Cengiz Bektaş'ın sağ kolu olan Eda Erkan Altunbaş, Bektaş Mimarlık Bürosu ile ilgili düşüncelerini şöyle anlatıyor: "Burası biraz ev gibi. Çünkü hepimizin anahtarı var ve kapıyı açıp -sanki evime girer gibi- giriyorum büroya. Akşam mesai bitiminden sonra kalmak istiyorsam kalıyorum, sonra da elektrikleri kapatıp kapıyı kilitleyip çıkıyorum. Bu mekana ait hissediyorum kendimi. Sanırım bu bütün arkadaşlarım için böyle." Altunbaş ile Bektaş Mimarlık Bürosu'ndaki tasarım süreçlerini konuştuk. Ne zamandan beri Bektaş Mimarlık'ta çalışıyorsunuz? Yıldız Teknik Üniversitesi'nden 2003 yılında mezun oldum. Mezun olduktan sonra Bektaş Mimarlık'ta çalışmaya başladım ve iki yıl burada çalıştım. Daha sonra 8 aylığınaLondra'ya bir otelin ek yapı projesi için gittim. Projenin belediye izinleri alınmıştı; ama uygulama çizimlerinin ve mevcut yapının yenileme projesinin hazırlanması gerekiyordu. Projeler benim sorumluluğumdaydı. 9-6 çalışmayı gerektiren bir iş değildi. Ben de Londra'da bir mimari ofiste düzenli bir iş buldum ve orada 6 ay çalıştım. Londra 'da bulunduğum süre içersinde Cengiz Bey ile iletişim halindeydik. Türkiye'ye döndükten sonra Afrodisyas Ek Müze Projesi için Cengiz Bey ile çalışmaya başladık. Avan Projeyi tamamladıktan sonra bir inşaat şirketinde işe başladım. Fakat bir süre sonra içinde bulunmak istediğim yapının orası olmadığını anladım ve yuvaya geri döndüm. Okulu bitirirkenki beklentileriniz ya da düşünceleriniz ne derece gerçek oldu?
Okulu bitirdikten sonra inşaat şirketlerinde çalışmayı düşünmüştüm; ama bir yandan da iyi bir mimarın sağ kolu olma fikri vardı.
Peki, neden Cengiz Bektaş? Aslında bu büroda olmam biraz rastlantı oldu.Cengiz Bektaş; benim için öğrenciyken kitaplarını okuduğum; Olbia Projesi'nden etkilendiğim, merak ettiğim; ama kendisiyle tanışmadığım bir mimardı.Bektaş Mimarlık İşliği'ne başvurma kısmi ise Yıldız Teknik Üniversitesi'nde hocam Doç. Dr. Murat Soygeniş'in ısrarıyla oldu. Burada bir gün nasıl geçiyor? Bektaş Mimarlık İşliği'nde insan kendini evinde gibi hissediyor. Hepimizin anahtarı var. Herkes kapıyı açıp, sanki kendi evine girer gibi işe gelebilir. Akşam mesai bitiminden sonra çalışmaya devam etmek isterse kalabilir, kitapları dergileri inceleyebilir. İstediği zaman da çıkabilir. Böylece çalışanların günün büyük bir kısmını geçirdikleri iş ortamlarında kendilerini rahat hissetmeleri sağlanabiliyor.Çalışma saatlerimiz 09.00- 18.00. Bu saatler dışında teslim dönemlerinde sıkıştığımız geç çıktığımız olabiliyor. Keyifli bir ortamda çalışıyoruz. Öyle iş yerleri var ki servisle gidiliyor, yemek içeride yeniliyor ve tekrar servisle dönülüyor. Burada ise çıkıp boğaz kenarında çay içebilirsiniz. Mekanik bir büro değil burası. Ben ilk işe başladığımda sıkılınca çıkar biraz boğazı seyreder; moral toplar öyle gelirdim. Bu da çok önemliydi benim için. "Tasarım süreçleri etkileşimli geçer" Bektaş Mimarlık Bürosu'nun işleyişi nasıl? Cengiz Bey eskiz çizerek işe başlar. Aklından geçenleri her zaman anlatır ve ne düşündüğümüzü sorar. Yani söylemek istediklerimizi rahatlıkla söyleyebiliriz. Sonra biz o eskizi çizmeye başlarız. Bir süre sonra iş bizim çizimimiz üzerinden ilerlemeye başlar. Tasarım aşamasında sık sık değişimler olur. Çizimlerimiz üzerinden çıktılar alır, hep beraber kontrol ederiz.Tasarım süreçleri etkileşimli geçer. Projeler uzun sürer. Her noktası düşünülerek, detaylı olarak çizilir ve teslim edilir. Her projenin bir sorumlusu vardır. Benim şu anda sorumluluğumda bir konut projesi var. Projeyle sadece ben ilgileniyorum. Yardımcım yok ama; projede bir sıkışıklık olduğu zaman diğer arkadaşlardan yardım alıyorum. Burada ekip halinde çalışıyoruz ve herkes birbirine yardım eder. Bazı ofislerdeki gibi iç çekişmeler burada yok. Cengiz Bey, tasarlanan projelerin mesleki kontrolünü de mutlaka üstlenir. Tasarım aşamasında proje sorumlusu olan mimar, şantiye kontolünde de Cengiz Bey'le birlikte ya da dönüşümlü olarak şantiyeye gider. Yaptığımız projenin uygulamasın takip etmek çok önemlidir. Cengiz Bey bilgisayarı sevmese de Türkiye'de bilgisayar