“Görsel Efekt Deyince İnsanlar İlla ki Uzay gemileri, Işınlar Düşlüyor”
08 Ocak 2010
Türkiye'nin en büyük ve öncü görsel efekt stüdyosu Sinefekt, Türkiye'nin büyük reklam sektörünün ve henüz oldukça küçük sinema sektörünün taleplerini ve ihtiyaçlarını karşılıyor. Ancak stüdyo, kısıtlı bir alan ve iş potansiyeli ile bir yandan da teknik bilgi üretimini gerçekleştirerek bu alanı gelişmeye açan bir platform teşkil ediyor. Sinefekt'ten Kuban Altan ile, bilimkurgu sinemasının görselliği üretme tekniklerini, uygulama ile teknolojinin ortak gelişimine dair hikayeleri ve Türkiye'de olup biten(emeyen)leri konuştuk.
Sizce bilimkurgu sineması, tüm üç boyutlu animasyon ve "compositing" teknikleri, tüm bu üretim alanı açısından ne kadar önem teşkil ediyor ve kat edilen gelişimin ne kadarını yönlendiriyor?
Bilimkurgu sinemasında üç boyutlu animasyon ve compositing çok fazla gerekiyor elbette. Çünkü bilimkurgu filminin o tip şeyleri yapmaya, göstermeye ihtiyacı var. Görsel efektin de devreye girdiği nokta bu zaten: Kameranın çekemeyeceği şeyleri oluşturmak. Çoğu bilimkurgu filmi görsel efekte ihtiyaç duysa da bu, hepsi için geçerli değil. Hatta hiç görsel efekt kullanılmadan kotarılan bir bilim kurgu filmi de olabilir.
Bir örnek verebilir misiniz mesela?
Örneğin 12 Maymun'da öyle çok özel görsel efektler yoktu. Anlattığınız hikayeye bağlı sonuçta.
Endüstrinin gelişmesine ne kadar ön ayak oluyor bilim kurgu film endüstrisi?
3-D animasyonun gelişmesine çok büyük faydası oluyor. Avatar çok büyük bir örnek! Ben de izlediğimde "Evet!" dedim. İlk defa yüz ifadelerini gerçekçi bir şekilde okuyabiliyoruz. Yönetmen James Cameron da şöyle diyor: "Biz burada performans kaydettik." Tüm oyuncular gelip gerçekten oynamışlar. Yüz ifadeleri, tüm performansları kaydedilmiş. Fakat kamera ile gelip kaydedilmemiş, "motion capture" ismi verdiğimiz bir teknoloji ile yapılmış bu. Sonuç olarak da sonuç çok çok gerçekçi olmuş. Bu gibi örnekler sayesinde bilim kurgu sineması, teknolojinin gelişmesine destek oluyor.
Dolayısıyla aslında uygulama ve teknik bilgi üretimi karşılıklı paslaşıyor sanırım.
Tabi tabi… Bir yerde teknolojik bir gelişme oluyor; birisi onu kullanıyor. Kullanırken de "Şöyle bir ihtiyaç var. Şu yönden de geliştirebilir miyiz?" diyor. Teknolojiyi geliştiren insan, bir fikri olsa da onun nasıl kullanılacağını %100 bilmiyor. Sonuçta da eldeki üretim, hiç umulmadık şekilde hiç umulmadık bir işe yarayabiliyor. Öte yandan teknolojiyi kullanan insan da, onun nasıl geliştirileceğini tam manası ile bilmiyor. Yani gerçekten de uygulama ve teknik üretim, birbirini geri besleyerek öteliyor.
Sizin bu anlamda çok önemsediğiniz filmler bu güne kadar hangileri oldu? Size "Bunu nasıl yaptılar acaba?" dedirten filmler…
Büyük işlerde özellikle gördüğümüz her şeye o gözle bakıyoruz; araştırıyoruz. Her büyük filmde de büyük görsel efektler oluyor. Aklıma gelen ilk örnek, en heyecanla araştırdığım filmlerden biri "Fight Club"dı mesela. Orada, o zaman için çok güzel efektler kullanılmıştı. Edward Norton filmin sonuna doğru ağzına silahla ateş eder ve o planın yapılması aslında çok zordur. Ortalama izleyici için belki o sahne, belki sıradan yavaş çekim bir görüntü gibi görülmüştür. Ama aslında çok acayip bir şeydi! Ya da mesela Contact… Orada da en sevdiğim görsel efekt, zaman atlama sahnesinde kullanılmıştı. Yaklaşık olarak filmin başlarında, Jodie Foster'ın çocukluğunu canlandıran oyuncu, alt kattan yukarı doğru koşar ve banyodaki ecza dolabına uzanır. Plan hiç kesilmeden ecza dolabını kapatan bir el görürüz ve kamera açıldığında o elin Jodie Foster'in elidir. Bu plan da aklımda kalmıştır.
Görsel efekt deyince insanlar illa ki uzay gemileri, ışınlar falan düşlüyor. Ama benim de ilgimi çekenler, hikayenin anlatılmasına katkıda bulunan bu tür küçük ve benzeri görülmemiş detaylar oluyor. Yoksa ışın kılıçları falan çok eskiden de yapılıyordu. Artık ilgimizi çekmiyor o tür şeyler…
Sinefekt'ten Kuban Altan ile Bilimkurgu Sinemasının Ana Üretim Araçlarından Görsel Efekt Üzerine
Bu Haberi Sosyal Medyada Paylaşın
Yorumlar
Bu İçeriğe Yorum Yazın