“Bugün Niyet Etmek İle Yarın Avatar Yapamazsınız”
08 Ocak 2010
Türkiye'de bilim kurgu sineması anlamında pek bir üretim elbette yok. Ancak geçtiğimiz senelerde bu anlamda ilk sayılabilecek bir kaç üretim ile karşılaştık. Cem Yılmaz'ın "GORA" ve "AROG"u veya "Dünyayı Kurtaran Adamın Oğlu" gibi filmleri nasıl değerlendiriyorsunuz?
Zaten GORA'da görsel efekt adına majör şirket Sinefekt idi. Devamı olan AROG'da ise –yanlış hatırlamıyorsam- görsel efekt bazından tek sorumlu şirket bizdik. Nasıl bulduğumuzu sorarsanız ise… Elbette ILM'in, daha doğrusu Amerika'daki yapım kalitesinin çok gerisindeyiz. Hem prodüksiyon hem de post-prodüksiyon açısından çok daha küçüğüz. Biz 15-20 kişilik ekipler ile çalışırken, Amerika'daki post-prodüksiyon ekipleri bin kişiyi aşıyor ve her alanda uzman insanlar var. Bizde ise öyle bir uzmanlık yok. Zaten iki-üç yılda böyle bir film çıkan bir ülkede, böylesi bir uzmanlık ve ekip oluşamaz. Türkiye'de reklam yaparak kendini bu işte geliştirmiş insanlar, uzun metrajlarda nadiren çalışıyorlar. Bir anlamda burada, sinema reklamdan iş gücü, teknoloji ve izleyici ödünç alıyor.
Peki şirket olarak "Dünyayı Kurtaran Adamın Oğlu" filmin de de parmağınız olmuş muydu?
Sanırım sadece renk düzeltmesi ve laboratuar hizmetlerini vermiştik. Görsel efekt anlamında hiç bir katkımız olmamıştı.
Öyleyse Türk sinemasına görsel efekt anlamında başka ne gibi katkılarda bulunuyorsunuz?
Genellikle yaptığımız işler "görünmez efekt"ler oluyor. Görünmez efekt darken de, normalde efekt olduğunu fark etmeyeceğiniz şeylerden bahsediyorum. Kalabalık çoğaltma gibi… Bunun gibi pek çok iş yapıyoruz. Zaten her sene üzerinde çalıştığımız 20 kadar film oluyor. Belki bunun bir kaç tanesinin de görsel efektini çalışıyoruz.
Sizin için AROG ve GORA deneyimleri heyecan verici miydi?
Elbette. Özellikle AROG'daki dinozor için çok heyecanlanmıştık.
Sonuçlar umduğunuz gibi miydi?
İnsanlar belki kendi çalıştıkları işleri iyi görmek ister; ama öte yandan da tüm defolarnı, açıklarını iyi bilirsiniz. Dolayısıyla ben de tüm eksikleri gördüğüm için beğenmem mümkün değildi. (gülüyor) Zaten bu işler birden bire olmaz. Tek dileğimiz, adım adım da olsa gelişebilmek, geliştirebilmek… "Biz bugün başlayalım, niyet edelim, bir Avatar da biz yapalım" demekle olmuyor maalesef. Her filmde bir teknik bir kademe ilerliyor; sonraki filmde bir kademe daha… Ama bunun için de sürekli o insanların beslenmesi lazım. Burada otuz tane film yapılacak; her film için bu ekiplere 20-30 milyonluk paralar verilecek ki bu insanlar Ar-Ge yapabilsin. Sonra da Avatar gibi filmler çıkabilsin. Öte yandan da düşünüyorum; burada 180 milyon verseler de o filmi çekemezsiniz! Çünkü alt yapı yok. Ama kabaca şunu söyleyebilirim: Bundan 10-15 sene önce Hollywood'da yapılan işlerin kalitesinde işler ortaya çıkarabiliyoruz. Mesela AROG için yapılan dinozorun, Jurassic Park'ın bilgisayar ile üretilmiş kısmı ayarındadır. Elbette Jurassic Park'ta animatronik, insanlarla iletişim içinde olan ve fiziksel olarak inşa edilmiş modeller de var. İşin o kısmı bizde henüz hiç gelişmemiş. Yine de bizim tamamıyla bilgisayar tasarımı olan dinozorlar, Jurassic Park ile kıyaslanır. Ona cüret ederim. İşte, Amerikan görsel efekt endüstrisinin yine de tam 10-15 sene gerisindeyiz.
Sinefekt'ten Kuban Altan ile Bilimkurgu Sinemasının Ana Üretim Araçlarından Görsel Efekt Üzerine
Bu Haberi Sosyal Medyada Paylaşın
Yorumlar
Bu İçeriğe Yorum Yazın