kullanan ilk bürosunuz. Siz de bilgisayar üzerinde çalışıyorsunuz değil mi? Cengiz Bey elde projenin eskizini yapar. Biz, eskiz üzerinden ilerleyerek bilgisayarda devam ederiz. Süreç içersinde proje, el çizimi, bilgisayar çizimi karışık olarak ilerler. Proje teslimlerimiz bilgisayar çizimi olarak yapılır.Proje çizilirken Cengiz Bey , projenin bütününü bir arada görmemizi ister. Planıyla, kesitiyle, üç boyutlu düşünmemizi.. .Bilgisayara dair problemimiz genel olarak bu noktada. Bizim bilgisayarla ilişkimizi merak ediyorsanız, ofisteki herkes farklı düzeylerde bilgisayar kullanıcıları; ama benim zaman içersinde gözlemlediğim, iyi bilgisayar kullanmayan ve elde çizilmiş bir paftanın nasıl olması gerektiğini bilmeyen kişilerin bilgisayar çizimlerini Cengiz Bey'in beğenmediği gerçeğidir. Bu bilinçli bir durum değil, örneğin projenin çıktısı alındığında istenilen kalem kalınlıkları, proje üzerinde istenilen bilgi düzeyi okunakllığı iyi sağlanmamış ise Cengiz Bey'e yeterli gelmiyor. Doğru olan mimarlık öğrencilerinin okullarında teknik resimi iyi bir şekilde öğrenmeleri, okulda birkaç projelerini elde, birkaçını da bilgisayarda teslim etmeleri, bu dengenin iyi sağlanabilirliği açısından önemili olduğunu düşünüyorum. Küçük bir ekiple çalışmak ve büyük bir ekiple çalışmak arasındaki fark nedir?
Projeyi bir kişinin çizmesiyle beş kişinin çizmesi arasında çok fark var. Fakat ekip halinde çalışılan projelerde koordinasyonu iyi ayarlamak çok önemli. Bu tür durumlarda bir kişinin mutlaka proje sorumlusu olup, en son projeyi toparlaması gerek. Çünkü herkesin tarzı, çizimi ve düşünce yapısı farklı. Ekip çalışmalarının tek zorluğu koordinasyonu sağlamak. İş bölümü iyi yapıldıktan sonra, bir proje üzerinde aynı anda birkaç kişinin çalışması da keyifli bir durum tabi ki.Çok sayıda mimarın aynı proje üzerinde çalışması, herkesin farklı işler yapmasına karşın iş bölümünün iyi ayarlanmaması durumunda , bürolarda yetki problemleri yaşanabiliyor. "İngiltere'de inşaatın kontrol altında ilerlemesi sağlanıyor" İngiltere'de bir mimarlık bürosunda çalıştığınızı söylemiştiniz. İngiltere'deki mimarlıkla Türkiye'deki mimarlık arasında ne gibi farklılıklar var? Londra'da tarihi bir çevre var ve insanlar yüz, yüz elli yıllık binalarda yaşıyorlar. Bizdeki gibi bina ömrü az değil. Binada yapacağınız en ufak bir değişiklik için bile sınırları içinde olduğunuz belediyenin yenileme çalışmalarıyla ilgili bütün dokümanlarını okumalı, bütün kıstasları öğrenmeli ve ona göre tasarım yapmalısınız. Evinizde çatı penceresi açmak, zemin katta bahçenizi biraz daha kullanmak ya da size ait olan bir binada işlev değişikliği yapmak istediğinizde çalışmanın niteliğine göre belirlenen adımlar var. Bu adımlarda mutlaka yetkililere haber vermeniz gerekli. Belediyeden gelip kontrol edildikten sonra inşaat bir sonraki adıma ilerleyebiliyor. Böylece inşaatın kontrol altında ilerlemesi sağlanıyor. Peki, İngiltere'deki ve Türkiye'deki mimarlık bürolarını kıyaslarsak, karşımıza nasıl bir tablo çıkar? Benim çalıştığım büro, eski yapıların rölevelerinin alınması, yenilemelerinin yapılması, işlev değişikliğinin yapılması üzerine çalışıyordu. Proje çizimleri, belediye takipileri ve yapılan bazı projelerin inşaatını da üstleniyordu. Aslında Türkiye'deki birçok büroya benzer bir büroydu. İngiltere de güvenliğin ötesine geçemediğiniz, belli kurallar çerçevesinde inşaat şirketleri gibi çalışan mimarı bürolar da var. Mimari büro anlamında Türkiye'deki mimari bürolara benzeyen ya da farklı olanlar var; ama önemli olan daha önce de bahsettiğim gibi işleyişteki farklılıklardır. Bundan sonra ne yapmayı düşünüyorsunuz? İngiltere'ye giderken daha uzun süreli düşünüyordum, yüksek lisansımı da orada yapmayı planlamıştım. Londra'da yaşamanın bana göre olmadığını anladığım da geri döndüm. İstanbul'a gelince de Yıldız Teknik Üniversitesi Mimarlık Fakültesi'nde, Bilgisayar Ortamında Mimarlık programında yüksek lisansa başladım. Mimarlık çalışmalarıma Bektaş Mimarlık İşliği'nde devam ediyorum. İleride kendi büromu açmak istiyorum, doğru zamanı bekliyorum. |