NK: Kıbrıs Uluslararası Üniversitesi kampüsünde bazılarının yapımı devam eden projeleriniz var. Yapıların tümüne bakınca bir sürdürülebilirlik kaygısı hissediliyor. Bir diğer proje Kıbrıs Uluslararası Üniversitesi Bilim ve Teknoloji yapısı. Proje sürdürülebilirlik ilkeleriyle tasarlanmış. Bu proje üzerinde konuşurken “sürdürülebilirlik” ile ilgili görüşlerinizi de duymak isteriz. SKA’nın tasarım süreçlerinde sürdürülebilirlik ne kadar önemli? Ve yine aynı kampüste tasarladığınız Foundation School ve Öğrenci Merkezi projesinden de bahsedebiliriz. Programları farklı olsa da çok benzer bağlamlardaki bu iki yapı birbirinden nasıl farklılaşıyor?
SKB: Şu anda ve genelde bitmiş projelerimi gösteriyorum. Birkaç projem daha var bitmemiş olan; bir tanesi şantiye, diğeri tasarım aşamasında. Sürdürülebilirlik bence bir ekip işidir. Sadece mimarın değil; işveren, ekip ve kullanıcının isteğiyle gelen bir yaklaşımdır. Eğitim binalarını seviyorum çünkü; insanların birbirinden öğrendiği bilgiyi, biriken bilginin dışarıya yansıdığı binalar. Daha deneyimsel, daha avangarde, daha bilgiyi önde tutan binaların olması bence önemli. Burası Bilim ve Teknoloji Merkezi, Mühendislik Fakültesi.
Science and Technology Centre; Nicosia, Cyprus
Fakülteyi kullanacak, burada çalışacak öğrencilerin, profesörlerin hayatında makina estetiği olduğunu, bu binaların nasıl bir araya geldiğini göstermek istedik. Açılı güney cephesini kırılgan yarı transparan fotovoltaik panellerden yapıp enerji üretimi sağladık. Üstten çıkan siyah bacalar, termal bacalar dediğimiz, pasif havalandırma yapmak için tasarıma adapte ettiğimiz elemanlar.
Dışarıdan 1 bina gibi görünse de aslında yapı 3 binadan oluşuyor, 3 binanın arasında iç avlular var ve proje bir kat toprağın altına gömülmüş gibi. İç avlularda, sınıfların veya mekanların diyagonal olarak diğer tarafına bacalar yerleştirerek ‘cereyan’, havalandırmayı yarattık ve bu da enerji tasarrufunda çok etkili oldu. Mühendislik binası olduğu için böyle şeyler takdir ediliyor tabii. Kıbrıs ikliminde havalandırma hayati önemde.
Bu binalarda önemli olan farklı cephelerin farklı düzenlenmesi. Güneye bakan cepheyi fotovoltaik panellerle yaptık. Kuzeye bakan cepheyi direkt güneş almadığı için hep cam yaptık, şeffaflığı maksimum yaptık. Doğu ve batı cephelerini solar radyasyondan korumak için kuzeye doğru yönlendirdik, jaluzi gibi yaptık. Farkındaysanız binanın köşelerinden içeriye giriş oluyor. Çünkü var olan kampüsün kentsel dokusunu, akışını göz önünde tutarak hali hazırda rijit kuralları tekrar düşünüp yeniden keşfetmeye çalıştık.
Solar panellerin güneye bakan içten görünümü.
Buradaki makine estetiği; teknoloji ve strüktürün bir arada çalışması, solar panellerden çıkan kabloların sistemin içine giriyor olması... Güneyden korunmak lazım ama aynı anda Lefkoşa’nın eski şehrine bakan taraf olduğu için sağır yapmak istemedik, orasını açık bıraktık (geçirgen). Demek istediğim, buralarda biraz daha inovasyonla, buluş yaparak, teknoloji ile tasarımı sürdürülebilirlikle nasıl bir araya getirebilirizin çalışmalarını yaptık. Görebiliyorsunuz dışarısını.
