"Mimarlık, İç Mimarlık, Tasarım, Sanat Toplumsal Bir Görevdir"

26 Temmuz 2024

Şu anda neler yapıyorsunuz? Gündemde hangi projeler var?

HB: Sokrates, Sky Spor var, Sports Digitale’nin bir revizesi var. Yeni bir TV kanalı kuruluyor, onunla ilgili bir çalışma yapıyoruz.

Gelecekle ilgili planlarınızdan parça parça bahsettiniz aslında. Onlar dışında var mı planlarınız?

HB: Türkiye’deki en önemli, öncü dizayn ofislerinden biri olmak istiyoruz. Her fikre açık olmak gerektiğini, bazı şeylerin ne kadar aykırı görünse de Türkiye’de de çok rahat yapılabileceğini göstermek istiyoruz. Basma kalıp meselelerden çok bunaldık, bunun bir ticaret olmadığını gösteren bir firma olmak hedefimiz. Bu ticari hale geldikçe, konuşulmadıkça, hepimiz bunun bedelini ödüyoruz. Mimar, iç mimar ya da tasarımcı, bir sanatçı yani toplumun kanaat önderi statüsündedir. Düşünsenize bugün antik kentler olmasa, oradaki mimari olmasa, o insanların yaşayışıyla ilgili bilgi sahibi olamazdık. Bu toplumda en üst düzeyde değer verilmesi gereken bir iş. Ama biz sürekli toplumun içerisinde kendimizi ifade etmeye çalışırken buluyoruz kendimizi. Sonra ancak kendimizi ispat ettiğimiz zaman işimize dönebiliyoruz. Böyle olmamalı, bunun bir politika olması gerekiyor. 

Nasıl bir doktorun sözüne güveniliyorsa bizim de sözümüze öyle değer verilmesi gerekiyor. Doktor diyor ki, “senin hastalığın budur”, “tamam” diyorsun. Ben de diyorum ki “Öyle olmaz”, “tamam” demen gerekiyor. Çünkü ben o işle her gün hemhalim. 

Bizim yaptığımız iş mütevazılık da gerektiren bir iş aynı zamanda. Çok yüksek perdeden konuşmayız biz,  işimiz öyle değil. Bizim işimizde insan hayatı, hayat tarzı, bir sürü şey devreye giriyor. Ve bu hassasiyetlerle yapmamız gerekiyor işimizi. Doktorlar nasıl Hipokrat yemini ediyorsa aslında mimarların da benzer bir yemin etmesi lazım. “Ben kimsenin canını yakmayacak, kimsenin ölmeyeceği, kimsenin burnunun kanamayacağı bir yer yapmaya çalışacağım elimden geldiği kadar” demeli. “İnsan hayatını önceleyeceğim” demeli. Çünkü bir savaş olsaydı, depremde kaybettiğimiz kadar insan kaybetmezdik. Bu çok trajik. 

Bunun ne kadar önemli olduğunu biz nasıl anlatabiliriz, onu konuşmamız lazım. Bence bizden öncekiler anlatamamış. Çünkü şu anda mimarların iç mimarların hiçbir gücü yok. Ama kesilen kolonlar iç mimarların olmayışından. Hiçbir mimar bir kafe yapılırken kolonu kesin demez. Hiçbir iç mimar o kolonu kestirtmez. 

Anadolu Ajansı Atölye

Mesela, bizim yaptığımız CNBC-e stüdyosunda ortada kolon var. Ona uygun bir tasarım var orada. Dışardan gören kimse farkında değil. Biz bu kolonu kessek, o kadar iyi bir stüdyo alanı olur ki, stüdyo yapmaya uygun değil aslında ama biz uygun hale getirmek için bütün bilgimizi, birikimimizi, becerimizi kullandık. Böyle bir şey üretmiş olmak bence çok değerli değil; kolonlu bir yere böyle bir şey üretmiş olmak çok değerli. 

Bence mimarlık, iç mimarlık, tasarım, hatta sanatı da buna dahil edebiliriz, toplumsal bir görevdir.

İA: Üniversiteye başladığım sene dekanımız; rahmetli, çok kıymetli Ahmet Eyüce, hepimizi toplayarak bir konuşma gerçekleştirdi. Şöyle bir noktaya değindi, bende çok kalıtsal bir duygu yaratmıştır o ilk konuşma: “Tıp, hukuk ve mimarlık yüzyıllardır var ve her zaman olmaya devam edecek. Çünkü insanların sağlığa, adalete ve barınmaya olan ihtiyacı asla değişmeyecek.” 

