Restoran projelerinizde özellikle dikkatimizi çeken şeylerden biri aydınlatma elemanları. Projelerin hepsi birbirinden farklı olsa da ortak özellikleri sıradışı aydınlatmaları. Bunları da siz mi tasarlıyorsunuz?
OH: Aydınlatma konusunu yüzeyi aydınlatma ve ortam ışığı olarak düşünebiliriz. Çoğunlukla aydınlatma elemanlarını biz çiziyor ve yaptırıyoruz. Ama bazı projelerde dünyada bu konuda tanınmış tasarımcıların ürünlerini de kullanıyoruz. İlla ki projedeki her şeyi bizim tasarlamamız gerekmiyor. Hem estetik hem de performans açısından bu konuda çok kaliteli ürünler tasarlayan isimler var. Restoranın tasarım çizgisine uyan, estetik, performans ve bütçe anlamında gereksinimleri karşılayan hazır aydınlatma elemanları ile kendi tasarımlarımızı bir arada kullanıyoruz. Mobilya için de aynı şeyi yaptığımızı söyleyebilirim. Mobilyaların büyük bir çoğunluğunu kendimiz tasarlayıp ürettiriyoruz. 'Core' adlı yeni bir mobilya koleksiyonumuz var. Bu durum tabi ki başka tasarımcıların mobilyalarını kullanmadığımız anlamına gelmiyor. Genellikle bir sentez oluyor. Aydınlatma hem restoran hem de diğer projeler için önemli bir konu. Benim takıntılı olduğum bir konu diyebilirim aslında (gülüyor).
Sadece yapay aydınlatma değil, doğal ışığı içeriye nasıl aldığınız da mekanın içerisindeki diğer tasarım öğelerinin veya dokusal öğelerin algılanma şekillerini değiştiriyor. Aynı yüzeyi ışığın geldiği açıya göre bambaşka şekillerde algılayabiliyorsunuz. Dolayısıyla bu konuya önem veriyorum ve açıkçası bana ilginç de geliyor.
Yemeğinizin nasıl aydınlatıldığı, karşıdaki kişiyi nasıl gördüğünüz restoran deneyiminin önemli bir parçası...
OH: Yeni restoranların çoğunda loş ortam oluşturma eğilimi var. Ancak bazen bu öyle abartılıyor ki yemeğinizi göremiyor, menüyü okuyamıyorsunuz. Cep telefonu ışığından yardım aldığınız durumlar oluyor. O yüzden hassas bir konu. Mekan içerisindeki deneyimi -bu sadece restoran için değil, kendi eviniz için de geçerli- pozitif veya negatif olarak çok etkileyebiliyor.
Özellikle önem verdiğiniz konulardan birisi de malzeme. Son mobilya koleksiyonunuzda Karadeniz'deki yüzyıllık ahşapları kullanıyorsunuz. Malzemeyle olan ilişkinizden de bahsedebilir miyiz?
OH: Malzeme bizim kanvasımız. Her şey malzemeyle üretiliyor, bu nedenle önem vermemiz çok doğal. Doğal malzemeler kullanmayı ve onları doğal hallerinde kullanmayı çok seviyoruz. Eğlenceli bulduğum diğer konu ise malzemeleri alışılmış fonksiyonunun dışında kullanmak. Mesela ofisimizde sacdan yapılmış bir parke var. Bunların hepsinin ilginç etkileri oluyor. Malzemenin alışılmış, konvansiyonel kullanım alanlarının dışına çıkartılabileceğini düşünüyorum. Bu birinci yaklaşımımız. Diğeri ise, üzerinde tarih bulunan bir malzemenin belirli bir lisanı olduğu. Bu lisan yapay eskitme gibi yöntemlerle sağlanabilecek bir durum değil. O yaşanmışlığın getirdiği ayrı bir doku var. Bu malzemeler uygun olan yerlerde kullanıldığında mekan içerisinde bambaşka bir dönüşüme yol açıyor. Dolayısıyla buna değer veriyoruz. Diğer yandan bu durum sürdürülebilirlik açısından da önemli. Bu da mimarlıkta üzerine eğilinmesi gereken ciddi bir konu.
FB: Mesela o bahsettiğimiz ahşapları normalde yakacaklardı. Baraj altında kalacak bir köydeki yapıların dış cephesini kaplayan ahşapları ve iç kolonlarını topladık. Çünkü önceden orada yaşayan insanlar yeni evlerine geçmişti ve o ahşaplar sökülüp atılacaktı. Onları aldık ve değerlendiriyoruz.
OH: Karadeniz'deki köy enteresan bir hikaye. Aynı şekilde çıkma parçaları burada da bulabiliyorsunuz ama nereden çıktığını, hikayesini bilmiyorsunuz. Karadeniz'deki evi bizim kendi marangozumuz söküyor. Dolayısıyla her parçasının nereden geldiğini bilebiliyoruz. Dış cephe ahşabıysa biz de onu dışarıda kullandığımız bir şeye dönüştürüyoruz. Kolonları, strüktürel elemanları farklı yerlerde kullanıyoruz. Malzemenin özünü bilmek, romantik anlamda da keyifli. Fiyat anlamında ise şunu söyleyebilirim; burada piyasada aynı malzemeyi sattıklarında, trend haline dönüşen her şeyde olduğu gibi antika değerinde satılmaya başlanıyor. Halbuki üzerindeki yaşanmışlığın dışında özel değeri olan parçalar değil bunlar. Dolayısıyla tekrar hayata kazandırıldıkları zaman, bunun olmadık bir değerden piyasaya girmesi gerekmiyor.
Geri dönüştürülmüş ahşaplardan tasarlanan Core koleksiyonunda yer alan W masa ve Fishbone koltuk.