Binada iç mekanlar daha çıplak. kablo tavaları, metal döşeme kaplama, I-kirişleri görüyorsunuz, binanın bağırsaklarını... Bu çıplaklığı kullanmak istedik. İç bahçeden görüş; aşağıya indirilmiş katta, bahçe mekanın nasıl serin havayı toplayayım, termal bacalarla cereyan yapmasıyla havalandırması...
İlginç olan, etraftaki kampüs binaları iki katlı olduğu için devasa bir bina yapmak istemedik. Binamızı 2 kat tuttuk, zemin kattan giriyorsunuz ama kendinizi binanın ortasında buluyorsunuz. Sirkülasyon açısından bir üst kata ya da bir alt kata gitmek çok daha yakın oluyor. Çünkü, eğer zemin kat ve giriş katı en alt katta olsaydı üç kat çıkıyormuş gibi oluyordu. Ama ortadan girince çok daha verimli bir sirkülasyon yaratıyor.
Foundation School; Nicosia, Cyprus
Burası hazırlık binası. Güneye bakan cepheye jaluzi gibi panjurlar yaptık. Önemli olan, yatay güneş kırıcılar yaptık. Cephede gördüğünüz kırılganlık aslında içeride yarattığımız atriyumların doğal ışığı getirmesiyle sonuçlandı. Koridordan giderken koridor açılıyor ve bir buluşma mekanı (bir araya gelme) yaratıyor ve yukarıdan doğal ışık geliyor ve gün boyunca elektrik ihtiyacı olmuyor. Dinamizm; içeride verilen hareket yarattığınız perspektif ile o hareketi, enerjiyi ortaya koyuyor.
Student Services; Nicosia, Cyprus
Öğrenci merkezi; bütün cephelerin solar radyasyona, güneşin konumuna göre değerlendirildiği, kuzeyde daha açık olup güneye doğru kapanan güney ışığını almayan konsol çıkan bir disk gibi zemin katın hep cam olup yerleşkenin dışarıdan içeriye akmasıyla ilgili bir çalışma. Burası öğrenci merkezi olduğu için, davetkar bir şekilde iç ve dış mekan arasında daha çok ilişki kurduk. (Burada öğrenciler kayıt oluyor, dersleri seçiyor, danışmanlık görüyor.)
Kuzey, güneye kıyasla daha açık olup daha geçirgen. Kampüsün içindeki hareketi, binanın etrafındakini, mimariye yansıtmaya çalışıyoruz. Kullanıcı hareket ederek binaları yaşıyor ve kullanıyor. Bunu yansıtmak önemli. Dıştan içeriye girdiğinizde; iç mekan ortası çift kat yüksekliğinde, yukarıda yönetici odaları aşağıyla görsel bağlantılı, yöneticilerle çok iç içe değiller ama bir temas, bir birliktelik var. Öğrenciler, öğretmenler ve yönetim bir arada. Burada yine çıplak malzemeler kullandık; yerde taş, duvarlar brüt beton kalıp izleriyle, dışarıda corten metal. Bu yalın malzemeyi aynı anda kullandığımız geometriler ile yumuşatıyoruz.
Üst katta yönetim odalarının damında kuzeye doğru açılan çatı pencereleri ile doğal ışıkla enerji tasarrufu yapıyoruz. Şeffaflık, dışarıyla temas, benim için çok önemli. Kapalı mekanlarda iç ve dış arasındaki geçişi yapabildiğim kadarıyla ince uygulamaya çalışıyorum. Kaliforniya ve Akdeniz yanı sıra, şu anda yeni yapı teknolojisiyle, yeni malzemelerle dışarıyla çok daha bütünleşebiliyorsunuz şeffaf kabuklarla. Kıbrıs’ta öyle bir güneş var ki, ondan korunmak lazım. "Gün ışığını nasıl içeriye alabilirim, aynı anda da nasıl korunabilirim?" üzerine daima çalışıyorum. Kuzey Avrupa ülkesinde proje yaptığınızda, çok daha fazla transparan olabilir. Ama Kıbrıs’ta Teknoloji Merkezi’nde gördüğünüz gibi korunurken, neden bütün cepheyi solar panel yapıp enerji üretmiyoruz? Böylece hem korunuyoruz hem avantaj sağlıyoruz.