizdir. Bu, yeni mekansal tanımların doğması, yeni yapım tekniklerinin doğması demek... Bununla ilgili olarak elbette ilk biz çalışmıyoruz. Yapılan çok ciddi çalışmalar var. Biz de bunlardan beslenerek işin içine girmek istedik. Bu, şu demek: Eklemeci bir –eklemeciden kastım, bir tarafta yürüyüp gitmiş pencere teknolojisi, çelik iskele teknolojisi, tesisat ve asma tavan teknolojisini organize eden bir yapı teknolojisi, ve bunları biraraya getirme pratiği öte yanda bugün yeni hesapla modellerinin ortaya çıkması ile, yeni bir mimarlık-mühendislik alanı ortaya çıkmış oluyor. O kadar birbirinden ayrışmış vaziyette "Sen bir geometriyi kur; ondan sonra alsın mühendis, strüktürel çözümleri düşünsün; elektrik için ise alsın diğer mühendis sistemi çözsün." 1980'lerden bahsediyorum. Bugün artık tekrar senteze doğru gidilebiliyor. Eskiden tek kişi –Rönesans'a dönelim, tek bir yapımcı, tüm kuvvetlerin hakim olduğu tek bir "kanvas", her türlü organizasyonun altından kalkıyordu. Bugün çok sayıda disiplinin hesaplamalı performansa dayalı bir alanda biraraya gelmesinden bahsedebiliyoruz. Birbirinden habersiz olarak kendi içyapılarında münferit yürüyen tasarım edimlerinin, tekrar bir araya geldiği bir yapım sürecine tanıklık ediyoruz. Sürdürülebilir mimarlık denen şeyin içerisinde de aslında bu var. Herhangi bir organizmanın parçalarının bir bütün olduğu, dolayısıyla bunun tasarımının parçalarının da bütüncül bir süreç oluşturması gerektiğine dair bir izdüşümdür Fibrous ya da Spec. Nasıl malzemeyi bir takım performansları içerek şekilde bazı akıllarla organize ederiz ve nasıl bunu dijital tasarım teknolojilerini kullanacak şekilde yaparız ki, bütüncül bir süreç tasarımı elde edelim.
Dolayısıyla tüm bu atölyelerde, akademik deneysel çalışmalarda tüm bu bahsettiğiniz çeşitli parçaların bir araya geliş ihtimalleri üzerinden yeni yeni olanaklar mı üretmeye çalışıyorsunuz?
N.K: Yeni mekansal olasılıkları ortaya koyabiliyoruz. Burada yeni norm anlayışı da çok önemli bir konu. Neufert size bir norm, bir aralık verir değil mi? Oturmak ile ilgili ya da mutfak kullanımı ile... Bu geçerlidir ve saygım da sonsuzdur. 40 ila 60 arasında oturabilirsiniz. Dijital teknolojiler ile ise bu 40-60 konusuna çok da samimi yaklaşabiliyoruz. Sırf 42 yapmamız gerekmiyor. Aynı işlevden farklı aktiviteler için tanımlanan yükseklikler de farklı farklı. Buna karşılık gelen topolojik yüzeyleri organize etmemiz mümkün. Bizim yaptığımız şey parametrik ilişkisel düşünce sistemine bağlanan modeli üretmek, bu binalarımızın döşemeleri tamamı eğrisel demek değil. İnsanlar yataklarını koyacak yer bulamıyorlar, duvarlar tamamen organik, gibi bir durum yok!
F.Ö.A: Zaten 2000'lerden itibaren "Dijital teknolojiler yeni formlar bulmanın aracıdır" şeklindeki anlayış dünyada ortadan kalktı; Türkiye'de de ortadan kalkıyor. Daha çok mimariye bir sistem olarak bakmanın aracı dijital teknolojiler. Tek bir ürün olarak değil, tüm parçaları arasındaki ilişkilerin çözümlendiği bir bütün olarak bakmanın bir aracı... Diğer bir önemli kavram da performans. Çünkü dijital teknolojiler, çevre verileri aracılığı ile bina kabuğunun içinin-dışının ilişkisini, havayla, rüzgarla, yerle ilişkilerinin –düşünülenin tersine- daha da gelişmesini sağladı.
N.K: Modelin ürettiği tam da bir küp olur ve bayıla bayıla yaparız. Bazıları zannediyor ki parametrik demek alabildiğine organik cisimler tasarlamak demek. Hayır, bu bir küp de olabilir! Ama o kübün yer ile kurduğu ilişkiyi çok daha hassas organize edebiliyoruz artık. Organik tavır olarak performatif olan anlamında alınabilir. Burada performanstan kasıt, akustik olabilir, strüktürel olabilir, mekansal performans da olabilir.
F.Ö.A: Çok kavramsal bir performans da olabilir.