Tabii ki bunu mesleğimi diğer sektörlerden ayrıştırarak, üstten bir yerden söylemiyorum ama o gün kürsüde yaşadığım farkındalık en çok diploma beraberinde teslim alacağım sorumluluk üzerineydi. Daha da geliştirirsek; tabii ki insanlar her daim sağlık, hukuk ve barınma ihtiyacı duyacak ama bunun karşılığında ne şekilde bir sağlık ve hukuk hizmeti aldığınız, nasıl koşullarda barındığınız ve tüm bu üç ana başlık altında kendinizi ne kadar güvende hissettiğiniz yaşam kalitenizi artıran duygular olduğu kadar aslında yaşamsal temel haklarımız. O yüzden zaten sadece bu sorumluluk ve farkındalığa sahip kişilerin yapması, ya da gerekli önemin katiyen verilmesi gereken meslekler. 

Ödül aldığınız birçok projeniz var. Bunlardan da bahsetmek istiyorum biraz…

İA: Ödüllerimizi genelde Anadolu Ajansı’na hazırladığımız projelerden aldık. Bir tanesi AA’nın Ankara ofisleri, ilk katıldığımız yarışmaydı. BIG SEE’den Yılın İç Mimari Projesi ödülünün aldık. 

Anadolu Ajansı İstanbul Genel Müdürlük projesiyle de IDA’dan; “Workspaces & Offices” ve "Yılın İç Mimarı” kategorilerinde iki ödül aldık. 

Yine aynı projeyle “World Architecture Festival” (WAF) Awards’ta “Inside - Workplace (Large)” kategorisinde kısa listeye kalarak finalist olduk. Singapur’da yapılacak 3 günlük bir festival süreci. Ödülü kazanmak isteriz tabii ki ama finale kalmak bile gerçekten önemli bir başarı. 

Ekol TV ve Sports Digitale projelerimizle katıldığımız başka yarışmalar da var, henüz sonuçları belli olmadı…

Genç meslektaşlarınıza, mimar adaylarına ne gibi tavsiyeleriniz mesajlarınız olur?

İA: Aslında genç meslektaşlarımdan önce benim kendi dönemime ve önceki dönemlere bir mesajım var: Biz haliyle birçok genç meslektaşımızla temas halindeyiz, keza üniversitede eğitimine devam eden mimar adayı arkadaşlarımız için de bu geçerli. Gözlemliyoruz; yordam farklılıklarımız var. Haliyle hemen aklımıza kendi eğitim sürecimiz ve devamında mesleğe başladığımız sürecin kıyası geliyor. Sonuçta çağ değişiyor, dönem değişiyor, teknoloji başka bir yere gitti. Dolayısıyla ihtiyaçlar değişiyor.; kişilerin kendi bireysel ihtiyaçları, hizmet ettikleri alanların ihtiyaçları değişiyor. “Bu işin doğrusu şu”, ya da “yanlışı şu” diyebilecek, bu konuda ahkam kesecek bir hakkımız olmadığını düşünüyorum. Onun yerine bu farklılıkları bu mesleğin ilerleyişi adına avantaja çevirmeliyiz. Herkesin birbirinden öğreneceği şeyler var. 

Onun dışında daha çok mesleğin karakteriyle ilgili belki önerilerim olabilir. Sartre’ın bir sözü var: “Yol değildir yaşamak, yolda olmaktır” der. Hatta “İçinde ben varsam bu yolun bir anlamı vardır” der. Bu çok özet bir tarif ama belki bu işe başlarken bunun sonuca erdirilebilir bir yol olmadığının farkında olarak, yolun kendisi olduğunu bilerek bu işe başlamaları avantajlarına olacaktır. Çünkü bütün o deneyimleme süreci sonucunda zorluklarla karşılaşıyorsunuz. Aştığınız her zorluk size bir motivasyon ve özgüven olarak dönüyor. Dolayısıyla deneyimlemek önemli. O yol asla tamamlanmayacak, yaşamaya baksınlar. Buradan öğrenebileceklerini alsınlar. Bu kondisyon kazandıkça da zorlaşacak bir mevzu. Asla bir gün kolaylaşacak diye bakmasınlar. Sabırlı olsunlar...

HB: Bizim mesleğin dalları ve türevleri her zaman zor meslekler. Hayatta kalması da devam ettirmesi de zor. Sebat etmeleri gerekiyor, zengin olunacak bir meslek değil. Ama kişisel tatmin olarak da gerçekten seversen, muhteşem bir meslek. En önemlisi adanmışlık gerektiriyor. Tek ödülü var; tatmin.


Bu Haberi Sosyal Medyada Paylaşın
Yorumlar
Henüz yorum yapılmamış.
Bu İçeriğe Yorum Yazın
Ad Soyad
E-posta
Yorum
Kalan karakter :