MesutT: Hayatımıza pekçok yeni konu başlığı giriyor ve pekçok yeni şeyle tanışıyoruz. Bunlar gündelik yaşamı zenginleştiren şeyler de olabiliyor, ama pekçoğu da bir imajdan öteye geçemiyor.
BoğaçhanD: Bu, görünür olma biçimiyle ilgili bir durum olabilir mi? Bugün onları görünür kılan şey gündelik yaşamda karşılaşmamız, içeriklerini kavrıyor olmamız değil; bizim bunların çoğunu temsiliyet araçları üzerinden kavrıyor olmamızdan kaynaklandığını düşünüyorum. Gündelik yaşamda temas edemediğiniz bir şeyi herhangi bir temsiliyet aracı üzerinden almaya başladığımız zaman da, o temsiliyet aracının taşıdığı mesaj kadar onu kavrıyoruz. Onunla temasımız hep o düzeyde kalmaya başlıyor. Bu da tıpkı diğer temsiliyet düzlemlerinde üretilen şeylerde olduğu gibi, Bu da sonuç olarak, hayatını zenginleştirmekten çok, ona sahip olup olmadığın, haberdar olup olmadığın gibi basit bir sonuçlara indirgeniyor..
Biz mimarlar nasıl yaşıyoruz bu durumu? Basılı yayınlardan ya da internet üzerinden ilgi alanlarımız doğrultusunda pekçok mimarlığı, yapıyı deneyimlerken gördüğümüz ve anladığımızı sandığımız şeyi deneyimleme düsturumuz nedir? Bu, Ayasofya'nın fotoğrafını görmenin başka, içinde olup o ölçeği kavramanın başka olması gibi. İçinde yaşadığımız çağ, bize çok sayıda şeyin varlığını görünür kıldı; ama o görünür kıldığı şeyin kendisini deneyimlemek için zaman ve enerji bırakmıyor. Olsa olsa temsiliyet düzlemleri aracılığıyla birikimizin algısı kadar sahip olabiliyoruz. Herşeyin bu kadar çok tüketildiği bir durumda, haliyle senin o temsiliyet araçları içinden pekçok şeye sahip olman lazım. Bu çaba da seni şöyle bir zor duruma itiyor. Ya tarımsal dönemdeki geleneksel yaşam kültüründe olduğu gibi belli bir değer bütünün sürekli yaşadığı bir ortam talebinde oluyorsun; ya da burada o bilinç düzeyinin algıladığı durumu ne kadar sorgulayarak gündelik hayatımına alabildiğin üzerinde duruyorsun.
Sonuçta ben, kendi adıma nitelikli ve derinlikli yapabileceğimizi düşündüğümüz bir ölçekte kalıp, yaşam standartlarımızı ona göre ayarlayabildiğimiz, paylaşılan, parasal anlamda çok önemli katkısı olmayan ama yaşamsal sürdürülebilirliğimize olanak ve katkı sağlayan, kendimizi mutlu edebileceğimizi düşündüğüm bir şeyin peşinde koşmaya çalışıyorum.
MesutT: Duygu kilit bir sözcük burada galiba?
BoğaçhanD: Temsili düzlemler üzerinden hareket edince o duyguyu yaratacak da heyecan oluyor. Ancak o değerler üzerinden kavranan bir yaşanmışlıkla pekişmiş bir duygu değil. O zaman o heyecanı yaratacak olan şey ‘yeni' olana indirgeniyor. Ve O heyecanı yaratacak şey, ilk defa gördüğün bir şeye karşılık gelmesi gerekiyor. Ben farkındalık düzeyini artırmaya çalışarak, mümkün olduğunca karşılaşılan durumu kendi eşiklerim içinde değerlendirmeye çalışıyorum ki, farklı ölçeklerdeki algı sıçramaları içinde kendimi kaybetmeyeyim. Yaşadığımız ortamın, motivasyonunuz doğrultusunda bu tür sıçramalara olanak sağladığını düşünüyorum. Ancak ben kendine ait bir yaşam tutarlılığını sürdürmek üzerine birşeyler kurmaya çalışıyorum. Bunu böyle konuştuğum zaman da mimar olmayan insanlarla da paylaşabildiğim durumlar çıkıyor. Çünkü temas ettiğiniz şeyin kendisi insana dair bir şey olmaya başlıyor. Temsiliyet üzerinden heyecan üreten şeylere bir insan olarak ben de dahil oluyorum. Ama onun arkasındaki şeye baktığım zaman kimi zaman varolan bir değer buluyorum, kimi zaman da bulamıyorum, ulaşamıyorum. Ama bu bir durum; yargılanacak kötü bir şey değil. Eğer mimarlık medyalarını, mimarlık ortamını görülenin ardındaki değer üzerine kurarsak, bence insani varoluşumuza daha iyi katkı sağlamış oluruz. Öteki türlü çok hızlı bulup hızlı tükettiğimiz, bir tortu bırakmayacak gündelik yaşamımızdaki enerjiler haline dönüşüyor. Ben, o tortuların peşinden koşmayı daha doğru buluyorum.