Istanbul Culinary Institute ve dolayısıyla Enstitü'nün hikayesini, yapının projelendirilmesinden uygulanmasına dek takipçisi olan, 2mim Tasarım ve Uygulama'dan Berka Çürüksu Çavuşoğlu'ndan dinledik. Çavuşoğlu'nun ortağı Teoman Başaran ile birlikte imza attığı IstCI binasının projelendirme tarihi, 2006'ya rastlıyor. Bir tanışıklık vasıtasıyla IstCI henüz yalnızca bir hedef halindeyken yapılan ortak çalışmalar, mimarlar ile işvereni tabiri caizse ‘ortak bir dalga boyu' tutturmasını sağlamış. Projeyi hayata geçirmek için uygun bir bina arayışına giren ekip, Galata ve Taksim civarında yaptıkları geziler sırasında bugün Enstitü'nün bulunduğu yerdeki yapıyla karşılamışlar. "1970'lerden kalma kullanılmayan, vasıfsız (tarihi değeri olmayan) bu bina hepimizi çok heyecanlandırdı" diyor Çavuşoğlu. "Karşısında bulunan TRT binası ve arazisinin Frank Gehry tarafından yeniden projelendirilecek olması bu heyecanı daha da arttırdı."
Binanın satın alınması ve yıkılmasından sonra, toplamda 8 ay kadar süren bir kaba inşaat sürecinden sonra, ince işleriyle birlikte 1 yılda tamamlanan yapı, IstCI olarak bir yıldan beri hizmet veriyor. Türk mutfağının çok çeşitli yeme içme kültürlerinin mirasçısı olduğu geniş coğrafyanın zengin geleneklerinden ilham alan IstCI kendine amaç olarak, evlerimizde annelerimizin pişirdiği yemekleri güncel olarak sunmayı edinmiş. Tüm bunları yaparken de, mimarları tarafından da tasdiklenir şekilde "tanıdık ve güncel" bir yapıyı kendine mekan eylemeyi ihmal etmemiş.
Enstitü, Beyoğlu ve Pera'dan alışık olduğumuz şehirleşme düzeni yüzünden dar cepheli ve derin bir parselde konumlanıyor. Eski binanın sirkülasyon alanlarının yapının tam ortasında konumlanması yüzünden hem mekanın bölünmesi, hem de arka kısımlarda doğal ışıklandırmayı imkansız kılması, mimarları yeni yapıda sirkülasyon sorununu öncelikli olarak ele almaya itmiş. Asansörün ön cepheye alınması ve merdivenin bir tarafa yapıştırılması mekanın verimli kullanılabilmesi için verilen kararlar olmuş. Asansör, aynı zamanda manzaraya yönelerek başka bir amaca da hizmet etmiş. Gerçekten de mekanın verimli kullanımı, özellikle de konforlu kullanım için belli standartların uygulanmasını gerektiren mutfak hacimleri için hayati önem taşıyor. Bunun da büyük oranda başarıldığı söylenebilir; en azından mutfaklardaki çalışma tezgahlarında doğal ve yapay ışık dengesi son derece doğru. Yine de elbette bu soruya en sağlıklı cevap ancak binanın kullanıcıları, yani okulun öğrencileri ve restaurantın şefleri tarafından verilebilir.