Otomotiv Endüstrisi İhracatçıları Birliği (OİB) Teknik ve Endüstri Meslek Lisesi, teknolojik yeniliklerden faydalandığınız ilginç bir proje. Hazır projelere geçmişken ona da değinebilir miyiz?
DS: Farklı açılardan çeşitli ödüller alan bir proje bir defa... Mesela işveren ödülü… İşverenin, proje elde etme biçimi ve gerçekleştirilme vizyonu açısından gerçekten o ödüle layık olduğunu düşünüyorum. Onun dışında hem projelendirme hem de uygulama süreci oldukça hızlı gelişti. Fikir projesinin aynısını, detaylarda ya da ana fikirde taviz vermeden gerçekleştirme olanağımız oldu.
Bursa'nın biraz dışında, Nilüfer ilçesinde gerçekleştirilen proje; birkaç konut bloğu ve yeni sanayi binaları dışında yapılaşmamış bir çevre içinde, oldukça eğimli bir arazide yer alıyor. OİB, bir sosyal sorumluluk projesi olan bu yapıyı uygulamak üzere, Milli Eğitim Bakanlığı ile 2008 yazının sonunda bir protokol imzalıyor. Görüşmeler sonucunda, bu konuda fikir sunabilecek firmaların/mimarların katılımıyla gerçekleşecek bir yarışma düzenlenmesine karar veriliyor. Aslında bu tür değerlendirmeleri yönetim kurumları ve kurullarındaki kişiler ya da işin sahibi, yani projeyi tasarım açısından değerlendirmeyen jüriler yapıyor. Buradaki eğilim ise öyle olmadı. Öğretim üyeleri ve
Mimarlar Odası temsilcilerinden oluşan gerçek bir jüri belirlendi.
Yarışmaya toplamda kaç ofisi davet edilmişti?
DS: 20 ofis davet edildi ama 13 proje gönderildi çünkü bir ay içerisinde 32 bin metrekarelik proje üretilmesi istenmişti. Makine, motor, bilgisayar, elektrik, elektronik gibi otomotiv sektörüne bağlı 6 farklı alanda eğitim verecek bir endüstri meslek lisesi, 550 kişilik konferans salonu, -hentbol oynanacağı için- diğer okullardakine göre daha büyük bir spor salonu, ayrıca 4 ailenin barınabileceği lojman, 300 öğrenci kapasiteli bir yurt... Yani hem fonksiyonlar çok fazla, hem de proje alanı oldukça büyük idi.
Hem tasarımcı, hem MEB temsilcisi, hem de konularında uzman kişilerden oluşan jüriye bir ay sonunda projeleri teslim ettik. Teslim günü hepimize sunuşlarımız için 30 dakika verildi. Gün sonunda projeler değerlendirildi ve bizim projemiz uygulanmaya değer bulundu. Jürinin bazı revizyon önerileri oldu. Bunlar gerçekten projeyi geliştirici eleştirilerdi. İki gün sonra İhracatçılar Birliği bizimle bir sözleşme imzaladı ve 50 gün içinde uygulama projelerini teslim etmemizi istedi. Yani hem tasarım revizyonu, hem mimari uygulama, hem statik, elektrik, mekanik, iç mimari, peyzaj projeleri hem de ihale dosyası… Yarışma Kasım 2008'de sonlanmıştı ve okulun 2009 Eylül'ünde eğitime açılması planlanıyordu. Uygulama faslını düşündüğümüzde, 32.000 metrekarenin 5 ay gibi bir sürede inşa edilmesini düşünüyorlar. Biz de 50 günün sonunda bütün projelerimizi teslim ettik. Ama en azından mobilyaların seçimini dışarıda bırakalım dedik.
"OİB lise yerleşkesinin kent yaşamı gibi dinamik ve zengin bir kurgusu var"
Mobilyalar kimden temin edildi?
