Peki, gelelim Emek sinemasının salonunun dördüncü kata nakline… Uzmanlar böyle bir naklin söz konusu olamayacağını, bunun bir yıkım olduğunu söylüyorlar?
Size iki örnek vereceğim, biri Botta'nın müdahalede bulunduğu La Scala tiyatrosu. Botta cephesi, girişi, çıkışı belli olan, konumu, fonksiyonu için özel olarak tanımlanmış, tahrip olmamış, sadece tiyatro fonksiyonu için inşa edilmiş nitelikli bir yapıya, günümüz koşullarında ihtiyaç duyulan mekanları üretmek, yapının yaşatılmasını sağlamak adına ilaveler yapıyor. Ve bu ilavelerle birlikte yapı günümüzde tekrar hizmet vermeye devam ediyor.
İkinci örnek ise Richard Rogers'ın elinden geçen Las Arenas. "Uzmanlar" her ne kadar "mümkün değildir" deseler de bu konuda teknolojik olarak hiç bir sorun yok. Sorunun olmadığını da Rogers'ın, yapının duvarlarını 8 metre yukarı kaldırmasından da anlayabiliriz. Yani Rogers, mekanı günümüze uyarlayarak bir üst kota nakletmiş oluyor. Dünya üzerinde bu örneklerin sayısını arttırmak mümkün.
Zeynep Ahunbay ‘da bir yayınında dünyada kullanılan bu yöntemin, oldukça maliyetli olmasından dolayı Türkiye'de hiç kullanılmadığını söyler. Bülent Özer hocamızın çevirilerinden yararlanılarak ilk günden bizlere anlatılan restorasyon yöntemleri "Konsolidasyon", "Liberasyon", "Reintegrasyon", "Ronevasyon" ve "Moving" olarak tariflenir.
Kaldı ki gerek ilgili organların gerekse de Mimarlar Odası'nın koruma projelerinin hazırlanma şartnamelerinde de bu yönteme yer verilir. Her ne kadar yokmuş gibi davranılsa da, "moving" (taşıma – nakil ) yöntemi bir koruma yöntemidir ve ilke kararlarımızda, koruma ile kanun ve yönetmeliklerde hükme bağlanmıştır.
Ülkemizde bu uygulamanın görülmemiş olmasının en önemli sebeplerinden birisi uygulama maliyetinin çok yüksek olmasıdır, günümüz teknoloji imkanlarında imkansızlık söz konusu değildir. Uluslar arası sözleşmelerde ise yapılar anıtlar, bina veya bina grupları, ören yerlerindeki kültür varlıkları olarak tanımlanmıştır. Anıtların nakline dahi imkan tanıyan hükümler içermektedir. Bina veya bina grupları için anıt gibi yaklaşılmadan gerçekleştirilen müdahale örnekleri, dünyanın bu sözleşmeye taraf olmuş ülkelerinde görülmektedir.
Kale çapraz giderse o oyunun adı satranç olmaz. Oyunun başına kuralları kabul ederek oturduysanız, oyunun orta yerinde kuralları değiştirmez, vahim bir saldırı, imar magandalığı, kent soygunculuğu gibi hakaretlerle dolu sözlerle mızıkçılık yapamaz, bilimsel platformlarda, eşit koşullarda, konuları enine boyuna incelemesini tamamladıktan sonra uzman veya bilim adamı kimliğinizle ciddi bir şekilde değerlendirme sonuçlarınızla, siyasetten uzak bir şekilde yansıtırsınız.
Peki, salon yerinde korunamaz mı?
Böyle bir sahada Emek sineması salonunun özgün konumunun etrafında yeni sinema salonlarının yapılması mümkün değil, Emek sinemasının iyi bir fuayeye kavuşturmak mümkün değil, tahliyeyi sağlıklı bir biçimde sağlamak, sinema salonlarını destekleyici üniteleri kurgulayabilmek ve yayaya bu mekanları kullandırabilmek mümkün değil.
Bu nakil sizin için bir zorunluluk yani?
Evet, bizim tezimizde Emek sinemasının yaşatılması için söyleşimizde belirttiğim gerekçeler karşısında nakil şartları oluşmuştur, nakil bir zorunluluktur. Bu uygulamayı tarihsel bir canlandırma olarak göstermek, tarihsel gibi gözüken bir yeni bina yapmak olarak tanımlamak, koruma ve restorasyon disiplinini yeni malzeme ve tekniklerle "sözde tarihsel" mekanlar inşa etme aldatmacasının diğer bir ismi olmadığını belirtmek, korumaya duyarlı hiçbir uzman ve yurttaşın bu aldatmacaya kanmamasını istemek için insanlar öncelikle rölöve, restitüsyon ve restorasyon projelerimizi görmek, incelemek ve temsil ettikleri kurumsal kimlikleri gereği ciddi bir değerlendirme yapmak zorundadırlar. Bizim Emek sinemasını yaşatmaya yönelik bu tezimiz ilgili kurumlarca uygun bulunarak onaylanmıştır. Bu onayı takiben yargı süreci söz konusu olmuştur. Elbette yargı neye hüküm verecekse her türlü kurum ve kuruluşun uyması gerektiği biz de uyacağız. Bu konuları tartışmaya da devam edeceğiz.