Metin Bey, siz ilk ofisinizi 1987 yılında kuruyorsunuz. Pratiğin M artı D'ye dönüşüm sürecini dinleyebilir miyiz öncelikle?
Metin Kılıç: Dokuz Eylül Üniversitesi Mimarlık Bölümü'nden 1985 yılında mezun oldum. Sonrasında, iki yıl boyunca Selay İnşaat'ta, mimar Bedri Selay'ın yanında çalıştım. Hem tasarıma giriş, hem uygulama, hem de serbest meslek yaşamıyla ilgili çok iyi bir deneyim oldu. İki yıl belki kısa bir süreydi fakat şartlar onu gerektirdi. 1987'de Metin Kılıç Mimarlık Ofisi'ni kurarak serbest çalışmaya başladım. 1993 yılında da Dürrin'le birlikte M artı D'yi kurduk. Başlangıçta Dürrin dışarıdan destek veriyordu, 2007'den bu yana ofiste aktif olarak çalışıyor.
Dürrin Hanım, akademik hayattan ofis hayatına geçişe nasıl karar verdiniz?
Dürrin Süer: Ben de Dokuz Eylül Mimarlık Fakültesi'nden 1987'de mezun oldum. Hiç ara vermeden akademik kariyere devam ettim. Yüksek lisans ve doktora çalışmalarımı tamamladım. Araştırma görevlisi, yardımcı doçent olarak çalıştım. Aktif olarak yer almasam da ofis, hayatımda hep vardı. Yarışmalara girdik, projelerle tartışmalarda, değerlendirmelerde bulundum. 2007 yılında ofisteki iş potansiyeli ve içeriği beni cezbetmeye başladı ve üniversiteden ayrılarak tam zamanlı olarak serbest meslek yaşamına başladım.
Bu kırılma noktası Olive Park evleriyle mi oldu? Çok büyük ölçekli bir proje çünkü...
MK: Aslında, Dürrin ofiste sürekli çalışmaya başladığında Olive Park projesi vardı. Onun dışında birkaç tane proje daha yürütüyorduk. Urla İçmeler'de de bir projemiz vardı.
DS: Ama Olive Park o güne kadar yapılmış olan işlerden farklıydı. Bir site projesi olmasına karşın, kooperatifçilik anlayışıyla yapılan ve niceliğe verilen önem nedeniyle niteliğin ikinci planda bırakıldığı tekrarlardan farklı bir talep gelmişti önümüze. Tam bu lüks konut sitelerinin, kent dışındaki kapalı sitelerin İstanbul'da yoğun olarak uygulandığı, İzmir'de de yeni yeni uygulanmaya başladığı ve yabancı yatırımcıların sektöre girdiği bir dönemdi. Olive Park da yabancı bir yatırımcının projesiydi. Dolayısıyla talepler, o güne kadarkilerden farklıydı. Ve tabi süre çok önemliydi. Olive Park'ın diğer projelerimizden bir farkı da hem tasarım hem de uygulama aşamalarının bizim tarafımızdan yürütülmesi oldu. Çünkü tasarladığımız her projenin uygulamasını yapmıyoruz.
Bir mimar için herhalde en değerlisi, her iki aşamayı da kendisinin üstlendiği projelerdir…
MK: Öyle tabi. Yabancı bir firmayla çalışmanın avantajı oldu bu... Proje için düzenledikleri davetli seçkide bizim projemizi beğendiler. Projedeki 30 tane evin her birinin farklı tasarıma sahip olması konusunda işvereni ikna ettik. Bu da önemli bir nokta...
Bence bu projenin eksik yanı, kullanıcılarının olmamasıydı. Aslında tasarımı yaparken hem zorlandık hem de rahat ettik. Evler uygulama bittikten sonra satışa çıkarıldı. Yani buradaki birçok kararı biz verdik.
Peki evlerde yaşam başladıktan sonra nasıl geri dönüşler aldınız?
MK: Şu ana kadar aldığımız geri dönüşler gayet iyi.
DS: Ama zaman zaman mekansal değişiklik talepleri geliyor. Bu da çok doğal. Böyle bir eve sahip olduklarında zihinlerinde belli kurgular var. Mekanı değiştirmek istediklerinde, evlerin buna uygun esnek bir kurgusu olmalı.
Bu evlerin arasında özellikle, Ulusal Mimarlık Ödülü Yapı Dalı adayı olan Ece Evi ön plana çıkıyor.
MK: Evet, Ulusal Mimarlık Ödülleri'ne gönderdiğimiz ilk projedir o. Olive Park projesinden sadece Ece Evi'yle başvurmuştuk. Tabi ödül programında aday grubuna girince biraz daha ön plana çıktı.
Olive Park projesinde her evin bir adı var. Adların da bir anlamı...
Projenin içinde bulunduğu coğrafya da çok önemli... 75 hektarlık bir alandan bahsediyoruz.
MK: Evet, bu projenin çok farklı özellikleri var. Bunları daha önce, Mimarizm'in İlk Yapı bölümünde de paylaşmıştık. Mesela cephede tamamen zeminden çıkardığımız taşları kullandık. Hafriyattan çıkan tüm bitki toprağını sakladık ve peyzajı bu toprakla yeniden oluşturduk. Ayrıca bir heykeltıraş buradaki her ev için özel bir tasarım üretti.
Sizin, Mimari Doğal Taş Kullanım Yarışması'ndan da bir mansiyonunuz bulunuyor.
MK: İzmir'de düzenlenen ihtisas fuarları içerisinde en önemli fuar, uluslararası doğal taş fuarıdır. Bu fuar kapsamında, doğal taş kullanımını ön plana çıkarmayı amaçlayan bir yarışma açılmıştı. Bir hastane projemizi gönderdik ve mansiyon kazandık. Fakat bu yarışma artık düzenlenmiyor.