İnsanların müzik ve mimarlığın birbirine benzediği yolunda algıları var. Bunun temeli nedir sizce?
Evet, mimarlık ve müzik arasında bir ilişkinin olduğu varsayılıyor hep. Hatta bu ilişki ile ilgili bir takım matematiksel formüller bile geliştirilmiş.Geçenlerde mimarlık ve malzeme dergisinden okuduğum bir yazıya göre, Gamlar birbirine bölünmüş, bir takım oranlar çıkmış ortaya...
Aslında gerçekten müzik ve mimarlık arasında bir ilişki var mı, yoksa bizler mi bu benzerliği zorlayarak kuruyoruz bilmiyorum. Örneğin, Avrupa'daki Barok döneminin mimarisi ve müziği arasında da ilişki kurulur. Dönemin mimarisindeki heykele yakın kabartmalar ve detayların, Barok müzisyen Bach'ın müziğindeki ince melodilere ve süslemelere denk düştüğü söylenir.
Aynı çağda, aynı ruh haliyle yaşayan ressamların, müzisyenlerin, edebiyatçıların, mimarların ve hatta bütün insanların benzer eğilimleri taşımaları normal. Nasıl ki "yapısalcılık" edebiyatta da mimarlıkta da varsa, "fusion" hem mimarlıkta hem gastronomide karşılığını buluyorsa, Barok müziği ile Barok mimarisi birbirine benzeyebilir. Fakat önemli olan var olan bu benzerliklerin dönemlerden kaynaklanan benzerlikler mi, yoksa temel benzerlikler mi olduğu. Bunlar dönemsel özellikler de iki disiplin arasında ilişki kurmak için biz mi zorluyoruz yoksa? Bilmiyorum.
Müzik ve mimarlığın temelde birbirine benzeyen özellikleri neler, peki?
Mimarlıkta da müzikte de bir armoni var, parçaların birbirine uyumu, birbirinin içinden doğarak akışı var.
Mimarlıkta da müzikte de temel atmak gerekir: Sol majör bir eser ile fa majör eser teoride aynı olsa da farklı duygular verirler. Dolayısıyla siz ulaşmak istediğiniz müzik eserinin önce gamına karar verirsiniz. Bu müziğin temelini oluşturur. Tıpkı mimarlıkta istediğiniz yapıya ulaşmak için öncelikle temel atmanız gibi. Yani müzikteki gam, mimarideki temel gibidir.
Sonra seçtiğiniz gam içinde bir takım başka seslere gidip gelmeye başlarsınız. Bunlar uyum içerisinde olduğu kadar kontrast öğeler de taşıyabilirler. Sonuçta bir müzik yapıtı ortaya çıkar. Mimarlıkta da temelin üzerine duvarlar örülür, bütün öğeler birbirinin üzerinden yükselir, yarım kemer yapar, kubbe yapar, dörtgen formdan daire forma geçer ve yapı çıkar ortaya. Örneğin "bridge" terimi, melodinin iki bölümü arasındaki geçişi sağlar ve melodiyi sıradanlıktan kurtarmaya yararken, mimarlıkta da dörtgen bir alandan daire bir alana geçiş yaptığınızda arada kalan boşlukları mukarnaslarla aşmayı tanımlıyor diyerek bunu da bir benzerlik olarak görebiliriz. . Önemli olan müzikte de mimaride de bu süslemelerin, o esere yabancılaşmadan yapılması, o eserle bütünleşmesidir.
Ayrıca nasıl ki müzikte her eserin bir can alıcı noktası oluyorsa, diğer melodiler sizi o can alıcı noktaya doğru götürüyorsa, mimaride de bunun böyle olduğunu düşünüyorum. Yapılan bir sürü unsur sizi bir kubbeye doğru götürür örneğin.
Sonra, her iki sanat dalı da kolektiftir. Çizdiğiniz proje uygulanmadan bir anlam taşımıyor ve uygulama sırasında işini iyi yapan pek çok adama ihtiyaç var. Müzikte de örneğin gitar solosunu atabilecek iyi kalitede bir gitariste ihtiyaç var. Bu yardımcı elemanların ustalığı işe de yansır. Hatta kişiliklerin bile işe yansıdığını düşünüyorum ben. Binanın pencerelerini yapan iki ayrı kişi her pencereye kendi ruhunu katar. Aynı pencere olmasına rağmen ikisinin lezzeti az da olsa farklı olur. Bu yüzden ki aynı gitar solosunu iki farklı kişiden dinlediğinizde, farklı şeyler hissedebilirsiniz.
İki sanat dalı da para gerektiriyor. (Gülüyor) Mimarlık yapabilmek için de müzik yapabilmek için de birilerinin para harcaması gerek. Yani iki sanatın da uygulanmasını sağlayan güç paradır.
Müzik ve mimarinin zamana ilgili bir ortaklığı da var. Sevilen ürünler zamanla yitirilmiyor. Mesela Bach'ın 500 yıl önce yazdığı müzikler bugün hala çalınıyor, 500 yüzyıl önce yapılan Barok mimari hala kullanılıyor.
Mimarlığın da müziğin de malzemesi aynı. Tahtadan pencere yapılabileceği gibi, gitar da yapılabilir örneğin.
Peki bu iki dalın farklılıkları neler?
Mimarlıkta kendi istediğini yapamazsın, arada müşteri var, belediye var. Yani mimarlık dış etmenlere müziğe göre daha bağımlı. Ama müzik daha özgür bir alan. Ayrıca müzik sınır tanımıyor. Dünyanın bir ucundan diğer ucuna müzik ulaştırılabiliyor. Bir de bir şarkı tekrar tekrar icra edilebilirken, bir binayı bir defa yaparsınız.