Filmin içeriğinden ve bu içeriğin strüktürel olarak nasıl inşa edildiğinden biraz söz ederek devam edelim mi?
EG: Filmin yönetmeni ve yapımcısı olan Ian Cheney aynı zamanda amatör bir astronom. Küçükken, yaşadığı ufak kasabada yıldızları izleyebilmek için küçük aletler geliştirmiş, bu tarz kamplara katılmış. Küçük kasabasından çıkıp New York'a geldiğindeyse eskisi gibi geceyi ve yıldızları izleyemediğini; New York'ta çok farklı bir karanlık ve gece kurgusu olduğunu fark etmiş. "Ben küçük kasabamda geceye sahiptim, onunla bir ilişki içerisindeydim ama New York'a gelince bu ilişki kayboldu. Dünyanın en aydınlık, en parlak alanlarından birinde, Times Square'de bu karanlığı yeniden arayacağım" gibi biraz romantik görünen bir fikirle yola çıkıyor. Şehirlerde insan ve gece arasında bir ilişki kalmadığını, geceyi kaybettiğimizi söylüyor. Geceyi kaybettik, bunun etkisi ne oldu ve ne oldu da geceyi kaybettik sorularını araştırmaya başlıyor yönetmen.
Gecenin kaybolmasının öncelikle insan yaşamında ruhsal bir etkisi var. Temelde biz gece ile ilişki kurmadığımız için neredeyse evrenin merkezinin dünya ve biz olduğumuz duygusuna kapılıyoruz. Oysa aydınlatmanın olmadığı bölgelerde, kırsalda gece karanlığı ve yıldızlar aracılığı ile evrenin içinde ne denli küçük olduğumuzu hissederiz. Ancak şu anda şehirlerde evrenin merkezinde biz varız ve her şey dünyanın çevresinde dönüyormuşçasına... Bu, egosantrik bir sorun doğuruyor. Ian Cheney de filmin başında belki 15 - 20 dakika boyunca geceyi kaybetmenin bizim sosyal olarak yaşamımıza nasıl etkileri olduğunu saptıyor. Sonrasında, ikinci bölümde ışık kirliliğinin doğayla ilişkisine geçiyor. Aslında ışık kirletmiyor ama adlandırmanın karşılığı şu: bugün başka amaçlarla kullanılması gereken ışığın anlamsız bir biçimde gökyüzüne gitmesi ve gökyüzünde o kir, toz vb.den yansıyarak bizim gece ve karanlık ile olan ilişkimizi kesmesi. Bu kavramı açıkladıktan sonra bunun doğaya olan etkisine birkaç örnek veriyor; Florida'daki su kaplumbağaları ve Amerika'nın genelinde bir kuş göçüne olan etkilerini yansıtıyor.
Işık kirliliğine bir örnek, San Francisco Körfezi. Foto: Thomas Hawk
Florida'daki deniz kaplumbağalarının yumurtadan çıktıktan sonra denize ulaşmak için 3 dakikaları var. Bu durum onların genlerine şöyle yazılı; ışık ne taraftaysa deniz de o tarafta. Çünkü gece ay ışığı denize yansıyor. Ancak artık şehir ışıkları denizdeki ışık yansımasından daha fazla. Bu nedenle de kaplumbağaların kafası karışabiliyor ve şehre doğru geliyor. O zaman da yırtıcı hayvanlar tarafından yeniliyor ya da nefesi yetmeyip ölüyor.
Kuşlar sürekli göç halindeler, gece de bu göç devam ediyor. Kendilerine referans olarak yıldızları alıyorlar, yıldızları izleyerek o göç alanlarını bulabiliyorlar. Şehirlerimiz yıldızlardan belki de daha fazla ışık saçıyor, bu da yönlerini karıştırmalarına neden oluyor. Ayrıca ışığa doğru gitmelerinden ve bugün ABD ve dünyanın farklı şehirlerindeki binaların çok yüksek olmaları nedeniyle pek çoğu göç yolunda bu gökdelenlere çarparak ölüyorlar. Bu durumla ilgili ciddi örnekler var, sayısız kuşun hem de nesli tükenmiş kuşun görüntülerini görüyoruz.
Işığın odaya girişi (The City Dark filminden).
Üçüncü bölümdeyse bu kez ışık kirliliğinin insan sağlığı üzerindeki etkilerini araştırıyor. Belgeselde konuşan bir profesör; "sağlığa iyi gelen her şeyin yan etkisi vardır" diyerek ışığın sağlık alanında tedavi yöntemi olarak kullanıldığını ancak sağlığa zararlı etkilerinin de mutlaka olduğu yönündeki hipotezi üzerinde ilerliyor. İnsanın biyolojik doğası da 12 saat gece 12 saat gündüze programlı, içimizdeki saat buna göre çalışıyor. Bu saatin uyarısıyla uyuyor, dinleniyor ve bunun için hormon salgılıyoruz. Özellikle melatonin hormonu karanlıkta, geceleri vücutta üretiliyor. Oysa günümüzde şehirlerde gece vardiyasında ışığa maruz kalarak çalışan insanlar var, gece karanlığını görmüyorlar, yapılan ölçümlerde melatonin düzeyi düşük çıkıyor. Onlar üzerinde yapılan araştırmalar da kansere yakalanma olasılıklarının daha yüksek olduğunu göstermiş.
Bunun üzerine temelde gece ışık koşullarının sağlığımız üzerinde bir etkisi olabileceğini ispatlamaya çalışıyorlar. Elbette bu henüz doğruluğu yüzde yüz ispatlanmış değil. Bir hipotez.
>>>>>