İnsanlık tarihinde baharatın yeri
08 Ekim 2008
Uzmanlar günümüze kadar sürüp gelen uygarlık tarihini altmış yaşında bir insana benzeterek şöyle bir hesap ileri sürüyorlar: İnsan yedi yaşına kadar hayvandan farksız bir biçimde yaşamış. Yedi yaşında ileri zeka belirtisini göstermiş ve taşları yontmaya başlamış. Yirmi beş yaşında ateşi bulmuş. Elli beş yaşında ölülerini gömmüş. Elli sekiz yaşına geldiğinde ise hızlı bir gelişim göstererek çömlek yapmaya, toprağı işlemeye ve hayvan yetiştirmeye başlamış... Ve baharatı keşfetmiş! Her ne kadar baharatın bulunması, insanlık tarihine not düşülecek kadar önemli bir buluş olmasa da mutfak tarihini yaratan önemli unsurlardan biri olarak kabul görmüş.
Eski zamanlardan, ta yerleşik hayata geçen ilk insanlardan bu yana yemeklerin vazgeçilmez unsuru olan baharat, toplulukların yemek kültürlerinin şekillenmesinde başrolü oynamış; yemeklere sunduğu eşsiz tatlarla birlikte her mutfağın kendi karakteristik özelliğini ortaya çıkarmasına yardımcı olmuş. Böylece de ortaya çiğ köfteden bulgur pilavına, tavukgöğsünden köri soslu tavuğa kadar çok çeşitli yiyecekler çıkmış. Bu bitki kırıntıları zamanla dünyanın her yerinde aynı olan etten ayrı yemekler türetmiş, Meksika yemeklerini Türk yemeklerinden, Akdeniz mutfağının Doğu mutfağından ayırmış.
Avcı-toplayıcı yaşamdan yerleşik hayata geçen insan, yabani kokulu otların karıştığı tarlalardaki mahsul ile yapılan yemeklerin daha lezzetli olduğunu fark ettiğinde, bu otları hemen kurutup ezmemiş elbet. Önce içine kokulu otları kattığı sularda haşlamış etlerini ve sebzelerini. Sonradan damak tadının daha da gelişmesiyle birlikte bitkilerin tohumlarından, köklerinden ve meyvelerinden "baharat" elde etmeye başlamış.
Mısır Çarşısı ya da nam-ı diğer Baharat Çarşısı
"Baharat kültürü yok oluyor"
Bu Haberi Sosyal Medyada Paylaşın
Yorumlar
Bu İçeriğe Yorum Yazın