NK: Lagranja’nın genel tasarım felsefesinde biyofilik yaklaşım var mı?
ES: Özellikle bu şekilde olmak gibi bir yaklaşım değil ama restoran ya da kafenin daha ferah ve doğal görünür olması için yeşili kullanıyoruz. Populist dışında Petrol Ofisi ve Le Petite Maison’da da var.
TB: Sonuçta mekana en güzel doğal rengi veren bitkiler. Burada kullandığımız bitkiler gerçek ama mumyalanmış dedikleri cinsten. Bunlara gliserin enjekte ediyorlar ve 5 sene boyunca su, güneş, bakım gerektirmiyor. Belçika’dan getirttik ve bizi çok büyük altyapı işlerinden kurtardı. Operasyon olarak belki kabul ettiremeyebilirdik. Maliyet ve bakım olarak zor iç mekanda bitki, 6 ayda bir değişmesi gerekiyor.
Le Petite Maison
NK: Petrol Ofisi sürecini de dinleyelim. Yine tasarım süreci Barselona ofisi ile beraber mi yürütüldü?
TB: Evet, aynı şekilde. Populist projesini incelemişler ve önerilen birkaç firma içinden bizi seçtiler. İlk toplantıda bir konsept sunmadık, oturduk konuştuk. Maslak’taki 11 katlı binadan 3 katlı flat ofis tarzı bir yere geçiyorlar. Tasarım süreci 1,5 aylık bir süre içinde birlikte ilerledi.
NK: Projelerde malzeme seçim süreçlerinden bahsetmek istiyorum. Çok merkezli bir yapının Türkiye ayağındasınız. Türkiye’den malzeme öneriyor musunuz?
TB: Elbette. Hatta Puket’te yaptığımız bir otel projesi için Sedef son 2 haftadır hasırcıları geziyor. Singapur’da yaptığımız proje için bütün yer mozaiklerini Sultanahmet’te küçük bir atölyede ürettirdik. Yine Barselona’da yaptığımız ofis projesinde burada yaptırdığımız mobilyaları kullandık. Burada yaptığımız projelerde Barselona’da ürettiğimiz kendi tasarımımız olan aydınlatma ve mobilyaları kullanıyoruz. Buradaki projelerde kullanabildiğimiz kadar yerli malzeme kullanmayı tercih ediyoruz.
SD: Her projemizde mutlaka en az bir tane atölye imalatı, el işçiliği prosesi içeren bir tasarım ürünümüz oluyor. Fikirler, sonrasında çizimler çıkıyor ve paylaşıyoruz. Yerelleşmeyi burada sağlıyoruz, eğer burada üretilecekse. Bazen bir kumaş olabilir ya da aydınlatma elemanının bir parçası, firmadan temin ediliyor ve burada birleştiriliyor. Bazen şantiye ortamında bile yaptığımız olabiliyor bu tür işleri. Burada eğer bu kabul görürse ve nihai haline gelirse buradan dışarıya gönderiyoruz.
NK: Peki bu İstanbul yapılanması globaldeki yapılanma ile nasıl bir etkileşimde?
TB: Ekonomi gözünden bakarsak finansal bir katkısı var öncelikle. Ama onun dışında tasarımcılar ve firmanın ilk kurucuları açısından daha enternasyonel bir marka haline gelmesinde büyük bir katkısı var. Sadece İstanbul’da proje yapıyor olmak değil. Mesela Bomonti projesi birçok mimari dergilerden çok ilgi gördü. Londra’daki bazı yarışmalarda ödül aldı. Bu bizim Barselona’dan Dubai’den Londra’dan farklı yatırımcı müşterilerle tanışmamıza vesile oldu. Şimdi mesela yine İspanya’da yapacağımız bir proje için yatırımcılar Bomonti’yi gezdiler. Bu maddiyatın dışında inanılmaz bir doyum sağlıyor. Bir mimar ya da tasarımcı olarak farklı kültürden insanların projelerinizi beğenmesi çok büyük bir tatmin. Barselona’daki ortaklarımız İstanbul’u da çok seviyorlar. Burada mesela Mısır Çarşısı’na gidiyorsunuz başka, İstinye Park bambaşka, Bebek’e iniyorsunuz başka bir güzellik... Bu renkliliğin aslında onlara çok katkısı var.
Burada proje için ekibe ihtiyaç olduğunda, Barselona’dan gelmek için can atıyorlar, aileleriyle geliyorlar. Bir seneliğine buraya yerleşen oldu. Kültürleri görmeyi bir turistik gezi olarak değil, besin olarak görüyorlar. Singapur böyle değil, güzel ama renksiz bir yer. Proje yapmak daha kolay orda. Burada bizim kenti kültürümüzün verdiği bazı alışkanlıklar var proje yaparken bizi zorlayan.