İlk iki katın cafe ve restaurant, üçüncü katın buraya hizmet veren mutfak ve sonrasındaki üç katın mutfak eğitimlerinin verileceği atölye ve dersliklere ayrıldığı IstCI binası, yedinci katında da yönetici ofislerini barındırıyor. Binanın VRV'leri çatıda konumlanırken, iki de bodrum kat bulunuyor. Zeminin hemen altındaki kat, öğrencilerin soyunma odaları, ıslak hacimleri ile sıcak ve soğuk depoya ayrılmış. En alt bodrum katta ise mekanik odaları konumlandırılmış. Ana amaç IstCI'ın tam bir yemek okulu olması olduğu için, işverenle birlikte yürütülen taslak aşamasında, restaurant ve okul şeklinde keskin bir ayrım yapmaktan kaçınılmış. Çünkü öngörülen, yukarıda ‘pişen' öğrencilerin zamanı geldiğinde öncelikle servis elemanı olarak sonrasında da şef olarak yapının her yerinde çalışıp hizmet vermeleri olmuş.
Mekanın keskin ayrımlar yapmamaktan yana kullandığı bir başka karar, asansörün sadece müşteriler tarafından ve en üstte bulunan yönetim katına ulaşmak için kullanılması yönünde. Öğrencilerin, servis saatlerinde kendileri için ayrılmış soyunma odalarına ve tuvaletlere ulaşmak istediklerinde, servis mekanlarının içinden geçerek inip çıkmaları, bu tür gastronomi mekanları için pek tercih edilmeyen bir sirkülasyon kurgusudur. Berka Çavuşoğlu ise, tam olarak bunu tercih ettiklerini belirtiyor ve ekliyor: "Burası öncelikle bir eğitim kurumu. Gelen müşterilerin de bunun her adımda farkında olmalarını istedik. Örneğin asansörün üç cephesinin şeffaf olması, inip çıkılırken mutfaklarda olan bitenin de gözlemlenmesini sağlamak için düşünüldü. Evet, burada çok güzel bir Haliç manzarası var. Ama insanlara daha da ilginç gelen, içeride neler olup bittiği oluyor." Gerçekten de siz asansörle yukarıya çıkarken, bir yandan dersler veriliyor, öğrenciler kafalarında şapkaları meyve, sebzeleri kesiyorlar. Şefler az sonra yiyeceğiniz soğuk buğday çorbasını hazırlıyorlar. Ve siz tüm bunlara kısacık da olsa bir bakış atıyor, arkanızdaki muazzam manzarayı, Otis asansörün sizi yukarı taşıdığı saniyeler süresince unutuyorsunuz." Bu arada Çavuşoğlu bir noktaya daha parmak basıyor: "Onlar sonuçta öğrenciler..."
Havalandırma sistemleri, restaurant ve mutfaklar ile sirkülasyon sistemi açık olduğu için gerçekten hayati önem taşıyor ve bu konuda da yeterli hassasiyet gösterilmiş. Özellikle mutfaklarda çok büyük çaplı havalandırma kanalları bulunuyor. Bu tür açık sistemlerde, mekanik, teknik ve mimarinin ardıl değil paralel bir mantıkta ilerlemesinin önemini bilen mimarlar, henüz tasarımın ilk aşamalarından itibaren mekanikçi ve elektrikçilerle koordine bir biçimde çalışmışlar. "Planlar daha doluşmaya başlarken, nasıl bir bina yapmak istediğimizi gösterdik ve buranın nasıl havalandırılacağını, nasıl aydınlatılacağını, cihazlara hangi güçte elektrik verileceğini sorduk. Bu sayede proje netleştirilirken gerekli çap ve kesitleri biliyorduk. Tavanın her katta kaç metre yüksekliğinde olması gerektiği de bu etüdler sırasında ortaya çıktı." Tamamen işlevi kuvvetlendirecek bir planlama yaptıklarını söyleyen Çavuşoğlu, zaten mekanın isminin de işaret ettiği gibi buranın bir enstitü olduğuna dikkat çekmek istediklerinin bir kez daha altını çiziyor.
Enstitü'de, aslında son derece içe kapanık olan mutfak işlevinin hem manzaraya hem de standart kullanıcı dışındaki gözlemcilere açılması, rahatlıkla radikal ve cesur bir karar olarak görülebilir. Fakat bu kararın ardında yatan, Enstitü'nün tutarlı mimari konsepti. Tutarlılık ve aslında ‘iş bilirlik' ise şurada yatıyor: Enstitü'yü var eden işlevsel kararlar, mekansal düzenlemeleri belirlediği kadar, ‘açmak/görünür kılmak' şeklide özetlenebilecek, yapısal ögeler için düşünülmüş bir konseptin de devamı/tamamlayıcısı haline geliyorlar. Yapının şeffaf olmasında şöyle bir avantaj da var diye anlatıyor Çavuşoğlu: "Bir yere yemeğe gittiğinizde daima mutfağı merak edersiniz. Ispanak doğru düzgün yıkanıyor mu, ustalar şapka takıyorlar mı, elleri temiz mi bilmek isterim." Gerçekten de mutfağın görünür olduğu hissi bile kullanıcıda temiz, hijyenik ve dikkatli bir hizmet alacağının ipuçlarını veriyor. Enstitü, yapısal ve işlevsel anlamda şeffaflığı seçiyor; dolayısıyla aklımıza şöyle bir tümce geliyor: "Biçim ile işlev arasında ardıl bir ilişki olmamalıdır. Her ikisi de birlikte yürümeli, birbirlerini tamamlamalılardır."