"Mezun olur olmaz büro açmak, yalnızca cesaret değil, aynı zamanda şans meselesi"

31 Temmuz 2009



Bir de şunu merak ediyorum: Mezun oldunuz. Kendinize ait bir büro açmak için cesaret ve motivasyonu nasıl buluyorsunuz? Bunu nasıl finanse ettiniz ve süreçte ne tip dinamiklerden geçtiniz?


AÇ: Mezun olduktan sonraki dönemde Ankara'da birkaç ofiste çalıştım. İstanbul'a geldiğimde ise, mimari görselleştirme işleri yapan Ali Vahit Şahiner ile tanıştım. Ben de baya merak idim üç boyutlu canlandırma işlerine. Sözünü ettiğim İstiklal'deki ofis, aslında onun mekanı idi. Kendisi bilgisayar mühendisi, dolayısıyla mimarlık ile doğrudan bir ilgisi yok. Ama o sıralar mimari bir iş almıştı ve bir şekilde ortak çalışmaya başladık. Dolayısıyla Benim için de aynen Oral ve Sevince'ninki gibi bir durum söz konusu idi. Kendime ait bir mekanda başlamadım; mevcut kurulu bir ofis düzeninin içine dahil oldum. O sıralarda da kafama koymuştum; çıkış noktası olarak kendime yarışmaları görüyordum. Altın Portakal Film Festivali Yarışması vardı, belki hatırlarsınız; işte on yarışmada da birinci oldum. Tek başımaydım; yarışma sürecinde de uygulama aşamasında da… Bunu da büyük şans olarak görüyorum, çünkü çok küçük ölçekli -3 bin metrekarelik, bir mimarın ilk işi olmaya çok uygun bir işti. Siz dediniz ya "Cesareti nasıl buluyorsunuz" diye; ben cesaretin yanına bir de şansı ekliyorum.



O ilk uygulama projesinde ne anlamda zorlandınız? Bizimle paylaşabilir misiniz?

AÇ: Bir şekilde bir bilgiye ulaşmanız gerekiyor, ama bir ekip de kurmanız gerekiyor. Statikçiniz, çalıştığınız diğer mühendisler… O düzeni öğreniyorsunuz; bu süreçte size destek olan birkaç kişi de çıkıyor. Ofis kurmak da bu anlamda bir iş alıp bir mekan aramak; anahtarı çevirip sıfırdan başlamak şeklinde gerçekleşmedi benim adıma. Biraz daha kademe kademe gelişti.

Altın Portakal için yaptığınız proje uygulandı mı?

AÇ: O hala maalesef uygulanamadı. Uygulama projesini teslim ettik; paramızı da aldık; hiçbir sıkıntı olmadı. Bizden beklenenleri yerine getirdik. Uygulansa çok iyi olur tabi; benim hala çok sevdiğim, uygulanacak olsa hiç değiştirmeden verebileceğim bir iştir.

Maddi anlamda oradan aldığınız para mı sizi yeni bir mekana geçmeye teşvik etti?

AÇ: Hayır, orada devam ettik. Orası da yarışmadan sonra mimari proje ağırlıklı bir şeye dönüşmeye başladı. Başka işler de gelmeye başladı; konut üzerine projeler de oldu. Yani İstiklal'deki mekan görselleştirme stüdyosundan mimari stüdyoya doğru evrildi. Ali Vahit Bey üniversiteye ağırlık vermeye başlayınca mekan da bize kalmış gibi oldu.



"Artık benim kendi adım altında ofis olarak kullanabileceğim bir yere ihtiyacım var." Bu cümleyi hangi noktada kurdunuz?

AÇ: Artık orada bunu söylüyordum esasında. Buraya taşınmamız ile çok ilişkili bir şey değildi. Orada da aynı resmi isim ve şirket olarak faaliyet gösteriyordu; adresimiz belliydi. Oradan buraya taşınmamız başka türlü zorunluluklardan kaynaklandı. Oradaki kat satıldı ve yeni ev sahibinin ihtiyacı doğrultusunda daireyi boşaltmamız gerekti. (gülüyor)

Sonra burayı bulunca –Karaköy'ü de seviyoruz- kaçırmayalım dedik. Diğer ofise de yürüme mesafesinde. İlk geldiğimizde baya kötü durumdaydı mekanın içi. Biz de birkaç ay tadilat işleri ile uğraştıktan sonra yeni ofisimize taşındık. Başta biraz çekinceliydik elbette. Böyle bir işe kalkışılır mı, kalkışılmaz mı diye… Önceki yere göre iki-üç katı bir kira ödememiz gerekiyordu. O noktada da biraz daha gözü kara olmak gerekiyor diyebilirim. Bir şekilde para kazanılıyor çünkü. Şu ana kadar kazandığımız paraları da buraya harcadık zaten; bir kenara koymak mümkün olmadı. (gülüyor) Ama pişman da değilim; buraya harcadığımız paralar bir şekilde geri dönüyor diye düşünüyorum.

Peki sözünü ettiğiniz finansal durum düşünüldüğünde, mevcut kriz ortamından her hangi bir şekilde darbe aldınız mı?

AÇ: Büyük bir ofis olsaydık –on, on beş kişi çalıştıran- bu kriz ortamından çok daha derin etkilenirdik. Ama büyüyüp küçülebilen bir yapımız olduğu için bir anda kendinizi ona göre ayarlayabiliyorsunuz. Herkes kendi başının çaresine bakabiliyor. Tabi ona noktada sürdürmemiz gereken uzun soluklu projeler de yoktu. Her şeyi zamanında hallettik.


Bir Mekan, İki Pratik, Üç Kişi
Alişan, Oral ve Sevince İle "Mezun Olunca Ne Yapmalı, Ne Yapılabilir?" Üzerine
Yarışma "Bağımlısı" Mimarlar, Yarışmaları Değerlendiriyor...
Bir Ofis Mekanının Diğer "Müdavim"leri
Bu Haberi Sosyal Medyada Paylaşın
Yorumlar
Henüz yorum yapılmamış.
Bu İçeriğe Yorum Yazın
Ad Soyad
E-posta
Yorum
Kalan karakter :