2000 yılında Pınar Öğrenci tarafından mimarlık araştırmaları ve restorasyon proje/uygulamaları üreten bir mimarlık ofisi olarak kurulan MARS, 2010 yılında bugünkü mekânına taşınarak, aynı zamanda bir sanatçı stüdyosuna dönüştü. Bu taşınmayla eşzamanlı olarak sanatçı Erim Bayrı'nın bahar sergisine ev sahipliği yapan MARS, bu sergiyle birlikte ‘sanat için mekân' düşüncesini benimsedi.
MARS'taki ikinci sergi "Dönüş; Suçsuz Nostalji"; Emre Zeytinoğlu'nun küratoryel bir sergi düzenlemek üzere mekâna davet edilmesi üzerine Evrim Kavcar, Melike Kılıç, Can Aytekin, Elif Öner ve Aylin Tekiner'in katılımıyla gerçekleşti. Konsept ve uygulaması Pınar Öğrenci'ye ait olan "Kristal Şehir" sergisi ise ileriki dönemlerde MARS'ta yapılacak ‘Mimarlık Araştırmaları Sergileri' serisinin ilk ayağını oluşturdu. Kristal Şehir sergisini, Komet'in "Farkına Varmadan Farkında Olmak" ve son olarak Luk Berghe'nin "Ütopya Koleksiyonu" sergisi takip etti.
Mekânı sanatçı, kürator, eleştirmen, sanat izleyicilerini davet ederek paylaşmak ve İstanbul'daki sanat ortamına katkıda bulunmak istediğini belirten Pınar Öğrenci'den, "Ütopya Koleksiyonu" sergisi vesilesiyle ziyaret ettiğimiz MARS'ın hikâyesini dinledik.
Mimarlık ofisiniz bünyesinde bir sanat mekanı oluşturma ihtiyacı nasıl ortaya çıktı? Bu dönüşümün hazırlık süreci hakkında bizi kısaca bilgilendirebilir misiniz?
Faal mimarlık yaptığım süreçte aynı zamanda mimarlık üzerine çeşitli dergilerde makalelerim yayımlandı ve seminerlere konuşmacı olarak davet edildim. Yani işin teorik tarafı her zaman ilgimi çekti. Bir taraftan da izleyici, okuyucu ve son yıllarda artan bir şekilde üretici olarak sanat ortamının içinde oldum. Fotoğraf ve video çalışmalarıyla başlayan bu üretim, daha sonra küratoryal sergilere sıçradı. MARS'ı bir sanat mekânına dönüştürme fikri kendiliğinden ortaya çıktı aslında. Sanatçı arkadaşım Erim Bayrı için MARS'ta bir sergi düzenlemeye karar verdik ve oldukça başarılı geçti. Sonrasında Emre Zeytinoğlu'nu küratör olarak mekâna davet ettim ve devamı geldi.
MARS, "sanat için mekân" düsturuyla hareket ediyor. Bu sanat girişimini İstanbul'daki diğer sanat mekânlarından ayıran nedir?
MARS bir galeri gibi belirgin bir sanatçı kadrosuna sahip değil, satış yapmaya açık ancak öncelikli hedefi ticaret değil. Yani sanatçılar bunu baştan kabul ederek alternatif bir mekânda sergi yapma fikrini paylaşıyorlar. Ayrıca MARS diğer büyük sanat kurumları gibi büyük bütçe ve olanaklara sahip değil. Ben kendi küçük bütçemle sergileri destekliyorum, sanatçı ve küratörler de ellerinden gelen katkıyı koyuyorlar. Ayrıca yurt dışından gelen sanatçıları kendi evimde ağırlıyorum. Yani tüm sergiler bir galerici-sanatçı iletişimiyle değil, birlikte düşünme, üretme ve hayatı paylaşma fikri ile oluşuyor. Tophane'de olması ve mekânın fiziksel koşulları dolayısıyla bir galeri görünümünde ancak bağımsız bir mekân. Sergiler, galerilerdeki gibi 15–30 gün değil, ortalama 2 ay boyunca izleniyor ve yıl içerisinde dört sergi yapmaya müsait.
Dönüş; Suçsuz Nostalji
Mimarlık pratiğinize de ismini veren "Mimarlık Araştırmaları"nın sergi dizisine dönüştürürken, kafanızda nasıl bir çerçeve vardı? Bu sergiler ile izleyiciye neler göstermek istiyorsunuz, Hedef kitleniz kimlerden oluşuyor?
Mimarlık benim için bir düşünme ve iletişim aracı. Sanat da öyle... MARS her ne kadar bağımsız bir mekân olsa da kurucusu olmamdan kaynaklı 'taraflı' bir tarafı var. Özellikle mimarlık üzerine yaptığımız sergilerde, sorgulayan, deşifre eden, açığa çıkaran bir dil oluşturmaya çalışıyoruz. Mimarlık farkında olmadan gündelik pratiklerimiz içerisinde önemli bir yer tutuyor ancak çok azımız bunun farkındayız.
Mekânla iletişim nasıl kurulur, mimarlık çevreyi nasıl dönüştürür, mimari bir yapı görünen imgesinin dışında bir mesaj içerir mi, ekonomik ve toplumsal sistemle ilişkisi hangi parametrelerden beslenir; buna benzer sorular sormak ve bunları sanatsal üretimlerle tartışmak 'Mimarlık Araştırmaları Sergileri'nin temel çıkış noktası. Sergilerin yaşamda yeni bir anlam bütünlüğüne duyulan istek ve özlemle oluşmasına özen gösteriyorum, yani samimiyet benim için çok önemli. Sokaktaki çocuklar, üniversiteli gençler, sanat izleyicileri, yazar ve eleştirmenler temel hedef kitlemiz.
Kristal Şehir
MARS aynı zamanda sanatçı stüdyosu olarak da işlev görüyor. Bu yapıya neden ihtiyaç duyduğunuz? Stüdyoyu kullananlar oldu mu, bunun MARS'a geri dönüşü nasıl oldu?
Erim Bayrı ilk sergimizde bir ay kadar önceden galeride çalışmaya başladı ve mekâna müdahalelerde bulundu. "Kristal Şehir" sergisinde Claudia von Funcke sergiden üç hafta önce Almanya'dan gelerek işini MARS'ta üretti. Ben de mekânı zaman zaman kendi sanatsal üretimlerim için kullanıyorum. Bu anlamda MARS dönüşmeye müsait bir mekân.