Öncelikle, Sekiz Artı isminin nereden geldiğini öğrenebilir miyiz?
Sertaç Erten: Gayet amatörce yarışmalara girerken, bir yandan "ofis açsak mı?" diye düşünüyorduk. Aldığımız ödüllere rağmen hala bir yapılanmamız yoktu. Ofis kuralım dediğimizde sekiz ödüle sahiptik. Devamı gelsin diye, ofisin adını Sekiz Artı koymaya karar verdik.
Ofisi ilk kurduğunuzda Ankara'da mıydınız?
Devrim Çimen: Hayır, Ankara'da hep yarışmalara katılıyor, ödüller alıyorduk ama ofis açma durumu İstanbul'a gelince oldu. Ankara'da artık biraz tıkanmıştık.
Doktora çalışmanızı da burada mı tamamladınız?
SE: Evet, zaten belli bir aşamaya getirmiştik. Ankara'dayken 6 yıl boyunca ODTÜ'de araştırma görevlisi olarak çalıştım. Sonra İstanbul'a gelince, birtakım işler alınca, ofis kurmamız gerekti. Aslında başta öyle bir niyetimiz de yoktu. Hem buraya taşınmamız hem de Sekiz Artı'yı kurmamız 2006 yılına denk geliyor.
Sekiz Artı ikinizin ortaklığında mı kuruldu yoksa ekipte başka arkadaşlar da var mıydı?
DÇ: Sertaç'la ikimiz kurucu ortağız. Ekip, proje bazlı olarak büyüyüp küçülüyor. Bazen 4-5 kişiye çıktığımız oluyor ama bizim çalışma metodumuz biraz ‘outsource' etme üzerine kuruldu. Yani genel fikirleri burada çıkartıyoruz ama belli bir aşamadan sonra ortak çalıştığımız ofisler oluyor. Son dönemde böyle çalışmaya devam ediyoruz çünkü ofisi sürdürmek çok kolay değil.
Sekiz Artı ismini ben de ilk kez yarışmalarda aldığı dereceler vesilesiyle duymuştum. O dönemde -hatta şu anda da- kentsel tasarım konusunda uzmanlaşmış çok fazla pratik yoktu. Sonuçta bu alanda çalışan çoğu ofis, mimarlık ofisi olarak geçiyor. Dolayısıyla bu alandaki uzmanlığını ismine taşıyan "Sekiz Artı Mimarlık ve Kentsel Tasarım" diğerlerinden farklı bir referans olarak çıkıyor karşımıza…
SE: Sekiz Artı özellikle 2003 – 2010 yıllarında bu konudaki parlak ofislerdendi. Halen de öyle ama şu anda bu örnekler çoğaldı. Bizden sonra gelen genç arkadaşlar da kentsel tasarıma, kentsel projelere ilgi duymaya başladılar. Kentsel tasarım alanının gelişmesine ülkemiz adına çok seviniyorum.
Planlamadan kentsel tasarımın uygulama alanına geçen az sayıda plancıdan biri olduğum için kendimi şanslı görüyorum. Tabi ki bu yolu kendim çizdim ama hayat da o şekilde ilerledi. Zaten imar plancısı olmayı hiçbir zaman hayal etmedim; hep fiziksel mekanda bir iş yapmayı istiyordum. O anlamda sevdiğimiz bir işimiz olduğu için mutluyuz.
Kurucu ortaklar olarak projeleri birebir yürütüyorsunuz. Sürekli danışmanlık aldığınız kişiler var mı?
DÇ: Disiplinler arası çalışmaya çok inanıyoruz çünkü kentsel tasarım dinamik bir ortama sahip. Yaptığınız küçücük bir bina bile olsa, kente dair bir şey söyleyebilir, kente bir şeyler katabilirsiniz. Çevre mühendisi, altyapı mühendisi vb uzmanlarla işbirliğine her zaman açığız. Hangi uzmandan ne tür bilgiler almalıyız, onu sürece ne kadar müdahil etmeliyiz gibi noktaları süreç içerisinde belirleyebiliyoruz. Bu müdahiliyetin içeriği hem sürecin kendisiyle hem de o disiplini temsil eden aktörün söz söyleme becerisiyle, gücüyle alakalı bir durum.
Proje künyelerinde Mahir Çimen ismine rastladım. Ailecek uygulamanın içindesiniz sanırım.
DÇ: Kardeşim Mahir de mimarlık okudu. Ama o daha çok şantiye işlerinde görev alıyor. Yaklaşık 10 yıldır uygulamanın içinde; çok deneyimli, çok iyi bir mimardır. Şu anda İzmir'de çalışıyor.
Bir de yurtdışında yaşayan, proje bazlı bir ortağınız var...
DÇ: Evet, Erkin Özay. ODTÜ'den sınıf arkadaşım... Yüksek lisans için Harvard'a gitti ve sonra da orada kaldı.
Yurtdışından proje alıp sizinle birlikte yaptığı işler oldu mu?
DÇ: Şimdiye kadar öyle bir durum olmadı. Erkin orada akademik çalışmalarını sürdürüyor. Mesleki birliktelikten ziyade, araştırma bazlı bir ortaklığımız var. Daha çok buradan elde ettiğimiz projelerde birlikte çalışıyoruz.
Mesela, en son Uşak Terminal yarışmasını yapmıştık beraber.
Bu akademik bazlı aktarmaları, yani karşılıklı bilgi paylaşımını bir yayına vs dönüştürme fikriniz var mı?
DÇ: Var ama bir türlü aktive edemiyoruz. Onun programı da, bizim programımız da biraz yoğun. Son dönemde blogumuzu bile güncelleyemedik.
SE: Şu anda blog yerine Facebook sayfamızı kullanıyoruz, çok daha iyi bir ara yüz sunuyor. Orada da yine blog tarzı gündelik haberleri sunuyoruz. Hem hızlı hem de her an elimizin altında; paylaşım alanı olarak neredeyse Google'ın yerine geçmiş durumda…