DS: Tasarladığımız binayla, hem kalite hem tasarım özelliği açısından zihnimizde kurduğumuz mobilya tarzını bir araya getirmek için 2-3 firmayla irtibat kurduk. İnşaat devam ederken, 8-9 ay boyunca hep bu firmalarla temas halindeydik. Ürünler belirlendikten sonra ihaleye katılan firmalar arasından masa ve dolap birimleri için Nurus; oturma birimleri içinse Bürosit ile anlaşıldı. Ama bütün teftişleri biz yaptık. Özel tasarım olarak yalnızca yurt için hazırlanan yatma birimleri var. Onların da nasıl olacağını çizdik, firma prototipini üretti. O prototip üzerinde yapılan revizyonlarla orijinal haline dönüştürüldü.
Mimari projeye dönecek olursak; çok eğimli ve kısıtlı bir arazi üzerinde çalıştık. Arazinin yaklaşık 1/4 - 1/3'ü zeytinlik ve yeşil alan olarak devam ediyor. Bağlam olarak çevrede tutunabileceğimiz çekici öğelerden biri olan bu zeytinliği aynen korumak istedik. O zaman da arazi iyice küçüldü. Böyle olunca o çok yoğun programı arazide konumlandırmayı düşündük. İşleyiş açısından tek bir bina hem güvenlik, hem de öğrenciler için ulaşım kolaylığı sağlayacağından ortaya böyle bir sonuç çıktı. Tabi bu, dışarıyla bağını koparmayan ama kendi içinde de çok zengin ve dinamik bir mekan kurgusu… Öğrencilerin sürekli birbirleriyle iletişimde oldukları kent yaşamı gibi…
"Yapıdaki şeffaflık, fotoğraflarda her an değişen bir algı yaratıyor ama içinde yaşamak daha da etkileyici"
Peki çevre halkın katılımı sağlanabildi mi? Yani buradaki spor mekanlarını faal bir şekilde kullanıyorlar mı?
MK: MO Bursa Şubesi, Mimarlık Haftası kapsamında hem bir sergi düzenledi, hem binaya plaket çaktı, hem de bizim katılımımızla bir söyleşi gerçekleştirdi. Bu söyleşiye okul müdürü de geldi ve yapıdan çok memnun olduğunu söyledi. Toplantı salonu hiç boş kalmıyormuş. Resmi kurumlar da burayı kullanmaya başlamış. Milli Eğitim, eğitim yerleşkesinde yapılması gereken toplantıları hep burada yapıyormuş. Projenin sponsorlarından Tofaş da yurtdışı bayi toplantısını bu 500 kişilik salonda yaptı. Binada 300 yataklı bir de yurt bulunuyor. Kendisi de zamanında yatılı öğrenci olan okul müdürü, "biz yatılı okurken bir fırsatını bulsak da okuldan kaçsak diye düşünürdük. Burada öğrencilerin hepsi serbest bıraktığım halde okul içerisinde kalıyor" diyor. Dışarıdan gelenler, "bir de yüzme havuzu olsaydı" diyorlarmış.
DS: Yapıdaki şeffaflık, fotoğraflarda her an değişen bir algı yaratıyor ama içinde yaşamak daha da etkileyici. Çok renkli bir bina gibi dursa da renk çok az. Brüt beton, çelik ve cam… Yalnızca ana sirkülasyonlarda renk kullandık; bir de ıslak hacimlerin ve blokların giriş noktasının yönlendiriciliğini turuncu ile vurguladık. İyi ki de renk kullanmışız çünkü kullanıcı böylesi bir mekanı çok deneyimlemediği için bitmemişlik hissi oluşabiliyor. Paranız mı bitti de boyamadınız gibi… Sonrasında kullanıcılarla konuştuğumuzda rengin o algıyı biraz kırdığını gördük.
Evet, brüt beton genelde böyle bir algı yaratıyor…
DS: Brüt betonunu tercih etme nedenimiz, bakım kolaylığı ve üretim süresinin kısalmasıydı. Sıvayı, her şeyi ortadan kaldırıyorsunuz.
MK: İhalede belirtilen süre 9 aydı ama proje 16 ayda bitti çünkü iki bloğun inşaatı geç başladı.
DS: Örneğin, korkuluklar paslanmaz çelik, yani boya yok. Bina yaşadığı sürece o da bakım derdi olmadan yaşayabilecek.