MesutT: İşlevler belirlenmişti değil mi proje size geldiğinde?
MehmetA: Evet. İşin ticari bir boyutu da var çünkü. Mal sahiplerine bir şeyler veriliyor, belediyeye bir şey veriliyor. Projenin elbette kamusal bir çıkarı var, ama gerçekçi olursak mal sahiplerini önemsemeyen bir kamusal çıkara kimse aldırmaz. Dolayısıyla herkesi hoşnut kılacak bir sonuç olmalı. Bu veriler bize çeşitli grafiklerle verildi. Ancak bazı durumlarda oradan ne çıkıyorsa onunla yetinmek durumunda kaldık. Onda da herkes hakkına razı.
MesutT: Bulduğunuz yapı stoğu ve bölgenin topografyası tasarımınızı ne yönde şekillendirdi? Yapıların ne kadarı tescilliydi, korunabilir durumdaydı?
MehmetA: Kilisenin bulunduğu adadaki çözümler gayet netti, çünkü parseller belliydi, kotlar belliydi. Biz, ona sadık kaldık. Bölgenin topografyası, eğrilerin doğru kullanılmasını gerektiren bir çözüm istiyordu. Yol kotlarını değiştiremiyorsunuz, aynı kalmak zorunda. Siz yaptığınızı, mevcut dış coğrafyaya uydurmak zorundasınız. Yani eskiden nereden girilmişse, yine oradan girilecek. Ama ada bazındaki çözümlerde, eskiden her evin müstakil girişi varken, o kapıları aynen bırakmayı ama ortak girişler oluşturmayı tercih ettik.
MesutT: Bu da sokaktaki kamusallığı yeniden şekillendiriyor.
MehmetA: Burada yaşayan insan profili farklı. Burası bir dönem yaşanılan ama terkedilen, yasadışı bir yaşamın olduğu bir yer. Yerlisi dışarıda, işgalciler orada. İstatistiklere bakarsanız, buranın yerlisi olarak nitelendirilebilecek bölge sakini sayısı çok az. Dolayısıyla burada zaten özgün bir sosyal yaşam kalmamış. Ayrıca biz projede sokak yaşamını biraz daha cadde tarafına doğru çekmeye çalıştık. Örneğin Eskiçeşme Sokak tamamen böyle kurgulandı. Bu bilinçli bir tercihti. Burada sokak yaşamı olarak çok da örnek alınacak ve planlamaya yansıtılacak bir yaşam yok. Burada bütün çamaşırların makaralı sistemlerle sokaklara asıldığı bir durum var, zaten bunun korunacak bir tarafı da yok.
MesutT: Projenin aynı zamanda bir ekip çalışması olduğunu söylediniz. Nasıl bir yöntem izlendi bu ekip çalışmasında?
MehmetA: Projenin hızına göre altı ay boyunca kimi zaman15 günde bir, kimi zaman da hafta bir toplandık. Danışmanların da katılımıyla herkes projesini sundu; herkes birbirinin ne yaptığını izledi. Elbette herkes farklı yönde bakıyor, buna saygı duymak gerek. Bugün bir arsayı 10 farklı mimara verseniz, o kadar farklı fikir çıkar. Ama benim adam, Nuran Hanım ve Tülin Hadi & Cem İlhan ile aynı silüeti paylaşıyordu, aynı sokağa bakıyordu. Özellikle kilisenin karşısında çok güzel bir meydan yaratmaya ve projeleri birbirlerine adapte etmeye çalıştık. Orası bir sokağın iki cephesi, dolayısıyla bir bütünlük olsun diye Nuran Hanım ile daha yoğun bir paylaşımımız oldu. Bu da daha birbirine monte edilmiş çözümler getirdi.